HUZUR VE BEREKET AYI RAMAZAN - "İftar sofrası mütevazı kurulmalı"
Türkiye Gıda ve Beslenme Derneği Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu:- "İslamiyette aşırıya kaçmak yoktur. Dinimize göre, ramazanda mütevazı bir iftar sofrası kurmak gerekiyor. İftarda 1 kase çorba, 2 dilim ekmek, peynir, hurma, ev reçeli ya da zeytin atış
İSTANBUL (AA) - ELİF KÜÇÜK - Türkiye Gıda ve Beslenme Derneği Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, İslamiyet'te aşırıya kaçmanın olmadığını belirterek, "Dinimize göre, ramazanda mütevazı bir iftar sofrası kurmak gerekiyor. İftarda 1 kase çorba, 2 dilim ekmek, peynir, hurma, ev reçeli ya da zeytin atıştırılması organizmanın tokluk hissetmesi için yeterlidir." dedi.
İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı da olan Prof. Dr. Elmacıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ramazanda insanların 11 aylık beslenme alışkanlıklarının sağlıklı, mütevazı ve ulaşılabilir bir ekonomik beslenme modeline dönüştüğünü söyledi.
Ramazanda, beslenme modelinin 2 ana öğüne inmesiyle 17 saatlik sabır sürecinin yaşandığını belirten Elmacıoğlu, bu sürecin gıda ve su tüketiminin değerini daha da öne çıkardığını dile getirdi.
Ramazanda çiğneme fonksiyonlarının, mide ve bağırsak sisteminin dinlendirildiğini aktaran Elmacıoğlu, orucun, bugün bir "diyet modası" gibi sunulan detoksların, bilimsel ve beslenmeye dayalı en doğru yanı olduğunu savundu.
- "Meyve yemekten hemen sonra yenilebilir"
Prof. Dr. Elmacıoğlu, Türk mutfağındaki çorba çeşitliliğine işaret ederek, "O kadar güzel çorbalarımız var ki bir kase çorbayı önümüze koymak, birkaç zeytinle vücudun o anda susuzluğa rağmen ihtiyaç duyduğu tuz ihtiyacını ve sağlıklı yağ ihtiyacını karşılamak, 1 ya da 2 ince dilim ekmek tüketmek enerji gereksinimini karşılamak için yeterli bir menüdür. Orucumuzu açtıktan 1 saat sonra da etli sebze yemeği tüketebiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
Ressam Hoca Ali Rıza Efendi'nin "İftar Sofrası" tablosundaki, sedir tabure üstüne konulan bakır sini içerisindeki somun ekmek, simit, çorba, peynir ve zeytinin, ramazandaki beslenme modeline iyi bir örnek olduğunu belirten Elmacıoğlu, bu esere baktığında besleyici olarak düşündüğü sağlıklı önerilerin resmedilmiş halini gördüğünü ifade etti.
Funda Elmacıoğlu, şunları kaydetti:
"İslamiyet'te aşırıya kaçmak yoktur. Dinimize göre, ramazanda mütevazı bir iftar sofrası kurmak gerekiyor. Bu kutsal ayda, ailenin bütçesini zorlayacak, pahalı iftariyelik ürünlerin alınması gerekmez. İftarda 1 kase çorba, 2 dilim ekmek, peynir, hurma, ev reçeli ya da zeytin atıştırılması organizmanın tokluk hissetmesi için yeterlidir. Tatlı olarak yemekten 1-2 saat sonra mevsimin meyveleriyle hazırlanan küçük bir dilim güllaç, bir porsiyon az şekerli sütlü tatlı ya da lif başta olmak üzere birçok besin ögesinden zengin bal kabağı tatlısından ufak bir porsiyon yemek yeterli olacaktır.
Ülkemiz meyve açısından da oldukça zengin. Ancak kuru meyve değil, taze meyve öneriyorum. Kuru meyvelerin şeker oranlarının çok daha yüksek ve tüketim miktarlarının daha fazla olduğunu, insanların ölçülü yemeleri ve gereksiz kalori almamaları adına mevsimin taze meyvelerini tüketmeleri gerektiğini düşünüyorum. Meyve, yemekten 1,5 saat sonra tüketilebilir. Ancak yemekten hemen sonra yenmesinin de mahsuru yoktur. Hatta faydası da vardır, çünkü meyvelerin bileşiminde bulunan birçok faydalı bileşik yemekle beraber alındığında organizma için daha faydalı olmaktadır. Meyvenin belirli miktarda tüketiminin karaciğer metabolizması üzerinde birçok yararlı etkisi vardır."
- "Limonata, dehidrasyonun giderilmesine yardımcı olur"
Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, ekonomik ve sağlıklı bir içecek olarak tanımladığı limonatayı önemsediğini belirterek, "Burada önemli olan nokta içerisine eklenecek şeker miktarının doğru ayarlanması. İçerisine çok az nane ya da farklı meyveler katılarak (çilekli limonata gibi) çeşitlilik arttırılabilir. Uygun miktarda tüketilen limonata dehidrasyonun giderilmesine yardımcı olacaktır. Buna ek olarak az miktarda şekerle hazırlanmış meyve kompostoları da tatlı ihtiyacının ve sıvı gereksiniminin giderilmesini sağlayacak geleneksel içeceklerimizden olup, iftar sofralarında önemli yer tutmaktadır." diye konuştu.
