Ecdat yadigarı asırlık camiler (2)

Ecdat yadigarı asırlık camiler (2)

Anadolu'da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde inşa edilen, bulundukları kentlere özellikleriyle değer ve anlam katan, birçok savaş, yangın ve deprem gibi olaylara tanıklık eden camiler, asırlara meydan okuyor- Sadece Türkiye değil İslam coğrafyasından da ya

BURSA (AA) - Anadolu'da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde inşa edilen, savaş, deprem ve yangın gibi birçok olayı atlatarak yüzyıllardır ayakta kalmayı başaran ecdat yadigarı camiler, asırlara meydan okurken, bulundukları kentlerde ihtişamlarıyla tarihi mirasın güzelliklerini yansıtmaya devam ediyor.

Ecdat yadigarı olan ve gelecek nesiller için emanet niteliği taşıyan bu tarihi camilerden Amasra Fatih Camisi, tüm heybetiyle ayakta duruyor.

9. yüzyılın sonlarında inşa edilen ve eski bir kilise olan ibadethane, Fatih Sultan Mehmet'in, 1460 yıllarında Amasra'yı Bizanslılardan almasının ardından camiye çevrilerek, Amasra Fatih Camisi olarak hizmet verdi.

Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan camiye 1957 yılındaki ikinci restorasyon sırasında minare yapıldı. Fatih Camisinde, Türk İslam tarihinde kudret ve adaletin sembolü olan kılıçla hutbe okuma geleneği 555 yıldır sürdürülüyor.

- Büyük Selçuklu'dan kalan tek örnek

Malatya'nın Battalgazi ilçesinde, Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan ve barındırdığı özelliklerle Selçuklu mimarisini günümüze taşıyan Battalgazi Ulu Camisi, yıllara meydan okuyor.

Tuğla kısımları dönemin mimarlarından Yakub Bin Ebubekir El-Malati'ye, hat işleri Ahmed Bin Yakub'a, taş kısımları ise üstad Hüsrev El-Benna'ya 1224'te yaptırılan cami, İran'daki Büyük Selçuklu İmparatorluğu cami mimari geleneğini Anadolu'da temsil eden tek örnek olarak öne çıkıyor.

Anadolu'da Büyük Selçuklu üslubunu hiç değiştirmeden devam ettiren tek eser olma özelliğini taşıyan cami, tuğla ve çini işçiliğinin en güzel ve zengin örneklerini de bünyesinde barındırıyor.

Battalgazi Ulu Camisi'nde, kubbe göbeğinde mor ve firuze renkli çinilerden "Mührü Süleyman" motifi şeklinde dekoratif kufi yazıyla "Muhammed" yazısı dikkati çekiyor. Avlusu, eyvanı, mihrap önü, tuğla kubbesi, çini işlemeleri ve taş duvarlarıyla ince işçiliği bakımından oldukça zengin olan ibadethanenin minberi Ankara Etnografya Müzesinde sergileniyor.

- Anadolu'nun "ilk camisi" Habib-i Neccar

Üç semavi dinin ve 6 mezhebin temsilcilerinin bir arada barış ve uyum içinde yaşadığı Hatay'da bulunan Habib-i Neccar Cami, Anadolu'nun "ilk camisi" olma özelliğini taşıyor.

Roma döneminde 7. yüzyılda inşa edilen cami, Osmanlı döneminde yenilenerek etrafı medrese odalarıyla çevrildi. Avlusunda 19. yüzyıl eseri bir şadırvan bulunan camiye "taç" şeklindeki ortasında kitabesi bulunan yuvarlak kemerli bir kapıdan giriliyor. Son cemaat mahalline bitişik, dikdörtgen kaideli poligonal gövdeli ve ahşap şerefeli, pabuçlu bir minaresi olan caminin sağında Habib Neccar hazretleri, solunda ise Hz. İsa'nın elçileri Yahya (Barnabas) ve Yunus'un (Pavlos) türbeleri yer alıyor.

Habib-i Neccar Cami, bu özelliğinden dolayı Müslümanlar için olduğu kadar Hristiyanlar için de önemli merkezler arasında sayılıyor. Şehirdeki hoşgörü ve kardeşliğin simgelerinden biri olan Habib-i Neccar Cami, cuma namazlarında ve önemli dini günlerde adeta dolup taşıyor.

- Yivli Minare Cami

Antalya'da kentin en önemli simgesi olan, Antalyaspor'un logosunda da kullanılan 8 asırlık minaresinin adını taşıyan Yivli Minare (Alaeddin) Camisi, bölgeye inanç turizmi kapsamında gelen turistlerin yoğun ilgisini çekiyor.

Kentteki ilk İslam yapıtlarından olan 13. yüzyıla ait Selçuklu eseri, Anadolu çok kubbeli cami türünün en önemli örneği konumunda bulunuyor.

Genel hatlarıyla enine dikdörtgen olan ve yarım küre şeklindeki 6 kubbe ile örtülü yapının giriş kapısındaki kitabeye göre cami, Hamitoğulları'ndan Mehmet Bey tarafından 1372 yılında mimar Balaban Tavaşi'ye yenilettirildi.

Yapısında antik kalıntıların kullanıldığı görülen, bu tarihi binanın başka bir önemli özelliği ise o zamanki şartlara göre içine ısınma ve soğutma sisteminin kurulmuş olması. Bu sistem bugün bir camekan içinde muhafaza ediliyor. Caminin tabanındaki dehlizlerden geçen su kışın sıcaklık, yazın ise serinlik veriyor.

Gövde kısmı tuğla ve firuze renkli çinilerden oluşan 38 metre yüksekliğindeki tarihi yapıya, 90 basamaklı merdiven ile çıkılıyor. Kaleiçi'ndeki tarihi surlar ve eski evler arasında ihtişamıyla boy gösteren minare, kiremitlerin verdiği kızıl renk ve eşine az rastlanır türdeki yivli dış yapısıyla dikkati çekiyor.

Yivli Minare Cami, Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi, Selçuklu Medresesi, Mevlevihane, Zincirkıran Türbesi ve Nigar Hatun Türbesi'nin içinde yer aldığı külliyede asırlardır dimdik ayakta duruyor.

- Bodrum'un camileri de ilgi çekiyor

Türkiye'nin gözde turizm merkezlerinden Muğla'nın Bodrum ilçesi deniz, kum ve güneşinin yanı sıra zamana direnen tarihi camileriyle de turistlerin ilgisini çekiyor.

Bodrum'a tersane yapmak için gelen Kızılhisarlı Mustafa Paşa tarafından 1723 yılında inşa ettirilen, İskele Meydanı'ndaki Bodrum Kalesi karşısında bulunan Kızılhisarlı Mustafa Paşa Cami, halk arasında "Eski Camii" ve "Merkez Cami" olarak da biliniyor.

Üzeri çatı ile örgülü olan caminin önünde de birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlı iki sütun bulunuyor. Üç bölümlü bir son cemaat yeri de yer alan tek minareli caminin minberi tahtadan, mihrabı ise mermerden yapılmış.

- Şanlıurfa'nın 6 bin kişilik Ulu Camisi

İnanç turizminin önemli merkezlerinin başında gelen Şanlıurfa'da bulunan yaklaşık 2 bin cami arasında, 841 yıl önce Büyük Selçuklular döneminde yapıldığı tahmin edilen Ulu Cami, kentte namaz kılanların tercih ettiği mekanların başında geliyor.

Selçuklu mimarisinin uygulandığı 75 kolon üzerine inşa edilen camide aynı anda yaklaşık 6 bin kişi ibadet edebiliyor. Anadolu'da ilk kez son cemaat yerinin kullanıldığı Şanlıurfa Ulu Cami, yatık dikdörtgen planlı bir yapısıyla dikkati çekiyor.

Çok ayaklı camiler grubunda yer alan ibadethanenin kapısında 14 sivri kemerli avluya açılan paye yer alıyor. Öte yandan Cumhuriyet döneminde bir saat eklenen minaresi, aynı zamanda şehrin ilk ve tek saat kulesi görevini üstleniyor.

- 810 yıllık çivisiz ahşap cami

Samsun'un Çarşamba ilçesinde 810 yıl önce çivi kullanılmadan ahşaptan yapılan Göğceli Camisi, mimarisiyle görenleri büyülüyor.

İlçenin 3 kilometre doğusundaki Hasbahçe Mahallesinde Göğceli Mezarlığı içinde bulunan, ahşaptan yığma tekniğinde inşa edilen cami, bölgede en fazla ziyaret edilen mabetler arasında yer alıyor.

Denkrokronoloji alanındaki araştırmalarıyla tanınan Amerikalı bilim adamı Peter Ian Kuniholm'un yaptığı testler sonucunda 1206'da inşa edildiğini belirlediği tarihi caminin, köşelerde kurtboğazı geçmelerle, duvar boyunca tek parça olarak uzatılan, ahşap perdelerle inşa edildiği biliniyor.

Göğceli Cami, Türkiye sınırları içinde ayakta kalabilen, en eski ahşap cami olarak kabul ediliyor.

Caminin üzeri aktarılırken kirişlerinin birisinde Arapça harflerle yazılı 592 tarihine rastlandığı, isminin o zamanlarda mezarlıklara "Göç eli" denilmesi sebebiyle verildiği, zamanla bu ismin halk arasında Göğceli Camii olarak değiştiği biliniyor.

- "Şehzadeler kenti" camileri

Osmanlı sultanlarından Fatih Sultan Mehmet'in fethettiği, Yavuz Sultan Selim'in yönettiği, Kanuni Sultan Süleyman'ın doğduğu şehir olan "şehzadeler kenti" olarak bilinen Trabzon'un tarihi camileri ilgi görüyor.

Kentte Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbahar Hatun adına 1514 yılında yaptırdığı cami, günümüzde halen kullanılıyor.

Ortahisar ilçesine bağlı kendi adıyla anılan mahallede yer alan Gülbaharhatun Camisi, yerli ve yabancı turistlerden ilgi görmesinin yanı sıra Trabzon'da halkın buluşma yeri olarak tanınıyor.

Etrafındaki medrese, hamam ve mektebi yıkılan ibadethanenin giriş kapısı üzerindeki kitabe, caminin 1885 yılında onarıldığını bildiriyor.

Kentin Merkez ilçesi Ortahisar'da bulunan, geçmişte kilise olarak hizmet veren ve Ortahisar Fatih Camisi olarak da bilinen Büyük Fatih Camisi, "altınbaşlı Meryem Kilisesi Chrysokephalos" olarak adlandırılıyor. Manastır içerisinde bazilika planlı yapıldığı sanılan ve kuruluşu 914 yılına uzanan yapının günümüzdeki planının esasının ise 12'nci yüzyılda gerçekleştirildiği belirtiliyor.

Fetihten sonra camiye dönüştürüldüğü belirtilen yapının ana girişinin sonradan kuzeye alındığı, güney duvarının ortasına bir mihrap yerleştirildiği, minber konulduğu ve minare yapıldığı ifade ediliyor.

- 830 yıllık Ulu Cami

Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan Erzurum Ulu Camii, 830 yıldır 6 bin kişilik kapasitesiyle 5 vakit namazın kılındığı bir cami olmanın ötesinde, önemli günlerde Erzurumluların buluştuğu bir mekan olma özelliği taşıyor.

Ulu Cami'nin, Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra Saltuklu Beyliği döneminde inşa edildiği biliniyor.

Atabey Cami veya Atabek Cami diye de adlandırılan ve 1179 yılında Saltukoğullarından Melik Nasirüddin Muhammed Bey zamanında inşa edilen Ulu Cami'ye, kendine has mimari özellikleri ve buluşma mekanı olması açısından da önem arzediyor.

Erzurum Ulu Cami, 2 bin 216 metrekare kurulu ve 6 bin kişilik kapasiteye sahip. Cami'nin 5 kapısı bulunuyor.

"Kırlangıç örtü" olarak adlandırılan ahşaptan yapılmış üç kubbeli cami, yapıldığı günden beri orijinal hali ile günümüze kadar varlığını sürdüren önemli yapılar arasında gösteriliyor. Ahşap örtü sayesinde camide nemlenme yaşanmaması, caminin günümüze kadar yıpranmadan gelmiş olmasında önemli bir etken olarak değerlendiriliyor.

- Ses için özel tasarım

Ses düzeni ve aydınlatma sistemi için özel bir kubbe tasarlanan caminin orta bölümünde inşa edilen Mukarnas Kubbe sayesinde her taraf neredeyse eşit oranda aydınlanırken, ses yüksekliği 10 katına çıkıyor.

Kentte vatandaşların cuma ve bayram namazlarıyla birlikte ramazan ayında teravih namazlarının kılındığı ve kandil programlarının ağırlıkla yapıldığı cami, aynı zamanda "1001 Hatim" ve itikaf yapılarak ibadet etmek için yoğun olarak kullanılıyor.

(BİTTİ)


AA

Kaynak:Haber Kaynağı