GRAFİKLİ - "11 Eylül'den beri Irak'ın yüzü gülmüyor"

GRAFİKLİ - "11 Eylül'den beri Irak'ın yüzü gülmüyor"

ABD'nin en büyük terör eylemi olarak kabul ettiği 11 Eylül 2001 saldırılarının üzerinden 17 yıl geçti- ABD güçleri, 11 Eylül'den 1 buçuk yıl sonra demokrasi ve özgürlük vaatleriyle Irak'a ayak basarak ülkeyi işgal etti- Saddam sonrası "demokrasi ve özgürl

BAĞDAT (AA) - HAYDAR KARAALP - Terör örgütü El Kaide'nin 11 Eylül 2001'de New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne (İkiz Kuleler) ve ABD Savunma Bakanlığına (Pentagon) düzenlediği terör saldırılarından sonra, işgale uğrayarak çeşitli olumsuzluklara sahne olan Irak'ın yüzü bir daha gülmedi.

ABD, tarihinin en kanlı terör eylemi olarak kabul ettiği New York'taki İkiz Kulelere düzenlenen 11 Eylül saldırısının üzerinden 17 yıl geçti.

Bazılarına göre, saldırının perde arkasında, Irak'ı işgal etmek hazırlığında olan, dönemin ABD Başkanı George W. Bush bulunuyordu.

ABD'nin maruz kaldığı söz konusu saldırılardan yaklaşık 1 buçuk yıl sonra, ABD güçleri Irak'a ayak basarak, Saddam Hüseyin'in 35 yıllık baskıcı Baas Rejimini sona erdirdi.

Saddam sonrası "demokrasi ve özgürlük" geleceği vaatleriyle sevinen Iraklılar, daha sonra başta güvenlik sorunu olmak üzere, ekonomik ve hizmet alanlarındaki çöküntüden yorgun düşerek, geleceğe dönük umudunu kaybetti.

- Saddam sonrası iç çatışma, mezhep ve etnik kimliğinin öne çıkması

Iraklıların, 2003 sonrası karşı karşıya kaldığı en büyük sorunların başında on binlerce sivilin canına mal olan güvenlik açığının yol açtığı şiddet olayları geliyor. Irak'ta zaman zaman bombalı araçların patlatılması gibi şiddet ve terör olayları günlük rutin hayatın bir parçası haline geldi. Başkent Bağdat başta olmak üzere, ülkenin birçok yerinde yüzlerce kanlı olay gerçekleştirildi. Irak, halen çözüme kavuşturulamayan güvenlik sorunuyla boğuşmaya devam ediyor.

ABD'nin 20 Mart 2003'de işgal ettiği Irak'ta Saddam sonrası kurulan siyaset sistemi etnik ve mezhepsel çatışmaları körükledi.

ABD'nin öncülüğü ve denetiminde, Temmuz 2003'de "Geçici Hükümet Konseyi" adlı bir hükümet sistemi kuruldu. Burada görev alan siyasetçiler, mezhep ve etnik temellere göre seçildi.

Bununla birlikte ülkedeki siyaset Şii, Sünni ve Kürt denklemi üzerine kuruldu. Bu durum, 2003'den sonra hükümetler üzerinde doğrudan etkisini gösterdi. Irak'taki karar alıcılar, söz konusu hükümet kabineleri ve diğer devlet görevlerindeki dağılım, mezhepçilik ve hizipçilik temellerine göre gerçekleşti.

- Irak şiddet olaylarıyla karşı karşıya kaldı

Irak'ta öne sürülen değişimle (işgal) birlikte halk Ağustos 2003'de ilk kez şiddet olayıyla karşı karşıya kaldı. Aynı ay içerisinde Bağdat'ta bulunan Ürdün Büyükelçiliği ile Birleşmiş Milletlerin (BM) Irak Misyonu'na saldırılar gerçekleşti ve 30'a yakın sivil hayatını kaybetti.

Ağustos ayında, Necef'te Şii dini mercilerden Ayetullah Muhammed Bakır el-Hekim'e düzenlenen suikast saldırısı sonucunda 100'ün üzerinde sivilin ölmesi, ardından Ekim ayında Bağdat'taki Uluslararası Kızıl Haç Örgütü'nün binasına saldırılması ve onlarca sivilin hayatını kaybetmesiyle Iraklıları ağır şiddet günlerinin beklediğinin habercisi oldu.

Irak'ta Haziran 2004'de geçici hükümet kurularak, başına bugünkü Vataniyye Koalisyonu lideri İyad Allavi getirilmişti.

