Hayatın öbür yüzü

        Sorulması gereken bazı sorulara dair…

    

          Hayatın öbür yüzü ile ilgili kendimize sormamız gereken bazı sorular var… Belki kimimiz bu soruları kendine sormuştur… Ancak, toplumun büyük çoğunluğunun bu suallerden habersiz yaşadığını, hayatın kendisinden öğrenmekteyiz…

 

         “Günah bataklığına” dönüştürdüğümüz hayatımızın, “iman bahçesine” dönüşmesi için kendimize şu soruları sormamız gerekmektedir…

 

         Üstünüzdeki elbisenin üzerinizde nasıl durduğuna, size yakışıp yakışmadığına baktığınız kadar, yapmış olduğunuz hareketlerin ve takınmış olduğunuz tavırların sizlere yakışıp yakışmadığına hiç baktınız mı?

 

          Bir elbise giydiğinizde yakın arkadaşınıza ya da eşinize, “nasıl güzel olmuş mu?”, “Nasıl görünüyorum?” Dediğiniz kadar, aynı arkadaşınıza veya eşinize, davranışlarınız ve tutumlarınız için, “nasıl güzel yapmış mıyım?”, “nasıl görünüyorum?” sorusunu hiç sordunuz mu?

 

          Sokağa çıktığınızda üstünüzü başınızı düzeltmek için ayna karşısına geçip elbisenizi düzeltiyor, saçınızı tarıyor, elbise uyumuna bakıyor, makyajlar yapıyorsunuz… Dış görünüşünüzün hoş olması için ayna karşısında geçirdiğiniz zamanın bir o kadarını, gönül aynası karşısında geçirdiniz mi? “Hangi hareketlerim insanları kızdıracak, beni utandıracak, beni küçük düşürecek?” diye düşünüp ahlak dünyanıza da çeki düzen verdiniz mi?

 

           Ayakkabınızı parlatmak için bir ayakkabı boyacısına gidiyorsunuz ve ayakkabılarınızı parlatıyorsunuz… Hiç imanınızı parlatmayı düşündünüz mü? Kur’an bilinci ile imanınızı parlattınız mı? Parlak imana sahip bir insanın, toplum içinde parlayacağını biliyorsunuz değil mi?

 

         İyi bir fırında ekmek almaya çalışıyorsunuz, temiz ve düzenli marketleri tercih ediyorsunuz, hijyenik olmayan kasaplardan et almıyorsunuz… Hiç temiz, katıksız, hormonsuz, saf dini, almanın yollarına baktınız mı? Ekmeğinizi alırken fırın seçmede gösterdiğiniz özeni, din alırken, nerden ve kimlerden alacağınız konusunda da gösterdiniz mi?

 

       Araba sürerken yoldan çıkmamaya ve kaza yapmamaya önem verdiğiniz kadar iman yolundan çıkmamaya ve günah kazası yaşamamaya da önem veriyor musunuz? Unutmayın! Her günah, bir iman kazasıdır…

 

        Çiçeklerinizin canlı kalması ve güzel görünmesi için yaptığınız sulama ve bakım kadar; imanınızın diri kalması ve güzel olması için onu vahiy suyu ile sulamaya çalıştınız mı?

 

         Toprağa ektiğiniz tohumların filizlenmesi ve bire on vermesi için sarf ettiğiniz emek kadar, iman tohumunuzun da filizlenmesi ve bire on vermesi için uğraşta bulundunuz mu?

 

           Bedeninizi dinç ve sağlam tutmak için sarf ettiğiniz çabayı ruhunuzun sağlam ve dinç kalması için de sarf ediyor musunuz? Bedeninizi dinlendirdiğiniz kadar ruhunuzu da dinlendiriyor musunuz? “Beden uykuda, ruh kullukta dinlenir” biliyorsunuz değil mi? Hiç bir iş yapmadığınız halde kendinizi yorgun hissetmenizin temel sebebi ruh yorgunluğunuz değil mi?

 

           İş yeriniz, ticarethaneniz için hesap defterleri tutarsınız, gerekirse muhasebeci tutarsınız, ortaklarınız varsa daha hassas davranır ve hak yememeye çalışırsınız… Aynı hayatı paylaştığınız, kâinatı ortak kullandığınız insanların, eş, dost, akraba ve yabancıların haklarını yememeye dikkat ettiniz mi?

 

         Amirinize, patronunuza hesap vermeyi düşündüğünüz kadar, rabbinize hesap vermenin bilincinde oldunuz mu? Amelleriniz için muhasebeci tuttunuz mu? Kendi amelinizin muhasebesini yaptınız mı? İş yerinizin hesap defterlerini karıştırdığınız kadar, amel defterlerinizi karıştırdınız mı?

 

          Çocuklarınıza iyi bir gelecek sunmak için var gücünüzle çalışıyor öyle ki kendinizi helak ediyorsunuz… Çocuklarınızın en hayırlı geleceği olan ahiret için de çırpındınız mı? Çocuklarınıza dünya hayatında başarılı olmanın yollarını gösterdiğiniz kadar, ahiret hayatında başarılı olmanın yollarını da gösterdiniz mi?         

 

          Kameralar önünde “hareketlerimiz kayıt altında” diye dikkatli davrandığınız kadar, ilahi kameraların her gün sizin hareketlerinizi kaydettiğini düşünüp dikkatli davrandınız mı?

 

           Evinizin çevresini güzelleştirdiğiniz kadar kendi çevrenizi de güzelleştiriyor musunuz? Evinizin çevresine gösterdiğiniz önemi kendi arkadaş çevrenizde gösteriyor musunuz? Çevrenizi memnun etmeye çalıştığınız kadar rabbinizi memnun etmeye çalıştınız mı?

 

       Yemek vaktini beklediğin, ne yiyeceğim diye düşündüğün ve yemek sofrasına iştahlı oturduğun kadar; namaz vaktini bekliyor, namazda ne okuyacağını düşünüyor ve namaza istekli gidiyor musun?  

 

        Hayatında Allah yokmuş gibi yaşadığın kadar, Allah varmış gibi yaşadın mı? Eşini, devletini, toplumunu hayatına müdahil ettiğin kadar, rabbini hayatına dahil ettin mi? Ciddiye alınmayı istediğin kadar rabbini ciddiye aldın mı? Eşine, aşına, işine,  verdiğin önemi dinine de verdin mi?

 

        Sermayeni arttırmayı istediğin kadar, imanını arttırmayı düşündün mü? Sahi sen hiç imanı sermayeden saydın mı? Para, sınav vs. dünya yarışlarında en önde olmak istediğin kadar, hayır yarışını da en önde tamamlamayı düşündün mü?

 

        Gerçekten dünyayı umursadığın kadar ahireti umursuyor musun? Çok para kazanamamanın ızdırabını yaşadığın kadar, Allah’a hakkı ile kul olamamanın ızdırabını yaşıyor musun? Dünyalıklar konusunda senden çok ilerde olan birini kıskandığın kadar, takva yolunda senden çok ilerde olan birini de kıskanıyor musun?

 

         Ölüm kapında biliyor musun? Asıl sorular, sana ahirette sorulacak, sen ise hala işi ciddiye almıyorsun… Hayatını adam etmek, ahiretini imar etmek istemiyor musun? O halde hayatın öbür yüzünden gelen suallere cevap ver, ne bekliyorsun?

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.