Hanefi Avcı bunları ilk kez anlattı
Hanefi Avcı, cezaevinden tahliye olduktan sonra ilk kez A Haber'de canlı yayınlanan ve Sevilay Yükselir'in moderatörlüğünü yaptığı %100 Siyaset programında bomba açıklamalarda bulundu
İşte Avcı'nın açıklamalarından bazı satırbaşları:
- Ben sol örgütlerin hedefiyim. Epey bir örgüt benim hakkımda eylem yapma hazırlığında bu konuda bayağı istihbari bilgiler var.
- Susurluk döneminde Meclis Komisyonu'nda ben çıktım ve dedim ki, terörle mücadele adı altında devletin resmi güvenlik güçleri içinde hukuka aykırı örgütler var. Bunlar bir takım terörü önleyeceğiz diye faaliyetlere başladılar ve çeteleşerek kanun dışı eylemler yaptılar.
- Fethullah Gülen'le bir kez görüştük, Cemaat içinde yakından tanıdığım insanlar var. Ama Cemaat'e bir yakınlığım yok.
- Cemaat'in içinde suç işleyen insanlarla, kendi halinde yaşayan iyi niyetli insanları birbirine karıştırmamak lazım. Suç işleyenler, devlet kademelerinde, devletin talimatlarını değil Cemaat'in talimatlarını uygulayanalardır. Cemaat'in diğer müntesiplerinin suç işlediğine inanmıyorum.
- Emniyet içindeki Cemaat mensupları yanlış yapmaya başladıkları zaman onlara karşı çıkmaya başladım.
- İlk gördüğüm yanlış, Emniyet içinde kendilerine karşı çıkanları bir şekilde saf dışı bırakma çabalarıydı. Sahte ihbar mektupları ortaya çıktı. Kendilerine mani olacak insanları tek tek bertaraf ettiler.
- O günlerde bu tutuma tavır aldım, bazılarıyla tartıştım. Açılan soruşturmalara baktım, klasik soruşturmalara hiç benzemiyor. İstedikleri kişileri, sahte belgelerle, istedikleri şekilde suçlamaya başlamışlardı.
- Haliç'te Yaşayan Simonlar kitabını yayınlayana kadar gizli tuttum. Engelleme çabalarına karşı tedbir aldım. Kitaptan sonra taciz edilirim, rahatsız edilirim, açığım aranır diye düşünüyordum. Ama bu kadarını beklemiyordum.
- O dönemki mevcut hakim ve iktidardaki anlayış bu anlattıklarım için ülkeye zarar veriyor ve terörle mücadeleyi engelliyor dediler. Ama asıl bu tür eylemler ülkeye zarar vermeye başladı.
- Ben emniyet içerisinde olup bitenlerden ve emniyetin yaptığı birtakım soruşturmalardan, emniyet ve özel yetkili yargının birlikte yaptığı olayların tabii seyrinde gitmediğini ve bu olayların anormal gittiğini gördüm. Bu işe dur denilmesi gerekiyordu.
- Herkes suç işliyorsa buna müdahale etmek lazım. Burada suçu aşan organize bir faaliyet vardı, bir bütün halinde devlet ve hukuk sistemini bozan faaliyetler vardı. Bundan dolayı ben buna mutlaka mani olunması ve devlet bazında deşifre olmasını istiyordum.
- Yapılan işler çok aleni ve çok kötüydü. Cemaat belki kendine göre çekidüzen verir, ders alır diye bekledim ve deşifre olursa olaylar önlenir diye bekledim. Ama olanlar benim beklediğim gibi gerçekleşmedi.
- Olayın arkasındaki bu hukuksuzluk boyutunu, Cemaat'in bir bütün halinde tüm toplumu yönlendirmeye kalkan hukuksuzluk anlayıştaki tüm davranışı göremiyorlardı.
- Ben Cemaat içinde değildim ama onları da yanlış görmüyordum. Onlar kötü gördüğüm insanlar değillerdi. Ben görevini iyi yapan insanlara karşı koruyucu rol oynadım. Benim çocuklarım hatta Cemaat'in okullarında okudular.
- Fettullah Gülen ile bir kez karşılaştım. Arkadaşlar aracılığıyla kısa bir sohbet oldu. Zaten kitapta da anlattım. Özel bir yakınlığım yok.
- Cemaati bir bütün olarak değil ayırmak lazım. Devletin içerisindeki özellikle emniyet ve yargıda olmak üzere ve diğer kurumlarda bulunanlar devletin kanunlarına göre değil Cemaat'in talimatı ile hareket eden insanlar suçludur. Diğer insanlar kendi halinde insanlardır. Yani kendi halinde yaşayan insanlarla, devlet görevini kötüye kullanan ve kanunlara, nizamlara göre değil de Cemaat talimatıyla hareket edenler suçludur.
- Bu aslında bir örgütsel faaliyet. Eğer bir örgütse örgüt fertleri örgüt talimatlarına uyarlar. Örgüt doğru ya da yanlış talimat verirse onları yaparlar.
- Ben bu kişiler görevlerini doğru ve düzgün yapıkları zaman onların yanındaydım. Ama bu kişiler kanunsuzluğa başladıkları zaman karşı çıkan bendim.
- Önce emniyet içerisinde bazı emniyet mensuplarına yönelik komplolar ve tahkikatlar başladı. Bu tahkikatlar daha çok cemaatin emniyet içerisinde yapacakları faaliyetlere mani olacak, onların istediklerine yapamayacak insanları bertaraf etme şeklinde oldu.
Emniyette en yetkin görev Emniyet Genel Müdür Yardımcıları'na aittir. Genel Müdür Yardımcıları çok temiz ve namuslu insanlardır. Ama bu insanları önce İstihbarat Dairesi'nde başlayan daha sonra kaçakçılığa dönüşen sonra özel yetkili savcılıklara taşınan bir takım tahkikatlarla saf dışı ettiler.
- Dışarıya fazla sızmıyor ama herkes biliyor ki emniyetteki bu tahkikatların arkasında Cemaat var, onlar yapıyor. Önce bu insanları idari olarak harcanması için idari olarak sahte ihbar mektupları işlerine giriştiler.
- Daha sonra bu insanların hakkında dava açıldı ve görevden alındı. Böylelikle emniyeti ele geçirdiler.
- En önemlisi de hukuka aykırı dinlemeler yapıyorlar. İnsanları sahte isimlerle dinliyorlar ve oradan edindikleri bilgileri ihbar mektubuna dönüştürüp sanki yeni duymuş gibi bu şekilde sürekli bir komplo peşinde olduklarını gördüm.
- O zaman ilgililer bu durumu fark etsin diye uyardım. Sahte isimlerle yüzlerce insanı dinlediklerini anlattım. Ama tüm bunlara rağmen dur demesi gereken kurumlar bunlara dur demedi.
- Cemaat'e itiraz etmeye kalkarsanız, kendinize yeni bir dünya yaratmanız gerekir. Yeni arkadaşlar edinmeniz gerekir. Korku imparatorluğu kurdular.
- Cemaat'in tüm evrakları sahte. Dikkat edin, elle yazılmış hiç belge yok. Sanki tüm insanlar artık bilgisayarla yazıyormuş gibi. Sanki hiç elle yazılmıyormuş gibi. Bütün belgeleri dijital.
- İşadamlarını hapse attıracaklardı. Örgüte göre kendi dışındakiler gayri milli.
- Bazı insanların evlerine utanç verici porno kasetleri yerleştirildi. Çocuk pornoları yerleştirildi. Onur zedeleyici operasyonlar yaptılar.
- Örgüt mensupları aslında kendi başlarına kalsa bu yanlışları yapmaz. Ama yukarıdan gelen bir emir olunca yapıyorlar. Emir yukarıdan geldiyse "kesin doğrudur" şeklinde algılıyorlar. Oradan ne geldiyse doğrudur, vardır bir bildiği şeklinde bir inanış var.
- 31.08.2010 tarihinde Eskişehir'deki makamımdan ayrıldım. Ayrılırken odamı boşaltırken personele zabıt tutturdum. Ankara'ya gittim. Benim ayrılışımdan 28 gün sonra Eskişehir'deki odama arama kararı çıkardılar. Orası artık bana ait değildi. Ve arama kararı çıkarabilmeleri için, orada bulunduğuna inandıkları delillere ilişkin emareleri hakime bildirmek zorundalar, ancak bu şartla arama kararı çıkartılabilir. Ancak hiç böyle bir şey olmadı. Sadece arama kararı vardı. Emareler kararda yazmıyordu.
-Aziz Yıldırım her zaman Cemaat'in hedefi oldu. Cemaat'in belli hedefleri vardır. Mesela Cübbeli Ahmet Hoca Cemaat'in hedefidir. Haydar Baş Cemaat'in hedefidir. Yıldırım da Cemaat'in hedefleri arasındadır. Şike operasyonunda şaibe olduğu aşikardır.
-Cemaat şike dinlemesine 2009'da başladı. Her olayı kullanıyorlar. Mesela Hrant Dink olayını kullanıp bir yerlere operasyon yapmayı düşündüler. Danıştay olayını, Özal'ın vefatını bahane edip bir takım insanların başına çorap örmeye çalıştılar.
- Bana tuzak kuran isimlerden biri bugün Yargıtay üyesi.
- Bana yapılan hukuksuzluklara karşı hukuki mücadele başlatacağım. Ben HSYK'ya çok şikayette bulundum. Ama HSYK 2 yıl boyunca hiç bakmıyor bile. HSYK'nın da görevini yapması lazım.
- Yargıdaki hukuksuzluklarla mücadele etmek çok zor. Çünkü oranın hassasiyetleri var.
- Davam 9 aydır Yargıtay'da. "Örgüt üyesi" dedikleri isimler dışarıya çıktığında ben halen içerideydim.
- 7 Şubat öncesinde (Hakan Fidan'ın ifadeye çağırılması) aslında bazı emareler ortaya çıkmaya başlamıştı. 7 Şubat'tan sonra cezaevindeyken dedim ki "tamam artık devlet bunların niyetini artık görür".
- MİT'te Cemaat etkisi vardı ama orayı tam olarak ele geçirememişlerdi. Ele geçirmeye çalıştılar ama başarılı olamadılar. Hakan Fidan'ı tasfiye edip kendi elemanlarını yerleştirmeye çalıştılar. Ondan sonra zaten işler artık çok kolay olacaktı. Sabah