Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Güncel Dini Meseleler
30 Kasım–02 Aralık 2012 tarihlerinde DİB, Din İşleri Yüksek Kurulu Afyonkarahisar’da “Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı”nın beşincisini düzenledi. Bu senenin konusu ibadetler ve aile hayatı ile ilgili bazı meselelerden ibaretti. İmsak vaktinin başlangıcı, akşam ve yatsı namaz vakitlerinin giriş ve çıkışı, ibadet vakitlerinde ihtiyat ve temkin, uçak yolculuklarında namaz ve oruç, âdetli kadınların camiye girmesi, namaz kılması, oruç tutması ve tavaf yapmasının hükmü, âdetli kadınların mushafa dokunması ve okumasının durumu, vajinal akıntıların abdesti bozup bozmayacağı, gizli evlilik, misyar nikahı ve tescil edilmeyen evlilikler, boşanma halinde kadına tanının mali haklar ve kürtajla ilgili bazı meseleler, alanın yetkin uzmanları tarafından tartışıldı.
Ben bu toplantıdan tuttuğum notlardan bir kısmını siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyorum:
Misyar nikahı, nikahın şekil şartları bakımından olmasa bile işlev ve işleyip bakımından mut’a gibi bir fonksiyon icra ettiği rahatlıkla söylenebilir. Misyâr nikâhının bilhassa zengin körfez ülkeleri vatandaşları tarafından, aile olmanın gerektirdiği hiçbir yük ve sorumluluk altına girmeden yok denecek kadar az mali bedellerle hem bu ülkelerde hem de daha çok da tatil için gittikleri Mısır, Suriye, Yemen, Endonezya, Filipinler, Hindistan gibi ülkelerde cinsel arzuları tatbik etmenin meşru bir aracı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bazı ülkelerde misyar adı verilen bu nikâh, isim değişikliğine uğramakta, Mısır’da “örfi nikah”, Yemen’de “misyaf nikahı”na (yazlık nikah, tatil nikahı)” dönüşmektedir. Bununla birlikte mezkur ülkelerden tatil veya temettü amaçlı olarak uzak ülkelere gidip orada bu tür “geçici evlilikler” yaptıktan sonra memleketine dönen tatilci zenginlerin, söz konusu ülkelerde farkında olarak veya olmayarak terk ettikleri çok sayıda çocuğun, vatandaşları oldukları körfez ülkeleri resmi makamlarının da başını ağrıtan önemli sorunlardan biri haline geldiği dile getirilmektedir. Bu evliliğin ne özel anlamda İslam dininin nikâh için öngördüğü mana ve maksatlarla ne de genel anlamda İslami ve evrensel ahlak ilkeleriyle örtüşür ve bağdaşır bir yanı vardır.
Akşam namazının vakti şafak kaybolunca kadar devam eder; şafak kaybolunca akşam namazının vakti biter, yatsının vakti başlar, imsak vakti çıkıncaya kadar devam eder.
Fıkhen belirlenmiş olan ölçülere göre, vakit girdiği andan itibaren, o vakte ait namazın edası için, ihtiyat ve temkin olarak bir bekleme süresi yoktur. Takvim yapmaktan kaynaklanan ihtiyacı karşılama dışında uzun süreli temkin gerekli ve zorunlu değildir. Konu ile ilgili hadis-i şeriflerde ve bunların şerhlerinde zorunlu bir temkine işaret eden bir husus bulunmadığı gibi, ibadet vakitlerinin başlama ve sona erme sınırlarını ayrıntıları ile tespit eden İslam müctehid ve fakihleri de zorunlu bir temkinden söz etmemişlerdir.
Âdet dönemindeki bayanların namaz kılmaları ve oruç tutmaları haramdır. Bu halde iken sadece tutulamayan oruçların kaza edilmesi gerekir. Âdetli bayanın dilerse namaz kılabileceği, oruç tutabileceği ya da oruç tutmasının gerekli olduğu gibi iddialar muteber bir delilden yoksundur.
Yirmi dört saatlik zaman diliminde yalnızca gece veya yalnızca gündüz oluyorsa namaz vakitleri takdir yöntemiyle belirlenir. Bunun için ya vaktin oluştuğu uçağa en yakın bölgenin zaman dilimi veya uçağın gitmekte olduğu bölgenin zaman dilimi esas alınır. Burada uçağın gitmekte olduğu bölgenin esas alınması hem daha kolay hem de kişinin oraya vardıktan sonra tabi olacağı zaman dilimiyle de uyumludur.
Ülkemizde ve dünya genelinde hacca gidiş-dönüş şartlarının zorluğu, kota sebebiyle hacı adaylarının kur’a ile belirlenmesi ve gitmediği takdirde bir daha kur’ada isminin çıkmama ihtimalinin özellikle bayan hacı adaylarına vereceği psikolojik gerilim göz önünde tutulursa, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da mahremiyeti gözetme ve himaye etmede gösterdiği hassasiyetten dolayı yanında mahremi olmadan da kadınlar tek başlarına hacca gidebilirler.
Vajinanın doğal salgısı ve bunun vajina dışına çıkmış hali ağız ve burun salgısı ve bunların dışarı çıkmış hali gibidir ve temizdir. Bulaştığı yer necis olmaz. Bu salgıdan dolayı abdest bozulmaz. Hastalık sebebiyle bu salgının renk ve kokusu değişse de salgı, sırf bu değişmeden dolayı necis hale gelmez. Burun salgısının nezle, grip, sinüzit gibi hastalıklar sebebiyle renk, koku ve kıvamının değişmesi hükmü değiştirmediği gibi hastalık sebebiyle vajinal salgının renk, koku ve kıvamındaki değişiklikler de hükmü etkilemez.
Görüldüğü gibi pek çok dini konuda tartışmalar yapılmıştır. Umarım bu toplantı kitap haline getirildiğinde birçok dini konunun çözümü hakkında bilgi sahibi olacağız. Ben de başta DİB ve Din İşleri Kurulu olmak üzere, bu toplantının düzenlenmesine katı veren herkese, hassaten, bilgi ve görüşleriyle bizleri aydınlatan çok değerli ilim adamlarımıza yürekten teşekkür ediyorum.