Bağdat'ta hükümet kurma çalışmaları devam ederken, ülkenin batısındaki Sünnilerin çoğunlukta yaşadığı Enbar vilayetine bağlı Felluce'de, Nisan 2004'de ABD'nin işgaline karşı çıkan bölge halkı ayaklanmış ve savaş patlak vermişti. Felluce merkezine girmek isteyen işgal güçlerine karşı yaşanan direniş kısa sürede silahlı çatışmaya dönüşmüştü. Yaşanan olaylar sırasında ABD'nin "Blackwater" Güvenlik Şirketine ait 4 askerin öldürülmesiyle çatışmaların şiddetti de artmıştı.

Felluce'de çatışmaların başlamasından bir ay sonra Mayıs 2004'de Irak'taki Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr'a bağlı dönemin "Mehdi Ordusu" adlı Şii milis grupla ABD güçleri arasında çatışmalar patlak verdi.

Mehdi Ordusu ile ABD işgal güçleri arasındaki çatışmalar önce Necef kent merkezinde, daha sonra ülkenin en büyük mezarlığı olarak bilinen Vadi es-Selam Mezarlığı'na, ardından Hazreti Ali'nin mezarının bulunduğu bölgeye sıçramış ve kenti hayalet bölgesine çevirmişti. 27 Ağustos'ta ise Şiilerin en büyük dini merci Ayetullah Ali es-Sistani'nin girişimiyle iki taraf arasında ateşkes sağlanabilmişti. Söz konusu çatışmalar sonucu yüzlerce Iraklı öldürülmüştü.

- Ebu Gureyb hapishanesindeki işkence görüntüleri

Ülke aynı ay içerisinde Bağdat'taki Ebu Gureyb hapishanesinde bulunan Iraklı tutukluların ABD işgal güçleri tarafından çeşitli işkencelere maruz kalmasının fotoğrafları medyaya yansımasıyla sarsılmıştı. Irak halkı daha sonra "demokrasi ve özgürlük gelecek" iddialarının gerçeği yansıtmadığını anlayarak, acı gerçeklerle yüzleşmeye başladı.

Iraklılar, ABD işgali sonrası seçilmiş hükümet için ilk kez 30 Ocak 2005 tarihinde sandık başına gitmişti. Irak halkı, Nisan 2005'de ilk kez Kürt kökenli Cumhurbaşkanıyla (Celal Talabani) tanışırken, seçim yoluyla iş başına gelmiş ilk hükümetin Başbakanlığına ise Şii kanattan İbrahim el-Caferi oturmuştu. Ancak bu dönemde yoğun saldırılar ve şiddet olayları ülkenin peşini bırakmamıştı. Aynı yıl Mayıs ayında 750'nin üzerinde Iraklı çeşitli şiddet olayında hayatını kaybetmişti. Sünnilerin boykot ettiği ilk anayasa Ekim 2005'de kabul edildi.

Şubat 2006 yılında Sammara'da bulunan Şii mezarlarının havaya uçurulması ülkedeki mezhepsel iç savaşın artmasına neden olmuştu. Mayıs ayında Bağdat'ta art arda yaşanan saldırılarda 100'ün üzerinde sivil hayatını kaybetmiş ardından Kasım ayında Sadr bölgesinde yaşanan ve 200'e yakın sivilin ölmesine neden olan saldırılarla başkent söz konusu yılın en kanlı gününü yaşamıştı.

Aralık 2006 Kurban Bayramı sabahında Saddam Hüseyin idam edilmişti. 2007 yılında dönemin ABD yönetimi, Irak'ta yaşanan güvenlik sorununa karşı ülkeye takviye güç gönderme kararı almıştı. Ancak bununla birlikte Bağdat'ta bir halk pazarına yapılan saldırılarda 130'un üzerine sivil hayatını kaybetmişti.

- Yolsuzlukla boğuşan Iraklılar

Irak'ta iktidarda bulunan Şii siyasi eğilimli partilerin izlediği politikanın, ülkedeki mezhepçiliği körükleyen faktörler arasında olduğu da ifade ediliyor.

Şiddet yorgunu Irak'ta 8 yıl (2006-2014) Başbakanlık yapan Nuri el-Maliki döneminde mezhepçi politika uygulaması doruğa ulaştı. İran'ın Irak'taki hem siyasi hem de askeri nüfuzu da Maliki hükümeti sürecinde artırıldı. Bu dönemde özellikle Sünniler, sistem dışına itilerek, mezhepçi politikalarla karşı karşıya kaldı. Maliki döneminde zirve yapan ve bugünkü halkın sokağa dökülerek kızgınlığı dışa vurmasına neden olan bir diğer olay da devlet müessesesini kemiren "yolsuzluklar" oldu.

Irak'ta siyasi sistemin dışına itilen Sünniler, Aralık 2012'de ülkenin batı kesiminde aylarca süren hükümet karşıtı gösteriler düzenlemişti. Maliki komutasındaki güçlerin gösteri çadırlarına saldırmasıyla onlarca kişi hayatını kaybetmişti. Irak, adım adım iç savaşa doğru gidiyordu. Maliki yönetimindeki ülkede güvenlik tartışması başladı ve Temmuz 2013'de çoğu El Kaide üyesi olan 500'e yakın kişi Ebu Gureyb ve Taci hapishanesinden kaçtı.

