Adem Alemdar
Düğünlerimiz; damatlarımız, gelinlerimiz!..
Gelirimiz artıp refahımız yükseldikçe hayat standartlarımız da yükseldi ve değişti! Hem öyle bir değişti ki bir vakitler televizyon dizilerinde görüp garipsediğimiz şeyler hayatımıza girdi ve giderek de normalleşmekte. Eskiden ayıpladığımız şeyleri şimdilerde ayıplayanlar garip karşılanıyor...
Eskiden düğünlerimizde haremlik selamlık olurdu mesela. Davetliler saçı denilen hediyelerle kapıda karşılanır, erkeklerle kadınlar birbirlerini görmeyecek şekilde ayrılırdı. Gelini kimse görmesin diye gelin arabasının önüne, arkasına battaniye açılırdı. Gelin baba evinden battaniyeler arasında tekbirlerle yollanır, damadın evine battaniyeler arasında tekbirlerle alınırdı. Misafirler de bu mahrem meselesinde düğün sahibine yardım ederlerdi...
Özellikle son bir kaç yılda icabet ettiğimiz düğünlerde görmeye başladığımız gelinin babasının evinden alınıp pilav yenilen mekana getirilmesi ve nikahın milletin önünde kıyılması moda haline geldi. Ama mesele bu da değil, gelinlerimizin normal şartlarda giyinemeyecekleri açıklıkta gelinlikler icat olundu. Gelinimizin saçının telinin görünmediği günler geride kaldı yani. Şimdilerde gelinlerimiz, dekolte elbiselerle arzı endam ediyorlar. Herkes elindeki telefonlarla resimlerini çekiyor ve yüzlerce, binlerce dekolteli resim elden ele dolaşıyor! Normal şarlarda bir kişi başkasının karısının 'dekolteli' resmini çekse büyük olaylar çıkardı! Şimdi gülünüyor! Sonra da aynen amerikan filmlerinde olduğu gibi gelin kızımız sırtı dönük vaziyette elindeki çiçekleri arkaya fırlatıyor, gelinin bekar arkadaşları o çiçeği kapmaya çalışıyor! Güya kim kaparsa sıradaki gelin o olacak! Çicek kapan kızlar da gelinden geri kalmazlar! Onlar da normal şartlarda evde babasının yanında giyinemeyeceği açıklıkta elbiselerle delikanlıların kalbini hoplatıyor ve bu batı tipi ahlaksızlığı normalleştiriyorlar! Koca koca adamlar, dedeler, babaanneler, anneanneler de gülüyor, eğleniyor! Aman Allah'ım bu nasıl bir yozlaşmadır. Bu gidişat beni ziyadesiyle rahatsız etmekte, bu sebeple çoğu düğüne katılmıyorum, sebebi de aha budur!
Sevdiğimiz, saydığımız, değer verdiğimiz abilerimiz bile kızlarına söz geçiremez olmuşlar. Kızlarımızın başlarını örtmemesi, dar veya yırtmaçlı pantolonla veya kolları açık tişörtlerle ortalarda gezmesi vakayi adi haline geldi de delikanlılarda da seçicilik kalmadı! Anneler naylon, babalar plastik, aile kurumu Çin malına dönüşmüş, bozuluyor ha bozuluyor!
Bir tanıdığımızın düğününe iştirak etmiştik. Bizi karışık rastgele masalara buyur ettiler. Etrafa baktım tüm masalar birbirini tanımayan süslenmiş hanımlarla, beylerle doluydu. Hiç oturmadan diğer kapıdan çektik gittik. Sen bari yapma be abi demiştim...
Yakından tanıdığım bir baba oğluna yalvarıyor, "oğlum bizim aile yapımıza ters falan ama madem sevdalandın tamam bu kızı sana alalım, ancak lütfen düğünde bari bizim örfümüze, geleneğimize en önemlisi de dinimize uygun davranalım. Kız düğün günü bari kapatsın saçını başını, evinize gittikten sonra nöğürüseniz görün. Beni eşe dosta mahçup etmeyin, utandırmayın" diye yalvarıyor, ama nafile. Kız daha evvel postasını koymuş ve damat ne derse tamam demiş. Babası utana sıkıla ama bi yandan da gayet normalmiş gibi davranıyor ve içselleştiriyor, düğün de kızın istediği gibi yapılıyor! Bu şekilde uygulamalar yaygınlaştıkça diğer insanlar da cesaretleniyor ve en sonunda dekolte vaziyette gelinler önümüze diziliyor, millet de gelinin elini sıkıyor hayırlı olsun babından!..
