Fatma Şeref
Durduğumuz An, Duraklama Dönemi…
İnsan gerçekten iddiasından mı vurulur ya da söz tohum mudur, bilemeyeceğim şimdi. Ama bir zamanlar bu sütunlarda size, tarihi perspektifimiz içinde değerlendirmeler yaparken, göçebelik bize daha iyi geliyordu. Durduğumuz an duraklama dönemi başladı diye bir iddiada bulunmuş bunu delillendirmek için de epeyce örnek vermiş, çeşitli düşünürlerden alıntılar yapmıştım. Yerleşik hayatın fikirsel alanda da durağanlığa neden olduğuna inanıyorum hala…
Bu düşünceyi modern hayata ya da toplumsal ölçeğe nasıl yansıtırız bilmiyorum ama kişisel alanda aklıma gelen başıma geldi. Yönetiminde bulunduğum Selçukya Kültür Sanat Derneği olarak bu yaz döneminde gezi programlarımıza ağırlık verdik. Konya ve çevresinden başlayarak kültür ve gözlem gezileri ile hem tarihi ve doğal güzelliklerimizi fotoğraflıyor, yazıyor, hem de orada yaşayan insanlarla kültür köprüleri kuruyoruz. Geçen hafta üçüncü gezimizi Hadim ve Taşkent’e yaptık. Her gezi sayfalarca yazı konusu ve oturursak yazacağız. Ama bu üç gezinin dışında da diğer derneklerin ya da dostlarımızın organize ettiği birçok geziye de iştirak ettik. Şu an nereleri gezdik hesap bile edemiyorum.
Rahmetli halamın, aile içinde ünlü bir sözü vardı. Bir genç evlenmek, yeni bir işe girmek ya da yeni bir yola çıkmak istediğinde hiç söylemese de bu hallerine yansır ya, işte o zaman halama sorarsanız, “hayırdır bir durum mu var?” diye. “Evet, ayağı üzengide …” derdi. Bunun, “az sonra ata atlayıp gelin gitme ya da yola çıkma niyetinde” anlamına gelen bir Türk deyimi olduğunu da annemden öğrendim. Günlük hayatta da oldukça kullanışlı gelir bana. Anneme eşlik etmek için katıldığım ziyaretlerde ortam durağanlaştığı anda “buradan çıkmak istiyorum” diyemeyeceğim için “anne, ayağım üzengide” diye fısıldarım.
Diyeceğim o ki bir süredir ayağımız hep üzengide, sonbahar sonuna kadar planladığımız epey gezi var. Ama gerçekten sadece gezmek bile tahmin ettiğimden çok daha fazla olumlu, verimli, devam etmeye değer bir tesire sahip. Kültürel alanda neler sağladığını peyderpey paylaşabiliriz belki ama kendime baktığımda şunu görüyorum:
Henüz üç beş yıl önce tiroit düzensizliğinden kaynaklı rahatsızlığımda, kandaki tsh seviyesi 135 yaptığında doktorum komaya girme riskim olduğunu söyleyip değerleri normale döndürmek için epeyce özenli kademeli bir tedavi uygulamıştı. Ancak ilaçla daha fazlasının mümkün olmadığını her gün evden çıkıp en az yirmi dakika yavaş yürüyüş yapmam gerektiğini, kalbim dahil vücudumdaki tüm fonksiyonların en alt düzeyde yavaşladığını, bunları tekrar harekete geçirmek için çaba gerektiğini, yoksa ömür boyu böyle kalacağımı söylüyordu. Oysa namazda oturduğumda tekrar kalkamıyor ya ağlayarak bitiyor ya oturarak devam ediyordum. Kimse bana dokunmasa, ısrar etmese sürekli yatsam hatta öyle ölüp gitsem istiyordum. Ama çocuklarım vardı. Bir gün evden çıkıp, on metre ilerideki üst geçide yürüdüm, merdivenleri çıkmaya başladım ama yarısında kaldım ne geri dönecek ne çıkacak mecalim vardı. Orada beklediğim süredeki duygularımı unutamıyorum. Acizliğimi, insanın acizliğini, bilip bilmediğimiz hastalıkları olan insanların durumunu, görünmeyen engelleri anlamıştım. Sonraki gün köprüye çıkabilmek, daha sonraları 500 ya da 1000 metre yürümek büyük bir başarı mutluluğu verdi bana. Günlük hayatımı idare etmeye de yetti.
Selçukya gezilerine ise ilk başlarda, dernekçe aldığımız karar, zorunluluğu ile katılıp ben bir ağaç altı bulup otururum arkadaşlar gezsin diye düşünüyordum. Fakat ilk geziden itibaren nasıl kanyon boyu yürüdüğümün, dağa bayıra tırmandığımın hiç farkında bile değilim çünkü ortam ayrı dostların muhabbeti ayrı güzel. Bir an için bile gruptan kopmak istemiyorsunuz. Her an yeni bir şey öğrenip farklı bir şey görebilirsiniz. Sadece adım sayar bulunduran arkadaşların gezi sonu bugün 17 000 adım yapmışız ölçümü ile şaşırıyorum. İtiraf edeyim yarısı benim için mucize…
Diğer etkileri ve gözlemlerimi sonraki yazılara bırakarak, en başta gelen sorunumuzun sağlık ve sıhhat olduğu günümüzde kendi deneyimimi paylaşmak istedim. Durmayın, duraklama başlıyor gerileme ise her an pusuda… Ayağınız hep üzengide olsun!
Hayırlı Cumalar Dilerim…