Ümit Savaş Taşkesen

Ümit Savaş Taşkesen

Evlilik, edebiyat vs.

Bırakalım sosyal devlet, sosyal belediyecilik meselelerini filan. Bizim harcımız olan işler değil. Sosyalleşmenin bir başka yönü ile ilgilenelim. Evlilik. Havalar ısınmaya başlayınca Konya’da düğün mevsimi başladı. Davetler, pilavlar vs. Geçtiğimiz hafta da TYB üyeleri yazar kardeşler Abdullah Harmancı ve Mehmet Harmancı’nın küçük kardeşi Hasan Harmancı’nın düğünü vardı. Düğün erkene alınmış. Yoksa biz tam kafile Erzurum’a çıkarma yapmayı düşünüyorduk. Fırsattan istifade Erzurum’u gezecek, Köksal Alver’den Erzurum’u dinleyecektik. Olmadı. Pilavı erken yedik. Allah mesud bahtiyar eylesin. Mutluluklar diliyorum.

Kitap okur-yazarlığı ile iştigal edenlerde rastlanılan bir kaygıdır: Evlenince bu okuma-yazma işi sürer mi? Eskisi gibi rahat kitap alabilir miyim? Edebiyat toplantılarına katılabilir miyim? Soru ve kaygılar uzatılabilir. Bu konuda olumlu ve olumsuz anlamda örnekler de yeterince bulunabilir. Hayatın sırtını yüklenince kitaplardan ve bunun sonucu olarak da yazmaktan uzaklaşanlar olduğu gibi ürünlerini daha disiplinli ve verimli hale getirenler de olmuştur. Ancak konumuz evlilik ve edebiyat olunca Abdullah Harmancı’nın “Evlenirsem” adlı denemesi geliyor birden aklıma. Yazı, Mehmet Harmancı'nın 10 Kasım 1996 tarihli "Ceride-i İzdivac" adlı düğün davetiyesinde yayınlanmıştı. Tabii ben Ceride-i İzdivaç gibi bir davetiyeye de hiç rastlamamıştım hala da rastlamadım. Abdullah Harmancı gibi usta bir öykücünün kaleminden enfes bir denemeyi okumalısınız. (Bakalım denemelerini ne zaman kitaplaştıracak sayın Harmancı?)

“Evlenirsem, tren yolculukları yaparken vagon penceresinden akan telefon direklerini saymaktan hoşlanmaz hale gelebilirim.

Evlenirsem, ayaklarımı balkon demirine yasladıktan sonra, gözlerimi bulutlara dikerek "Tanrım bulutun içinden geçen bir bulut görmeden gözlerimi gökyüzünden ayırmayacağım" adlı şarkıyı söylemekten vazgeçebilirim.

Evlenirsem, bir öykü kitabı kapağını saatlerce seyretmenin o anlatılmaz zevkini yaşayamayabilirim.

Evlenirsem, bir edebiyat dergisinin mütevazı bürosunda, gri mi siyah mı yeşil mi olduğunu kestiremediğim çoraplarımı unutmayabilirim.

Evlenirsem, kitaplarımın arasından çoraplarımın çıkma ihtimali azalabilir.

Evlenirsem, Murat Güzel'le giriştiğim şiir öykü roman sohbetlerinin çıldırtan neşesini duyumsayamayabilirim.

Evlenirsem, "Evleneceğim kızın gözleri ne renk olacak?" deme şansını kaybederim.

Evlenirsem, kiminle evleneceğimi kendime bir milyon defa sorup cevap verememenin dayanılmaz güzelliğini yaşamaktan uzak kalabilirim.

Evlenirsem, markete girdiğim zaman ekmeğin kaç para olduğunu bilmediğimi öğrenen tezgahtarın şaşkın yüzünü seyretme lüksümü yitirebilirim.

Evlenirsem koluma bir saat takmam gerekebilir.

Evlenirsem, evimi ziyarete gelen akrabalarımla araba fiyatlarından, kooperatif senetlerinden konuşarak dizi filmler izlemek zorunda kalabilirim.

Evlenirsem Konya'da yeni bir edebiyat dergisinin çıktığını evimi telefonla arayan bir dost aracılığıyla öğrenme yanlışına düşünebilirim.

Daha da kötüsü, eğer evlenirsem, "Bir izdivaç mecmuasında böyle abuk bir yazının ne işi var" diyenlerden olabilirim.

Edebiyat dergilerinin temel atma törenleri bensiz yapılır.

O zaman öykü üzerine kurulan cümlelerde ela gözlerimin izi olmayabilir.

O zaman kitapçıların hüzünlü tavanlarına uzanan cıgara dumanlarından bir kıvrım olsun, benim dudaklarımdan yükselmeyebilir.

Hayır hayır. Beni mazur görün. Henüz mutsuz olmak yani mutlu olmak istemiyorum.

Düşünün, bir edebiyat dergisi bir kitapçı vitrininden beni süzüyor ve ben fark etmeden geçip gidiyorum.

Hayır Tanrım. Buna hazır değilim.” Abdullah Harmancı- www.40ikindi.com adresinden alınmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.