Dolmabahçe Sarayı'nda Sultan 5. Mehmet Reşad tarafından ramazanın ilk iftarı için hazırlatılmış menünün çeşitlilik ve besleyicilik bakımından oldukça zengin, sarayın ekonomik koşullarına rağmen ise bir o kadar mütevazı bir menü olduğuna değinen Elmacıoğlu, söz konusu menüde kuşkonmaz çorbası ya da pirinç çorbası, yumurta, börek, piliç ızgarası veya tavuklu bamya, pilav, kesme muhallebi veya meyve kompostosu, dondurma ya da meyvenin bulunduğunu aktardı.
Saray kültüründe iftara çorba ile başlanmasına, proteinden zengin yumurta ve et ürünlerine öncelik verilmesine, mevsim meyveleri ve sebzelerinin sofrada yer almasına önem verildiğini vurgulayan Elmacıoğlu, "Bizler de iftar sofrasında bu çeşitliliği sağlamalıyız. Bu konuda mutfaklarımızda dikkat etmemiz gereken en önemli noktalardan biri geleneksel Anadolu mutfak kültürüne ait tencere yemeklerinden vazgeçmemek olacaktır." dedi.
- "Sahurda fazla çay tüketiminin susatıcı etkisi olabilir"
Sahurda yiyeceklerin abartılı miktarlarda tüketiminden kaçınılması gerektiğini dile getiren Elmacıoğlu, "Örneğin, haşlanmış yumurta, 1-2 dilim kızarmış ekmek, beyaz peynir, az şekerli/şekersiz çay ya da fırında yapılmış pırasalı, peynirli, ıspanaklı, mercimekli, çökelekli, kıymalı böreğin yanında ayran olabilir. Börek gibi karbonhidrattan zengin besinin yanında sebzenin olmasında fayda var. Mevsim sebzeleri ya da bütün mevsim sebzelerinin bulunduğu patates salatası, haşlanmış yumurta, menemen, sebzeli ya da peynirli omlet, 1-2 dilim ekmek ve çay tercih edilebilir." diye konuştu.
Funda Elmacıoğlu, sahurda fazla çay tüketiminin susatıcı etkisinin olabileceğine işaret ederek, çayın içine ince dilim limon atılmasını ve çayın mümkün olduğunca açık bir şekilde içilmesini tavsiye etti. Elmacıoğlu, su içme isteğinde yetersizlik olan bireylere, tüketimin artmasını sağlamaları için suyun içerisine birkaç dilim limon, portakal, çilek ya da nane yaprağı atmalarını önerdi.
Ramazanda tatlı sıvı içeceklerinin tüketilmemesi gerektiğinin altını çizen Elmacıoğlu, "Televizyonlarda, ramazan ayında bir yığın gazlı içeceğin tüketimi reklamlar aracılığıyla özendiriliyor. Tam tersine ramazanda gazlı içeceklerin tüketimini durdurmak gerek. Tüketime yönelik yoğun bir arzu varsa limonata ya da ayran, maden suyuyla zenginleştirilerek tüketilebilir. Gazlı içeceklerin az tüketilmesi ya da hiç tüketilmemesi kişinin gün içerisinde daha az susamasını sağlar çünkü bir ürünün şeker içeriği artarsa sizi daha fazla susatır. Bunu ortadan kaldırmanın en güzel yolu ramazanda gazlı içecekleri sofralarımızdan kaldırmaktır." ifadelerini kullandı.
- İhtiyaç sahipleri için besin değeri yüksek ramazan paketi hazırlanmalı
Ramazanda yemek konusunda aşırıya kaçılmaması önerisinde bulunan Elmacıoğlu, "Tıka basa yemek genç insanlarda ağırlık kazanımıyla sonuçlanır ama sağlık açısından bir sinyal vermez. Ancak bu tür yeme alışkanlığının daha sonradan da sürdürülmesi durumunda gençler geleceğin kronik hasta adayları haline gelecektir. Orta ve ileri yaştaki kişiler de oruçlarını tutarken yediklerini mümkün olduğunca azaltmalıdır ki organizma tam detoksunu yapabilsin." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, ramazanda ihtiyaç sahibi insanların da düşünülmesi gerektiğini dile getirerek, besin değeri yüksek ürünler içeren ramazan paketi hazırlamak isteyenlerin diğer bitkisel yağlardan ziyade zeytinyağı ve zeytin, meyve suyu ya da gazlı içecekler yerine UHT süt, makarna, un, şeker yerine kuru baklagiller, bulgur, fındık, ceviz, yer fıstığı veya kuru meyveler gibi daha sağlıklı ve besleyici besinler tercih etmesi gerektiğini söyledi.
Kaynak: