Fatih Altaylı'dan 'TARİHİ' yanlışlık

Fatih Altaylı'dan 'TARİHİ' yanlışlık

Mütevazı bir “muhabir” yapsa bu yanlışlığı “genç insan, bilmiyor olabilir” diyebilirsiniz ama Habertürk gibi bir gazetenin......

ADNAN BERK OKAN – HABER ANALİZ

Hani mütevazı bir “muhabir” yapsa bu yanlışlığı “genç insan, bilmiyor olabilir” diyebilirsiniz ama Habertürk gibi bir gazetenin hem genel yayın yönetmeni ve hem de “başyazarı” konumumdaki bir meslektaşımız yaparsa olmaz!..

Ne demek istediğimi açayım.

EVLERE ŞENLİK

ERDOĞAN NE ZAMAN BAŞBAKAN
OLDU?
Erdoğan, Siirt seçimlerinin iptal edilip
9 Mart 2003 tarihinde

yenilenmesi ile milletvekili oldu...
Başbakanlık koltuğuna ise 15 Mart
2003 tarihinde oturdu.
Başbakan Erdoğan “Başkanlık” sistemini de ilk defa gazeteci olarak sadece Fatih Altaylı’nın bulunduğu bir uçak yolculuğunda Altaylı’ya açmış.
“Başkanlık konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye sormuş.

Bu arada unutmadan hatırlatayım: Medyamızda daha önce söylenmiş, haberleştirilmiş ne varsa bütün bunlar öncelikle Fatih Altaylı aracılığıyla(!) olmuştur…
İşte bu Fatih Altaylı öyle bir “yanlış” yapıyor ki bugün, evlere şenlik…

Makalesinin girişinde bakın ne diyor:
“Yerel seçimler öncesi AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Diyarbakır'a gidiyoruz. Tayyip Bey henüz Başbakan değil. Başbakanlık koltuğunda Abdullah Gül oturuyor. 2004'te de Erdoğan, Diyarbakır'ı kazanmayı çok istiyor ve o nedenle yanında bölgede güçlü milletvekilleriyle Diyarbakır'a doğru gidiyoruz.”

PES YANİ..

2004 yerel seçimlerine gidilirken Erdoğan’ın HEM Ak Parti Genel başkanı ve hem de Başbakan olduğunu bilmeyen ve yazdıklarının doğruluğunu araştırma ihtiyacı bile duymayan bir genel yayın yönetmeni – başyazar da ancak bizim medyada bulunur ve elbette böylesine cahilce bir hatayı yapmak da Fatih Altaylı’dan başkasına “nasip” olamaz…
“Çok mu önemli?” diye soranlara “tarih oyuncak değildir, zaman yanlışlığı tarihin toptan değişesi demektir” diye cevap veririm ve sorarım: “Atatürk Cumhurbaşkanı seçildiğinde henüz Kurtuluş Savaşı bitmemişti” desem ne düşünürsünüz?.

BAŞBAKANLIK UÇAĞINDA TEK GAZETECİ

Fatih Altaylı bu affedilemez hatayı bugün “Başkanlık sistemi bugünden iyidir” başlığı altında yayımlanan makalesinin girişinde yapıyor. Yani “ilk düğmeyi yanlış” ilikliyor.

Daha sonra “Uçakta tek gazeteci benim” diyerek de Aydın Doğan’ın hükümetle olan bütün ticari ilişkilerinin (HÜRRİYET Döneminde) Fatih Altaylı aracılığıyla işte böyle halledilmeye çalışıldığını ima ediyor.

Ve bir başka iddiası daha var ki aslında onun haber olması gerekiyor ama Altaylı’nın yazdıklarından öğrendiğimiz kadarıyla o konuya hiç girilmemiş…
Başbakan olmayan Erdoğan, Altaylı’ya göre o gün Diyarbakır’a, Başbakanlığa ait ANA veya GAP uçağıyla gitmiş(miş)..

Ben demiyorum onu da Altaylı söylüyor…
Bakın:
“Daha Başbakanlığın yeni uçakları gelmemiş, Özal'dan kalma ANA ya da GAP uçağı ile yoldayız.”

MEĞER TÜRKİYE KARIŞMIŞ

Makalesinin ilerleyen bölümlerinde Erdoğan’ın başbakanlık sistemine olumlu baktığını yazıyor Altaylı ve “Türkiye karışıyor”.
Bunu da ben söylemiyorum, cümle Altaylı’nın makalesinden alıntı.

