Hümeyra Uslu
İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi…
"İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi" diyor bir şiirinde Cahit Zarifoğlu.
İnsan gitmek için geliyor. Sürekli bir an gelip biteceğini düşünerek yaşıyor. Hep bir veda etme hissi, son vedanın nerede, ne zaman, nasıl geleceğini bilmeden...
Sonsuz hiçbir şeyin olmadığını bilerek yaşamak; belki de her vedayı biraz kolaylaştırıyor.
Sayılı günler mi çabuk geçer yoksa ömür de bir bakıma sayılı günler silsilesi mi?
Her şey bitiyor farkettirmeden. Yavaş yavaş gidiyor içimizden tüm hevesler, özlemler, umutlar ve insana en çok sonsuzluğun olmadığını bilmek, buna göre yaşamak yakışıyor.
Gerçekten; bir yol, bir yolculuk, bir sevgi, bir bağ, bir beraberlik, bir umut, bir bahar, bir gün, bir an... Hasılı her biri bitiyor. Vedalaşıyoruz günü gelince.
Cahit Zarifoğlu'nun bu satırları düşündüren, düşündürürken hüzünlendiren cinsten. Hoş hüzünler de biter. Hüzünlere de ederiz veda.
Veda etmek bir şehre, bir isme, bir kişiye, bazen bir şarkıya, bazen bir fotoğrafa her neye olursa da zor.
Vedaları sevmiyorum. O yüzden uzun yolculuklardan önce sonra farketmeksizin, kimseyle uzun uzadıya vedalaşmıyorum. Bu his yukarıda bahsini ettiğim hüzne götürüyor beni. Hüzünlendiriyor.
Şimdi yine bir gidiş var içimde; bir yerden bir yere. Hatıralar var yanımda. Herhalde diyorum hatıralar da olmasa güzel anılar ve günler de olmasa, bizi yaşatacak dünler olmasa, bu vefasız vedalar daha da üzecekti bizi.
Umutlu bir cümle ile bitireceksem (ki öyle yapacağım); bizi yaşatacak şeylere tutunalım. Hiçbir an sonsuz değil, içimizi kaplayan hüzünlü vedalar da geçer. Kavuşulmayacak, atlatılamayacak, sonu gelmeyecek vedalar olmasın, gerisi olur.
Sevgiyle...