yazar-75
Görgüsüzlük mü yoksa…
Bizden yaşça çok büyüklerimizin “eskiden büyüklere şöyle davranılırdı, komşuya yardım ederdik, büyüğümüzün yanında ayak ayak üzerine atamazdık…” gibi sözlerini sıkça duyarız.
Hani haksızda değiller. Ülkemiz büyüyor ve gelişiyor. Kırsal alandan büyük şehirlere alabildiğince göç var. Birbirine yardım eden toplum gitmiş yerine bir başka topluluk gelmiş.
Teknoloji alabildiğine gelişmiş. Dedem rahmetlik eskiden babama “Oğlum Mustafa, zamanı gelecek bir kutunun içinden adamları göreceksiniz” dermiş. Vay be; benim rahmetlik bunu söyleyeli yıllar olmuş ve televizyon denen atlet çıkmış piyasaya. O kutunun içinden şimdi neler görüyoruz neler.
İstanbul göç alan en fazla alan bir yer. Bununla birlikte kültür yozlaşmasının da en fazla görüldüğü bir şehir. Siz, İstanbul’un taşı toprağı altın lafına falanda kanmayın.
Görgü ve saygı konusunda çok büyük bir değişiklik veya sıkıntı yaşıyoruz.
İşim olduğu sürece Büyükşehirlere giderim. Bir kaç hafta önce Konya’daydım. Minibüse bindim. Şoför bey sağ olsun daha fazla kazanayım diye tıka basa yolcu aldı. Genç erkek, yaşlı, bayan alabildiğince sıkışık bir vaziyette yolculuğa devam ediyoruz. Kapının önünde 75 yaşlarında bir dede tutunmaya çalışıyor. Oturduğum koltuğun hemen önünde de kulaklıkla müzik dinleyen 17–18 yaşlarında bir genç, hiç oralı bile değil. Kalabalığı yarıp “Buyur dedeciğim” deyip kendisine yer veriyorum. Gencin kulağındaki aleti çıkarıp bir şeyler fısıldadım tabii ki. Genç renkten renge girdi. Daha fazla kızarmamak için ineceği yerden çok önce iniverdi.
Bunlar Büyükşehirlerde sıkça rastladığımız şeyler. İhtiyarlar ayakta sallana sallana yolculuk ederken 20’lik dişini çıkarmamış gençler ise sakız çiğneye çiğneye yolculuk etmenin keyfini çıkarıyorlar.
Bu tablo, görgüsüzlük, saygısızlık ve medeniyetin iflas ettiğinin göstergesidir.
Bunun yanında sokak ve caddelerde ağzında sigarası, elinde cep telefonu ile konuşup yürüyen veya ağzında sakızı çiğneye çiğneye giden bayanlara da rastlamak mümkündür. Bin bir eda ile çalkalaya çalkalaya yürüyen bu bayanların aslında hemcinslerine saygısızlık ettiği kanısındayım Ama o bayana sorsanız, çağdaşlık olarak yorumlar bu davranışlarını.
Bazı tesettürlü bayanlarında bunlardan kalır yanları yok. Yine Konya’daydım bir gün... Alâaddin tepesi bölgesinden geçiyorum. Arkadan lise, önden müzelik bayanın başörtüsü var. Daracık yırtmaçlı bir etek, her yanını gösteren bir gömlek, takmış takıştırmış sürmüş sürüştürmüş, ağzında cigarası ile çevreye bakınıyor. Böylelerine de çok ayıp denmez mi?
Karapınar’da bu tür olaylara şükürler olsun rastlamıyoruz. Düğünümüz ve cenazelerimizde hep birlikte oluyoruz. Selam ve şükür olaylarına sıkça rastlıyoruz. Ama büyükşehirlerde lokantaya girdiğinde ne selam veren olur neden afiyet olsun diyeni bulabilirsin.
TERÖR MECLİSTE!
Evet terör de PKK’lı da o kutsal yerde.19 DTP milletvekili son davranışları ile kendilerini resmen ele vermişlerdir. Densizin bir kalkıyor “Arkamızda Cudi var” deyip tehdit ederken birisi sınır ötesi operasyon yapılamaz deme şerefsizliğini gösterebiliyor. Şehit mezarlıkları yerlerine üç beş çapulcunun mezarına gidiyorlar. Bizi halk seçti, kovarsanız sizler için iyi olmaz diyebilme cesareti gösteriyorlar.
Bu ülke ne kadar hoşgörü ve insan sevgisi ile yoğrulmuş öyle değil mi? Bizleri tahrik etmelerine ,ülke bütünlüğüne dinamit koymalarına rağmen hala onları milletin meclisinde barındırıyoruz.Hem de beğenmedikleri ülkenin maaşı ile…
“Ya sev ya terk et” adeta onların için söylenmiş bir söz adeta. Her ne kadar bu söz bazılarının hoşuna gitmese de bu böyle olmalı. Bu ülke sevenlerin omzunda korunacak ve kalınacaktır. Kanla alınmış kutsal toprakların üç beş çapulcuya bırakılmayacağı çok iyi bilinmelidir.