Altaylı burayı da şöyle açıklıyor: “Diyarbakır mitingi dönüşü ben bunu o gün yazmakta olduğum gazetenin manşetinden haber yapıyorum. Türkiye karışıyor.”
Altaylı, konunun bir iki ay gündemde kaldıktan sonra aldığı tepkiler üzerine tartışmanın bittiğini hatırlatıyor ve “BENCE BAŞKANLIK SİSTEMİ” sistemi diyerek sisteme desteğinin gerekçelerini açıklıyor.

Başkanlık sisteminin, bugünkü sistemden çok daha düzgün bir sistem olduğuna dikkat çekiyor ve soruyor:
“Bugün Türkiye'de başkanlık sistemi yok da ne oluyor?

Başbakanlar, herhangi bir ülkenin başkanından daha mı az güçlü, yoksa daha mı çok güçlü?
Kendi parlamentosu üzerinde Türkiye başkanının mı daha çok etkisi var, yoksa ABD Başkanı'nın mı?”

Sonra da kendi sorularını cevaplıyor:
“Yani şu andaki sistemin başkanlık sisteminden eksiği yok, fazlası var.
Bence başkanlık sistemi, bugün var olmayan, olamayan, hele hele güçlü iktidarlar döneminde iyice ortadan kalkan ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibini belki geri getirir.

Olacağı garanti değil de, diyelim ki Tayyip Erdoğan başkan oldu, Meclis'te de Abdullah Gül'ün genel başkam olduğu AKP var. Tayyip Bey bugünkü kadar rahat mı olur, yoksa Meclis denetimi daha mı güçlü olur?

Hele hele bir de seçimde Meclis'te çoğunluk partisi değişirse diye düşünün.
Üstelik de bunları kişilerden arındırarak düşünün. Hangisini tercih edersiniz?”

MİLLETVEKİLLERİNİN DURUMU

Mevcut sistemde hiçbir milletvekilinin, genel başkanın tavrına karşı çıkamadığını çünkü sonuçta kaderlerinin iki dudak arasında olduğunu savunan; iyi geçinirlerse bakan olma, kötü geçinirlerse dışlanmalarının söz konusu olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor: ”Oysa ABD tipi başkanlık sisteminde bakanlar parlamento dışından olacak.

Yani milletvekili ile genel başkan veya başkan arasında bir ‘ikbal bağı’ olmayacak. Milletvekili çok daha özgür değil mi?
Milletvekili denetim görevini, temsil görevini daha iyi yapmayacak mı?”

MEŞRUİYET

Fatih Altaylı, seçim barajının da etkisiyle Özal'dan bu yana tüm tek parti iktidarlarının bir meşruiyet sorunuyla karşı karşıya olduğunun altını çizdikten sonra bugün de durumun farklı olmadığını ifade ediyor ve “yüzde 35 ile tüm gücü elinizde toplayabiliyorsunuz” diyor.

Altaylı’ya göre başkanlık sistemi, tüm bu meşruiyet tartışmalarını noktalayacak, iki turlu bir seçimde yüzde 50'nin üzerine çıkmak gerekecek. Parlamento farklı oluşsa bile başkan en az yüzde 50 ile seçilecek. Bu hem parlamentonun gücünü arttıracak, hem de başkanın meşruiyetini tartışma dışı bırakacak. Nefesine güvenen borazancıbaşı olacak.

KİM KAZANIR BELLİ DEĞİL

Altaylı makalesini şöyle bağlıyor:
“Sakın kimse, ‘Tayyip Erdoğan kendine başkanlık hazırlıyor’ da demesin. Kimin kazanacağı, kimin ne alacağı hiç belli olmaz. İsimlerden bağımsız olarak bu sistem Türkiye için iyidir diyorum. Tabii bunu temelde söylüyorum.

Yapılacak değişikliğin nasıl olacağını görmek lazım.
Başkanlık sistemi bazen demokrasi getirir, bazense antidemokrasi. Ben peşin peşin antidemokrasi getirir diyenlerden olamam.

Bir kişi kaç kez seçilebilir, parlamento ile başkan arasındaki denge naşısağlanacak, güçlü parlamento nasıl olacak?
Meclis'in yanı sıra bir de Senato gerekir mi?

Başkanın yetkileri rasıl denetlenecek gibi soruların bu değişim hazırlanırken iyice ortaya çıkmasından sonra gerçek anlamda "iyidir veya kötüdür" demek mümkün olacak.

Ancak ben başkanlık sisteminin bugünkü sistemden çok daha iyi olacağını düşünüyorum.