Hz. Muhammet'e hakaret etti!

Hz. Muhammet'e hakaret etti!

Akşam Gazetesi Yazarı Cemalettin Taşçı Hz. Muhammed'le dalga geçen bir yazı yazdı...

Akşam Gazetesi Köşe Yazarı Cemalettin Taşçı, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinden duyduğu rahatsızlığı kaleme aldı. Taşçı, Hz. Muhammet'e yönelik çeşitli benzetmeler yaparak, Kutlu Doğum haftası etkinliklerinin sonunda Türkiye’de yaşayan Müslümanların kendilerine “Muhammedi” diyeceğini, bunun bir tasarının parçası olduğunu iddia etti.

“ETRAFI KÜÇÜMSEYİCİ BİR

EDAYLA SÜZEN HZ. MUHAMMED”

“Müslüman mı; Muhammedi mi?” başlığıyla yayınlanan yazıda, öfkesini dile getiren yazar, “Bence Kutlu Doğum Haftası Yetmez” diyerek, Hz Muhammed’in, Michelangelo veya Da Vinci üslubuyla tablolarının yapılması gerektiğini söyledi. Yazar dalga geçer bir uslüpla, kompozisyon konusunda kendisinin de yardımcı olacağını yazdı.

İslamiyet’in doğuşunun en kutsal mekanlarından Hira Dağı’na da dil uzatan Cemalettin Taşçı, Hz. Muhammed’i insanları küçümseyen biriymiş gibi gösterdi.

Yazar şöyle yazdı: “Bulutların sardığı Hira Dağı'nda, elinde Kuran'la, etrafını küçümseyici bir edayla süzen bir Hz. Muhammed yakışır mesela. Dağın eteklerinde aciz ve çaresiz bir yığın insan, Kuran'ın nurunu peygamberden alabilmek için birbirilerini eziyor olabilirler, filan.”

Bununla da yetinmeyen yazar Hz. Muhammed’i Hıristiyanlıkla özdeşleştirecek benzetmelerle yazısını sürdürdü:

“Sonra haçın yerini tutacak, stilize edilmiş bir şey de lazım. Nihayet, camilerin kubbelerine de Hz. Muhammed heykelleri oturtur, İslam'ın Rönesans'ını ikmal ederiz artık.”

Kutlu Doğum Haftası’nı Christmas'a benzeterek alaycı tavırlarını sürdüren yazar, “Hediyeleşmek de sünnettir zaten” şeklindeki alaycı cümlesinden sonra “Kutlu Doğum Haftaları'nda hediyeleşiriz, piyasa da canlanır ne güzel. Değil mi canım?” diye yazısını sürdürdü.

Kutlu Doğum Haftası’ndan “icat” diye bahseden yazar, bu etkinliklerin, bir Faust kafası icadı olduğunu ve İsa’nın dininin kavram ve kalıplarına ait olduğunu iddia etti.

Hz. Muhammed’in etkinliklerle anılmasına yazarın duyduğu rahatsızlık ise yazısının son paragrafında zirveye vurdu. Yazar bu etkinlikleri düzenleyenleri “aptal” olarak niteleyip şöyle bitirdi yazısını:

“Aptalların soyut kavramlardan ziyade insanları konuşmayı ve takip etmeyi sevdiği de bir vakadır, evet. Kişi kültü vasıtasıyla aptalları bile harekete geçirebilirsiniz. Ancak bu stratejinin mühim bir riski var: Aptallara göre tasarlanmış olan Faustvari düzenlerde akıllılara yer kalmaz.”