Kasım Çakır
Emin Çölaşan Yanıldı, Bilemedi
Türkiye’de, uzun yıllardır çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapan Emin Çölaşan’ın 24.06. 2018 öncesi, seçimle ilgili yazılarını okuduğumda, tüm satırlarında yalan yanlış yazdığını, seçimin sonucunu %1 dahi tahmin edemediğini anlamıştım.
Emin Çölaşan’a cevap verme, eleştirme görevi, benim gibi yerelde köşe yazarlığı yapan ve sesini duyuramayan birisine değil de, ulusal basında yazarlık yapan ‘yandaş’ yazarlarımıza düşerdi.
Emin Çölaşan’a cevap vermek, benim gibi yerelde siyaset yapan ve sesini duyuramayan birisine değil de, Recep Tayyip Erdoğan’ı bazen ‘yalnız bırakanlara’, siyasetin vitrininde olanlara düşerdi.
Emin Çölaşan, yıllarca Türkiye’nin geçmişini ve bugününü okuyamayan, göremeyen, tahmin gücü zayıf olan birisiymiş. Yaşım ondan çok küçük olmasına rağmen, siyasette 1983 ‘ten beri tüm seçimlerin sonucunu önceden tahmin ettim, hiç yanılmadım.
Köşe yazısından bazı satırları:
…Sevgili okurlarım, seçmenlerin çok büyük bölümü şu son anlarda kime oy vereceğini biliyor.
…Acaba adına kararsızlar denilen hala var mı, doğrusu merak ediyorum! Sen bu ülkede, bu iktidarın boyunduruğu altında 16 yıl yaşamışın, ezilmişin, horlanmışın, sömürülmüşün, yapılan tüm yolsuzlukları sineye çekmişsin ve bu saatte yine kararsız olabiliyorsan, sana helal olsun.
…Bu kadarı yetmedi, senden bu ülkeyi beş yıl daha tek başına yönetmek için yetki istiyor. Kazandığı takdirde Meclis, yargı, devletin tamamı, her şey yine onun emrinde olacak. Partisi falan göstermelik, sadece tek başına o var! Eğer sen hâlâ kararsızsan, git oyunu ona ver muhterem kardeşim!..
…Çekin onun altından devletin ve yandaş medyanın maddi ve manevi gücü ile desteğini, sudan çıkmış balık gibi çaresiz kalacaktır.
…Açılan sandıklardan çıkan sonuçlara göre AKP önde gidiyor. İktidar partisi fark atıyor!” İktidarın istediği de tam bu idi!.. Boşluktan yararlanır, bazı sandık sonuçları değiştirilip seçim kurullarına sahte tutanaklar teslim edilirdi.
…İlki, yurtsever ülkücü kesimin büyük bölümünün, “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” diyen Recep Bey ve partisine oy vermeyeceği kesin. (Devlet Bahçeli elbette hariç!)
…İkincisi, pek çok kişi “Oyum cumhurbaşkanlığında Muharrem Bey'e, ya da Meral Hanım'a” diyor ama sonra ekliyor: “HDP Meclis'e girmeyi başarırsa AKP iktidar olamıyor. Dolayısıyla Meclis seçiminde oyum HDP'yedir”Bu iki şık gerçekleştiği takdirde gerek Recep Bey ve gerekse partisinin kazanma olasılığı daha da azalacaktır.
…Sevgili okurlarım Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu'nu haftalardan beri mitinglerinde, kapalı salon toplantılarında ve televizyon programlarında izliyoruz.…Her birini ayrı ayrı kutlamayı bir görev biliyorum…
…Bence, panik yaşayanların en başında Recep Bey geliyor…Ve yaşamakta haklıdır. Sarayı boşaltacak. Elindeki tüm yetkileri uçup gidecek…
…İşin şakasının kalmadığını çok iyi biliyor ama seçmeninin karşısında renk vermesi doğal olarak mümkün olmuyor.
…Şimdi ise meydanlar ve salonlar geçmişte olduğu gibi boş değil.
Karşısında moralli bir Kılıçdaroğlu, adam gibi, kendini toparlamış bir CHP, ağzı laf yapan, millete projelerini sunan ve miting meydanlarını inleten bir Muharrem İnce, halktan büyük rağbet gören Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu var.
…Yani Recep Bey açısından bakıldığında, durum çantada keklik değil. Bunu en iyi gören ve bilen de kendisi!
…Recep Bey şimdi en yıpranmış dönemini yaşıyor.
Gündemi artık o belirlemiyor, her mahalleye kıraathane açmaktan falan dem vuruyor.
…Milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimlerini, ya da birini bile yitirdikleri takdirde neler olacağını, nasıl sudan çıkmış balığa döneceklerini hep birlikte kara kara düşünüyorlar.
…Bu kez umutluyuz çünkü böylesine umut veren bir seçim ortamını bugüne kadar hiç yaşamamıştık.
…Niçin umutluyuz, bunu da kısaca ve bir kez daha anımsatmak isterim.
Birincisi, Recep Bey ve iktidar partisi korkuyor. Korkunun da ötesinde, büyük panik yaşadıkları açıkça görülüyor..
…Şimdi karşısında ilk kez güçlü ve dişli rakipler var. Muharrem İnce, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu.
Emin Çölaşan, 24 Haziran seçiminin öncesini ve sonrasını okuyamadı, göremedi, seçim sonucunu tahmin edemedi. Yukarıda yazmış olduklarının her birinin cevabı net, açık ve çok kolaydır.
Demek ki kendisinin misyon ve vizyonu, Türkiye’nin ve LİDER’in misyon ve vizyonuna zıt ve tersmiş. 24 Haziran öncesi yazılarında da bu durumu net ve açık olarak görülmektedir.
‘Görüyorsunuz anlatmaya gerek yok. Konuşmuyorum, görüyorsunuz, anlatmaya hiç gerek yok. Görüyorsunuz, var şöyle olmuş, böyle olmuş konuşmam. Görüyorsunuz, anlatmaya hiç gerek yok, anlatmayacağım. Vah vah vaaaaaaah.’
KASIM ÇAKIR-MEMLEKET GAZETESİ