Zeki Oğuz
Dünyanın ortası Akşehir
Kuruyan gölü nedeniyle bugünlerde adı en çok anılan ilçelerimizden biri Akşehir. Nerdeyse her gün bu gölle ilgili bir haber yer alır basında.
Gerçekten içler acısı bir durumda bir zamanlar Nasreddin Hoca’nın maya çaldığı Akşehir Gölü. Eber Gölü tarafındaki kanalın kapatılması, Sultandağları’ndan yeterli su gelmemesi nedeniyle artık küçük bir su birikintisi haline geldi göl.
İ.Hakkı Konyalı 1945 yılında yayınlanan “Akşehir Tarihi” adlı kitabında gölün 1928, 1935 ve 1937 yıllarında da tamamen kuruduğundan söz eder ve Eber ile Akşehir Göllerinin devlet tarafından biran önce tamamen kurutulmasını önerir. O zamanın şartlarında yeterli mücadele yapılamadığı için bu iki gölün sivrisinekleri yüzünden hastalıkların nasıl yaygınlaştığını yana yakıla anlatır.
Bir zamanlar Akşehir Gölünün su kaynaklarından biri olan Eber Gölü de günümüzde can çekişmekte olup pis kokulu bir bataklık durumundadır.
Sözün kısası bir zamanlar ilçenin doğal zenginliklerinden biri olan göl yok artık.
Göl olmayınca tepeli pelikandan sakarcaya onlarca kuş türü de yok.
Akşehir, Konya-İzmir, Konya-İstanbul yolu üzerinde, Konya’ya 135 Afyon’a
Kurtuluş savaşımızın bir döneminde batı cephesi karargâhı Akşehir’deydi. Ulusal kurtuluşumuzla ilgili önemli kararlar burada alındı. Günümüzde bu karargâh,”Batı Cephesi
Karargâhı Müzesi” haline getirildi.
Her yıl 5-10 Temmuz tarihleri arasında “Uluslar arası Nasreddin Hoca Şenliği” yapılıyor. Güçlü sponsorları sayesinde bir ilçede yapılan en kapsamlı şenlik bu. Sergiler, gösterilerle her yönden doyurucu bir şenlik bu. Sanırım ülkemizde yapılan en uzun süreli şenlik. Bu yıl 49.’su düzenlenmişti. Gülmece parkı da bu şenliğin simgesi haline geldi. Parkta gelmiş geçmiş birçok gülmece ustalarımızın anıtları var.
Akşehir turizminde gölün pek önemi yoktu. Yukarda dediğim gibi geçmişte tümüyle kurutulması bile öneriliyordu. Konya’da Mevlana öne çıkarıldığı gibi Akşehir’de de sürekli Nasreddin Hoca öne çıkarılıyordu. Bunun yetersizliğinin farkına varan Akşehir Belediyesi yeni zenginlikler aramaya başladı. 2004 yılında THK’nın teknik desteğiyle bir havacılık kolu oluşturuldu ve yamaç paraşütü ekibi oluşturuldu. Bunun için Sultandağları ideal bir mekandı. İlk yamaç paraşütü şenlikleri 2005 yılında yapıldı. İlçenin
Akşehir, Safranbolu ve Beypazarı kadar olmasa da eski evlerini korumuş bir ilçemiz. Özellikle Kuşçu mahallesinde bulunan bu evlerin değeri anlaşılmış ve bazılarının restorasyonuna başlanılmış.1994 yılında 16 genç birleşerek Makedonyalı bir tüccarın 1894 yılında yaptırdığı iki katlı bir evi satın alarak satın alarak restore ettirerek Akşehir kültürünü yansıtan bir ev olarak düzenlemişler. Günümüzde bu ev tam bir etnoğrafya müzesi görünümünde. Daha sonra bu 16 genç AKSEV (Akşehir Kültür Sanat Eğitim Vakfı)’nı kurarak çalışmalarını kurumsallaştırmışlar. Kurum sadece Akşehir kültürünü yaşatmakla kalmıyor, yüzlerce öğrenciye de burs sağlayarak tam bir STÖ işlevini görüyor.
Hıdırlık Parkı Akşehir’in sayılı dinlenme yerlerinden biri. Sonraki yıllarda göremesem de en güzel şiir dinletilerinden birini bu parkta yaşamıştım.1969 şenliklerinde bir akşamüstü Fazıl Hüsnü Dağlarca, Feyzi Halıcı ve Osman Atila güzel bir şiir dinletisi yapmışlardı. Bence bu dinletiler geleneksel hale getirilebilirdi ve Akşehir’e çok şey kazandırırdı.
Edebiyatımızın ünlü isimlerinden Tarık Buğra Akşehirli. Onun Küçük Ağa’sını okurken Sultandağlarında dolaşıyor gibi hissederim.
Akşehir ulaşımı çok kolay ilçelerimizden biri. Konaklama ve kamp için eşsiz yerler var. Akşehir Belediyesi Hıdırlık Parkı’nın üzerinde bulunan ve yetersizliği nedeniyle yıktırılan dağ otelinin yerine 60 odalı 125 yataklı bir otel yaptırmak için kolları sıvamış durumda.
Akşehir, yerel tatlar arayanlar için de imkânlar sunan bir ilçemiz. AKSEV’in yarattığı Akşehir evinde yerel yemekleri her an bulmak mümkün.
Güzel bir Akşehir yemeği olan sakala sünenle noktalayalım sözü. Kara mercimek bir süre kaynatılır, sonra içine erişte katılır, pişince yağ ve salça eklenerek servis edilir.