Benim de oğullarım var, inşallah beni utandırmazlar, kendilerini de yakmazlar. Amin...
Kıyamet yaklaşıyor deyivereyim de gerisini siz anlayın dostlar!..
***
BİMER'i FETÖ'cüler kurmuş!
Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca yakın zamana kadar görevinin başındaydı! Üstelik darbe girişiminin sabahında jandarma karakolunda Adil Öksüz'le görüşen ve muhtemelen salıverilmesini sağlayan bu kişi kuruluşundan itibaren Başbakanlık İletişim Merkezinden yani BİMER'den sorumluydu. 17-25 Aralık hadiselerinden sonra Bank Asya'ya yüklü miktarda para yatıran bu kişi darbe gününe kadar bilinemiyor, bulunamıyor, görevine devam ediyor!..
Geçtik hepsini darbe sabahı kimsenin aklına bile gelmez işini gücünü bırakıyor ve Kahraman Kazan'a gidiyor, jandarma karakoluna uğruyor. Darbenin baş mimarlarından Adil Öksüz'ü görüyor, konuşuyor ve bu bilinemiyor!
Düşünebiliyor musunuz, bu adam yakın zamana kadar Başbakanlıkta aktif olarak görevinin başında duruyor! Peki gerçekler ortaya çıkınca memuriyetten atılıyor mu, göz altına alınıyor mu, tutuklanıyor mu? Maalesef, şimdilik sadece açığa alınmış vaziyette. Kaçması bekleniyor sanırım...
Yani 15 Temmuz gecesi darbe girişiminde bulunuluyor. Akabinde Cumhurbaşkanı ve Başbakan başta olmak üzere tüm yetkililer vatandaştan ihbarda bulunmalarını istiyorlar. Şurada fetöcü var, şu kişi fetöcü vesaire. Peki vatandaşlar ne yapıyorlar, BİMER'e ihbarları patlatıyorlar. Sonra ne oluyor, İhbar edilenler korunmaya alınıyor, ihbar edenlerin pek çoğunun canına okunuyor! Kime güveneceğimizi, kimi kime şikayet edeceğimizi bilemez hale getiriliyoruz!
Çözün bakalım çözebilirseniz...
Halen Başbakanlığın güvende olduğunu sanmıyorum. Öyle ki, kenarda köşede az veya çok feto ile bağı veya bulaşığı olan öğretmenleri, polisleri ve alt tabaka memurları attılar, müdürler, daire başkanları, müşavirler, müsteşarlar, müsteşar yardımcıları, genel müdürler ve vb bi güzel gemilerini yürütüyorlar! Gidişatı hiç beğenmiyorum, sağlam ekipler kurulamadı. Bylock'çuları ayıklasın diye kurulan komisyonun başına Bylock'çu birinin atanması bile ayıktırmıyorsa başımıza gelene razı olacağız bu gidişle...
***
Beş saygıdeğer hakim!
Pakistan'ın devrik başbakanı Navaz Şerif, başkent İslamabad’dan memleketi Lahor’a yürüyüşü sırasında kendisini istifaya zorlayan adalet sistemini eleştirdi. Şerif, “Bu, 200 milyon Pakistanlı'ya yapılmış bir hakarettir. Siz bana oy verdiniz ama beş saygıdeğer hakim beni bir kalem darbesiyle eve gönderdi” ifadelerini kullandı. Ülkenin 70 yıllık tarihinde hiçbir başbakanın görev sürelerini tamamlayamamasının acınacak bir durum olduğunu söyleyen Şerif, “Her başbakana bir buçuk yıllık görev süresi veriliyor. Bazıları infaz edildi, bazıları mahkum edildi, bazıları tutuklandı ve bazıları sürüldü” şeklinde konuştu. Diktatörlerin ise on yıllar boyunca yönetimde kaldığını ve hakimlerin de buna göz yumduğunu belirten Şerif, “Bir diktatörden hesap sorabilen hiçbir mahkeme var mı? Onlardan biri (Pervez Müşerref) bel ağrısı için tıbbi müdahale için ülkeden ayrıldı ve asla davalarla yüzleşmedi” ifadelerini kullandı. Şerif, mahkeme kararı ile ülkenin ilerleme için bir ivme kazandığı dönemde geriye doğru çekilmek amacıyla bir hamle yapıldığına dikkat çekti.