Hüseyin Altunbaş
GELİN KONYA’NIN BBC’DEKİ REKLAMINI DÜŞÜNELİM
Sadece BBC’de olmayacak. New York Times, Lemonde, Guardian, Corriere Della Sera, The Sun ve Al Jazeera de yayınlanacak tv reklam filmini ve gazete reklamını düşünelim. Ne diyeceğiz? Nasıl diyeceğiz?
Ne dersiniz? Fikriniz var mı?
Neyi göstereceğiz?
Mevlana’yı mı göstersek, hangi sözünü yazsak?
Sille’yi mi tanıtsak?
Buğday tarlaları var mı desek?
Tarihi eserlerimizi mi sıralasak?
Konyaspor?
Hah etliekmek? Şöyle ince uzun yerken mmm.
Tandır kebabı ya tabii ya.
Valla bilemedim ben onu!
Yav aman hepsini sırayla sayalım, koyun sayfanın içine olsun bitsin canım.
Gelsin görsünler.
Şöyle kısaca düşününce bile insan hangisinden vazgeçeceğini bilemiyor.
Beynimin fırtınasını sadece bu yazı için açtım. Reklam kampanyası yaparken her tarafını açarsınız, ondan sonra kitleleri sürükleyen kampanyayı seyredersin, keyifle.
Biz de şöyle oluyor ama. Açıkhavada 50 tane uygulamaya yapılıyor. Ondan sonra da kampanya yaptık deniyor. Kampanya çok yönlü olmalı. Yani kulağa, göze, buruna, ağza girilmeli ve dokunmalı. Yani tek bir mecra ile yapılana kampanya denmez. Ne satarsanız satın günümüzde tek mecra teğet bile geçmez. Ama maalesef masa başında “fikrim geldi” ile böyle oluyor.
Sizce bir rüya mı? Konya’nın kendi reklamlarını bir başka iletişim aracında İngilizce, Fransızca, Arapça, Almanca duymak ve okumak. (Türkçesini görmedik ki hocam dediniz değil mi?)
Avrupa şehirleri bunu yapıyor!
Avrupa’da sadece firmalar reklam yapmıyor. Şehirlerde reklam yapıyor. Tam sayfa reklam veriyor. Gel benim şehrime şunu al, şunu tat, şunu yaşa diyor.
Tahrik ediyor.
Gelmezsen pişman olursun. Sızlatırım vicdanını diyor.
Gelmelisin diyor.
Metafor buluyor, üst başlık atıyor, ikon yapıyor, simge buluyor, erişimi hesaplıyor, frekansını tartıyor ve işte gelsin dolarcıklar, eurocuklar diyor.
Turizm büroları olmasına rağmen pazarlama departmanları kuruyorlar, reklam ajansıyla çalışıyorlar. Dikkatlerinizi buraya verin. Turizm büroları yapsın canım değil yani. Bu işler ayrı uzmanlarla yapılması lazım gele. Mesai kavramlı, devletin işi yarım kalmaz, böyle gelmiş böyle gider, bu devleti sen mi kurtaracan canım, mantıklı olmaz, olamaz.
Yapan Avrupa şehirleri bu reklamcılarına brief veriyorlar debrief alıyorlar.
Yaratıcı iş özetini, çözümlerini, storyboardları değerlendiriyorlar.
PPM toplantılarından çıkıyorlar ve hesap soruyorlar.
Kaç kişi hedeflenmişti kaç kişi geldi, kaç kuruş bıraktılar diye.
Sizce bu yapılabilir mi?
Gel gel batan geminin malları burada!
İnşaat Sektörü Yanlış İletişim Yapıyor!
Reklam şunu yapar. İnsanların problemlerine çözüm noktasını bulur ve çözümü sunar. Formül şudur: İnsanlar problemlerine çözüm satın alırlar. Reklamları bu gözle inceleyin. Kimin hangi sorununu bu reklam çözüyor diye analiz edin. Ona göre reklama not verin.
İnşaat sektörünün reklamlarına bu gözle bakınca hepsi binayı gösteriyorlar ve bizim binamız diğerine beş basar, onu alma beni al diyor.
Hepsinin iletişiminde ortalama 5 katlı evleri görüyoruz. Pencereleri var evlerin valla. Balkonları bile var. Çimento kullanıldığını anlıyoruz! Boyaları bazıları yamalı boya. Destekleyici bilgi verenlerde kroki var. Yani hepsi aynı şeyi söylüyor. En son iletişim yapan. Aslıhan Yapı Kooperatifi de “me too” ben de onlardan biriyim stratejisini yürütüyor. Farklılaşıyor mu? Asla. Bir şey anladınız mı? Asla. Aklınız da kaldı mı? Asla. Niye yapıldı bu iletişim o zaman? Bilmiyorum.
Üstüne reklamda tüketicinin algılayacağı mesajları bir saysanıza. Tam 7 tane mesaj var. 1- Evler, 2- 550 TL yazan mesaj kutucuğu, 3- 24 ayda teslim kutucuğu, 4- oba inşaat güvencesi, 5- Aslıhan ismi, 6- telefonu ve 7- müteahhit firma ismi. Buyurun bu mesajlardan hangisini 3 saniyede algılayacağız. Açıkhavada 3 saniyede mesajı verdin verdin.
Her şeyi söylemeye kalkarsan, hiçbir şey söyleyemezsin. Bu inşaat sektörü konut sektörü biraz düşünmesi lazım “bifteği değil cızırtıyı nasıl satabiliriz” diye. Herkes löp löp bifteği gösterirse bifteği ilk gösteren amacına ulaşır sonrakiler ne yapması lazım. Cızırtı iletişimi üzerine kafa yormalı. Konut sektörünün cızırtısını da reklamcınız bulsun. Hadi bakalım.
Doğan Yatağan!
Bir diğer reklam Doğan Yatağanlı reklamı. Reklam ne için yapılmış. Yeni açılan şubeyi söylemek için. ReklamSda konumlandırma var. Mesaj konumlandırmadan beslenir. Nereye konumlanırsan onu reklamda söyleyeceksin. Kaç tane reklam yaparsan yap, hangi mecrada yaparsan yap müşteri aynı konumu algılayacak. Mesajda görsel de aynı algıya hizmet edecek. Doğan Yatağanlı sıcacık paylaşımlar sloganını kullanmış bu reklamda. Yeni şubeyi duyururken taze lezzete çağırıyor. Taze lezzet ve sıcacık paylaşımlar iki farklı şey değil mi? Kesinlikle. Reklamda taze lezzetin göstergesi var mı? Yok. Sıcacık paylaşımların göstergesi var mı? Oda yok. Reklamda kara esrarengiz görselin ne olduğu ne dediği de belli değil aslında. Destek mesajında yine bambaşka bir şeyler söylenmiş. Üstüne bir de Havzan özel ismini başlıkta büyük harfle yazacaksın, destek cümlesinde küçük harfle yazacaksın. Olmaz.