Hadimî hazretleri çok seviliyor
Hadim İlçe Müftüsü Ahmet Demirel, “Mevlâna’nın sözleri gibi Hadimî hocamızın da vecizeleri ortaya çıkartılır ve birdenbire dolaşır da üstadımızı daha yakından tanıma fırsatı buluruz diye ümit ediyorum” diyerek başladı.
Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, “Ebû Said Muhammed Hâdimî Hz’leri”nin hayatını anlatan Hadim İlçe Müftüsü Ahmet Demirel, sohbetine, âlim ve fâzıl ve mutasavvıf bir kişiliğe sahip olan Hadimî’nin de “Mevlâna’nın sözleri gibi Hadimî hocamızın da vecizeleri ortaya çıkartılır ve birdenbire dolaşır da üstadımızı daha yakından tanıma fırsatı buluruz diye ümit ediyorum” diyerek başladı.
“SEVİLİYOR FAKAT FAZLA TANINMIYOR”
Hazret-i Hâdimî’nin en vecize ve bilinen en meşhur sözünün “Kâmil odur ki, koya her yerde bir eser/ Eseri olmayanın yerinde yeller eser” olduğunu hatırlatan Hadim İlçe Müftüsü Ahmet Demirel, “Hadimî hazretleri sevilen fakat tanınmayan bir hocamız. Türbesi çok zarif ve sadedir. Otobüslerle mezarını ziyarete geliyorlar. Bu da çok sevildiğinin bir nişanesi. Ama sevildiği kadar tanınmıyor üstâd. Bazı kitaplarda bahsediliyor. Ama Hadimî’nin en büyük kerameti Hadim’de kalmaktır. O zamanda 400-500 kişinin yaşadığı bir Hadim’i düşünün. Şimdiki nüfusu ise üç bin civarında. Merkez Hadim de değil, Aladağ. Her şehirden Üsküp ve Mısır’dan dahi öğrencisi var. 1750’li yılları bir düşünün” dedi. Hadimî’nin sûfî yönünü de anlatan Demirel, örnek alınacak yönlerinden bir tanesinin de ilim ile zühtü birleştirmesini göstererek miladi olarak 1701’de doğup, 1762’de vefat ettiğini ve çok uzun yaşamadığını, hicri olarak 63 yaşında öldüğünü söyledi. Babasının medrese hocası Kara Ali Mustafa Efendi (Anadolu’nun medâr-ı iftiharı diye anılıyor) olduğunu ve annesi Hediye hanımın Orta Asya’dan gelip Hadim’e yerleştiklerini belirtti. Hadimi’nin ilk hocasının babası olduğunu ve 10 yaşında hafızlığı bitirdiğini, eğitimine beş yıl Karatay Medresesi’nde devam ettiğini kaydeden Demirel, Müderris İbrahim Efendi’nin yönlendirmesiyle Hadimî’nin tahsiline devam etmek için İstanbul’a gittiğini ve 7-8 sene Kazabadi Ahmed Elendi’den ders gördükten sonra Hadim’e, bu topraklarda ilmi canlandırmak üzere görevli olarak tekrar geri döndüğünü söyledi.
Arapça ve Farça’ya vakıf olan Hadimî hazretlerinin, eserlerini Arapça yazdığını ve onun âlim, müftü, hukukçu, müderris, mutasavvıf özelliklerinin yanı sıra liderlik özelliğinin de bulunduğunu dile getiren Demirel, “İslâm’ın ve toplumun o zaman ve günkü problemlerine de çözümler üretiyor. Bu yönüyle de taktire şâyan. Berikâ adlı eserinden ayrı olarak 53 maddeyle Mecelle’nin de temelini oluşturuyor. Faydalanmamız adına Berikâ’nın yeniden tercüme edilmesine ihtiyacı var” dedi. Dönemin padişahı Mahmud’a huzur sohbeti (Fâtiha’nın tefsiri)de veren Ebû Said Muhammed Hadimî’nin risâlelerinden Hûşû Risâlesi’nde yer alan namaz kısmından örnekler de veren Demirel, şu ifadelere yer verdi: “Hadimi üstâd, namazı ezanla birlikte başlatıyor. Ve diyor ki, Ezân-ı Muhammediye’yi işittiğinizde sevinçle namaza koşunuz, diyor. Kıyâmdayken şeytanın vesveselerine karşı Nas suresini okumamızı öneriyor. Tekbir maddesinde; dilimiz, Allahû Ekber diyor. Lâkin kalbimiz aynı şeyi tasdik etmiyor ve farklı şeyleri düşünüyorsa, söylediğimiz dilde kalıyor, kalbe inmiyor demektir. Namazlarımızın içine mânâyı katmadığımız gibi.”En büyük düşmanımızın şeytan olduğunu belirterek “Şeytan boşuna karavana atmaz. Ne tür zaafınız varsa sizi oradan yakalar ve en zayıf noktanızdan avlar” diyen Demirel, sohbetine şu güzel dualarla son verdi: “Rabbim üstadın ilmi gibi ilim sahibi, amel sahibi olmayı ve bize tarif ettiği gibi hûşû içerisinde bir namaz kılmayı hepimize nasip eylesin, inşallah.”İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen sohbetten sonra katılımcılara, Hadimi Hazretleri’nin bir uygulaması olan ve beş seneden beri devam eden çeşitli kitaplar hediye edildi.