Durali Göğüş
Emanet ve Ehliyet
İnsanoğlunun kendisinde diğerlerince güvenilen vasfı oluşturması önemli bir başarıdır. Ait olunan bu özellik toplum yapısı adına da nesiller adına da bir umut ışığı olmaktadır. Bunların yansıması ise cömertlik, samimiyet, doğruluk ve yardımlaşma ve kardeşliktir.
Kişiler arasındaki güzel haslet ve nitelikler, kendisini kurumlarda, cemiyetlerde, sosyal cevrede ve yapılarda belirgin olarak hissettirir. Elbette güvenilir olmanın yükü de sorumluğu da ağırdır. Bu sorumluluğu yüklenen emanetçiler; güven kapısı arayanlar, kurumlar ve yapılar için bir umuttur.
Hitap insana ‘’Emaneti ehline veriniz.’’ Emanet veya eminlik, maddi mal veya eşyanın güvenilir kişiye muhafazası veya korunması amacıyla bırakılmasıdır. Emanet maddi olabileceği gibi, manevi de olabilir. Emanet teslim edilen kişiye ise emanetçi, emin (yediemin ya da yed-i emin) denilir. Mal ve eşya dışında neler emanet ediyoruz diye hafızamızı şöyle bir yoklarsak, güvenilenlerin eminliğinden hareketle atılır ilk adım. Onlara ideolojilerimizi, siyasetimizi, vakıflarımızı, derneklerimizi, Stk’larımızı emanet ederiz inanmışlık ve samimiyetle.
Vizyonumuzu, misyonumuzu temsil edecek liderler ve başkanlara iyi niyetlerle kurulan yapıları emanet ediyoruz. Hatta ve hatta vatan, can ve insanlığın onuru emanet edilir çağlar içinde. Emanet edenlerin saflığı samimiyeti emanetçiye inanmanın neticesinin tezahürüdür. Bundan sonrası ise emanetçinin kazanmış olduğu sonsuz güveni sonuna kadar muhafaza edebilmesi ve bu istikamet üzerinde sabırla korumasına bağlıdır. Emanet edenin ise emanetçi ile olan güven esasına dayalı hukukunu bilerek desteğine devam etmesine bağlıdır. Tabii ki bu durum zaman içerisinde emanetçinin eminlik sıfatındaki çizgisin devamına ya da sapmasına bağlıdır. Emaneti ehline verin buyruğu ile uyarılmamızın bir hikmeti bu olsa gerek. Arkasından emanetçi uyarılıyor. ‘’Emanete ihanet etmeyiniz.’’ Bu çok şiddetli ve sonu azap olan bir uyarı. Sebep önce güvenilen bir kimlik sonrasında ise bir zıtlık, kimliksizliğe dönüşüyor. Tanınmaz hale gelip güç zehirlenmesi ve ulaşılmaz konuma oturtuyor.
Emanete sahip çıkmayarak teslim edilmiş olan mal, eşya, ideoloji, dernek, vakıf ve yapıyı kimliksizleştirerek güvenenlerin güvenini boşa çıkarma meziyet ve marifetini gösterme kifayetsizliği. Burada sadece arkadaşlık hukukumuz var, dostluğumuz var diyerek kurumlar ve yapılar yorgun tükenmişlik sendromunda ki koltuk severlere teslim edilmemelidir. Dostluk, arkadaşlık hukukunu önceleyerek emanet edilen yapıların hukuku ötelenmemelidir. Yoksa kuruluş ruhu, ilkesi, omurgası ve hasbiliğin hukukunun önüne geçmiş olmaktayız. Bu da ‘’Dava hukukuna’’ halel getirir. Emanet edilen kurumlar, koltuklar, yapılar riske atılmamalı. Emanetçi bulunduğu konumu, nüfuzunu kaybetme kaygısı ile irrealist hilelere başvurarak teslim edilen emanete zarar verme yoluna gidebilmektedir. Emanete sahip olamamak onu koruyamamak zayıflığı, rehaveti ve pasifliği emanete ve emanet edenlere karşı bir vebaldir.
Emanetçi bulunduğu alanda nefis, menfaat ve çıkarı önceleme sevdası ile oraları meşguliyeti bırakmalı. Emaneti temsil edememe sorusuna kendi cevap bulup… Emanet konumunu ehline teslim etme cesaretini göstermeli. Konformizm bataklığından bir an önce ilk güvenilen eminlik sıfatına dönüşü başlatabilmeli. Bu şuurda olmayı beceremeyen emanetçi ye emaneti teslim edenler emaneti ehline teslim etmek için eli taşın altına koymalıdır.
Biz de buradayız diyerek istikamet üzere olanlar yola koyulmalı harekete geçmelidir. Emaneti kimlere emanet edeceksek ortaya çıkmalılar yola koyulmalılar. Emanetçinin basiretsizliğine, enaniyetine ve beceriksizliğine rıza göstermekte ayrıca bir vebaldir. Gönül ehli ve hasbi insanlar emaneti sahiplenme adına inisiyatifi almalıdır. Her ihtiyaç olunan yerde ve zamanda iradesini ortaya koyma cesaretini, basiretini ve ferasetini göstermelidir…
Selam ve dua ile…