Irak devlet dairelerindeki yolsuzlukların sonucu olarak "rüşvet" mekanizması hizmet almak isteyen vatandaşlar arasında kanıksandı ve bu "emri vaki acı bir gerçek" olarak kaldı.

AA muhabirine konuşan Bağdatlı Muhsin Ziya, "İlgili devlet dairesine evrak müracaatında bulunduğumda işimin aksatılmadan hızlıca bitirilmesi için rüşvet ödemem gerektiğini biliyorum. Maalesef halk bu durumu kabullendi ve rutin bir iş olarak görme durumuna düşürüldü." dedi.

- Terör örgütü DEAŞ'ın ortaya çıkması

Iraklıların bunca şiddet ve terör olaylarına bir yenisi de Haziran 2014'de eklenmişti. Terör örgütü DEAŞ'ın ordunun silahları bırakıp kaçması karşısında ülkenin üçte birini ele geçirmesi, çoğunluğu Sünni 5 milyona yakın insanı evinden etti. Binlerce sivilin yaşamını yitirmesine neden olan DEAŞ savaşı, Irak'a hem mali hem de güvenlik anlamında ağır darbe indirdi.

Petrol zengini ülke halkının fakirleşmesine neden olan savaş 3 yıl sürdü. Irak Planlama Bakanlığı Sözcüsü Abduzzehra el-Hindavi, 6 Aralık 2014 tarihinde AA muhabirine yaptığı açıklamada, ülkedeki fakirlik düzeyinin yüzde 30'e yükseldiğini bildirmişti.

Hindavi, 2012 yılında yüzde 19 olan fakirlik oranının ülke genelinde yüzde 30'a yükseldiğini ifade ederek, söz konusu artışın DEAŞ terör örgütünün saldırıları sonucu yerlerini terk etmek zorunda kalan mültecilerin durumundan ötürü meydana geldiğini belirtmişti.

Irak Planlama Bakanlığının bu yılki kalkınma raporunda, DEAŞ saldırıları ve askeri operasyonlara maruz kalan bölgelerdeki fakirlik oranının yüzde 41 olduğu belirtildi.

Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, 18 Aralık'ta DEAŞ'ın ortadan kaldırıldığını duyurdu. Terör örgütü DEAŞ Irak'a hem mali hem de güvenlik anlamında ağır darbe indirdi.

-Iraklıların hayali "elektrik"

Irak'taki yolsuzluklarla birlikte işsizlik ve alt yapı tahribatı inanılmaz boyutlarda bulunuyor. Irak hükümeti tarafından yayımlanan kalkınma raporlarında, elektrik alanındaki hizmet yetersizliğinin ana nedeninin şiddet saldırılarının olduğu açıklanıyor.

Yıllardır süregelen yolsuzluklar, hizmet yetersizliği ve işsizliğe karşı günümüze kadarki en büyük tepki ülkeyi petrolüyle besleyen Basra'dan geldi. Halkının su ve elektrik gibi temel yaşam ihtiyaçlarından mahrum bırakıldığı Basra'daki tepkilerin odağı Şii partileri ve yıllardır desteğini aldıkları İran oldu. Kızgın ve tepkili göstericiler, kentteki Şii partileri ve İran'ın Başkonsolosluğu'nu ateşe vermişti.

Irak'ta 2012 yılında iktidarda bulunan hükümet, ülkedeki elektrik sorununa iki yıl içerisinde kalıcı çözüm bulacağını duyursa da, Iraklılar, kemikleşen bu sorunla baş başa kalmaya devam ediyor ve elektrik onlar için bir "hayal" olmaktan öteye geçmiyor.

Kamu hizmeti yoksunluğu nedeniyle patlak veren halk gösterileri, hızlıca siyasete de etki etmeye başladı.

Bu gösterilerde, Şii iktidar yoğun şekilde eleştiriliyor ve kentin içler acısı durumda olmasından birinci derece sorumlu tutuluyor.

2003 sonrası şiddet yorgunu Irak'ta çözüme kavuşturulamayan güvenlik ve ekonomik sorunlarına bir de hükümetin kurulamaması gibi siyasi kriz eklendi.

Irak'ta 12 Mayıs'ta yapılan ve "şaibe" tartışmalarını doğuran genel seçimlerden sonra henüz bir hükümet kurulamadı. Uzmanlar, Şii ve diğer gruplar arasında görev dağılımı odaklı anlaşmazlıklar ülkenin gelecek dönemde de istikrara kavuşmasını engellediğini düşünüyor.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı