Mustafa Yiğit
“Hayatın ortasında cevapsız kalmak…”
“Bir türlü hayatın ortasında cevapsız kaldık” diyordu İbrahim Kiras şiirinde…
Bu mısraları okuduğum yıllarda öyle “Hayatın ortasında cevapsız kalacak “ bir yaşta değildim…
Hatta hayat hakkında herşeyi bildiğimi düşünecek bir yaştaydım…
Bırakın kendi içimizde dönüşümü, dünyayı dönüştüreceğimize inanıyorduk…
İdeallerimiz, tutkularımız, beklentilerimiz vardı…
Korkusuzca dalıyorduk hayatın ta ortasına…
Eyvallahımız olmuyordu, sorgu sual etmeden “yaparız, yıkarız, ederiz” diyorduk…
Ama hayatın hiç de böyle meydan okuma olmadığını çok çabuk gördük…
Babasız kaldık ilk önce….
İlk önce Babasızlık bize hayata bodoslama dalınamayacağını öğretti …
Benim babam senin babanı döver diyen çocuklara karşı yalın kılıç girdik…
Hem kendileriyle hem babalarıyla tek başımıza dövüşmek zorunda kaldık…
Babalarından dayak yedik, çocuklarını dövdük….
Bir yandan okula gittik öbür yandan harçlığımızı çıkarmak için çocuklukta yapılabilecek bütün işleri yapmaya kalktık…
Simit sattık…
Ancak burada da kendimizden büyük, hayatın ortasında hiç cevapsız kalmayan simitçi rakiplerle karşılaştık…
Onların girdiği alana girme dayağı yersin dediler, girdik dayak yedik, dayak attık…
Üniversiteye gittik, hayatın ortasında cevapsız kalmanın ideolojik boyutunu da burada öğrendik….
Siyasal’a geldiğimizde evinde kütüphanesi olan çocuklarla, babası hariciyeci olan çocuklarla okurken bizim kitaplardan öğrendiğimizi onlar yaşarken öğrenmişti… Bizden bir sıfır önde olan çocuklarla, sınıfını doğrudan geçen çocuklarla girişilen bir mücadelenin ortasında cevapsız kaldık bu sefer…
Sonra devlete intisap ettik….
Hayatın ortasına bodoslama dalınmayacağını burada da öğrettiler bize…
Tedbirli ol, sakın amirinle sorun yaşama, emre itaat et, davranışlarına mukayyet ol direktifleriyle bırakın dünyayı kendi üzerinizde bile hiçbir şeyi dönüştürme şansımızın olmadığını öğrettiler…
Akademide bulunduk bir süre….
Akademik özgürlüğün çoğu zaman lafta bir özgürlük olduğunu, senin kariyerinin de, özgür düşünce özleminin de hocanın iki dudağı arasında eriyip gittiğini öğrendik….
Yazar çizer takımının içinde bulunduk bir süre… Yıllarca yazdık çizdik…Okuduklarımızı yorumlayama çalıştık…Aydınlarla oturduk kalktık…Onlar da her şeyi biliyordu… Sanki hayatları boyunca hiçbir zaman cevapsız kalmamışlar gibi her konu hakkında görüşleri vardı….
Sonra, siyaset dünyasının yanından geçtik…. Onlar mı, onlar da sanattan spora heşeyi biliyorlardı….Tıpkı toplumumuzun geneli gibi…Bizim aynalarımızdı… Hayatın ortasında hiç cevapsız kalmamışlardı…
Bizse hala cevapsızdık hayatın ortasında hala….