Kasım Çakır
İnşaat işcileri, ustaları ve taşeronları
Yüzlerce zor ve tehlikeli meslek var. Aşırı sıcağa, soğuğa maruz kalınan ve ayaklar yerden kesilerek icra edilen mesleklerdir.
Bu mesleklerin çoğunluğu, inşaat, tarım, tersane, sanayi, kimya, maden sektöründe iştigal etmektedir.
Bu sektörlerin hepsinde çalışanlardan ve zorluklarından bahsetmeye satır sayımız yeterli olmadığından bu yazımızı inşaat işcilerine ayırdım.
Babamın mesleği sıva ustalığı, taşeronluğu olması hasebiyle, öğrencilik yıllarımızda yazları çalıştığım ve zorluklarını bildiğimiz bir sektörden bahsedeceğim.
İnşaat ustaları; sıvacılık, fayanscılık, boyacılık, mermercilik, kalıpcılık, demircilik, dekorasyon, alçı, çatı, tesisat, cephe kaplama v.s zanaatları icra ederler. Yazın 35-40 derece sıcaklık, kışın buz kesen soğukta, ıslak ortam ve rüzgar-hava akımına maruz kalarak çalışırlar.
Bu mesleklerden, zanaatlardan en tehlikeli ve zor olanları, sıvacılık, kalıpcılık, demircilik, boyacılık ve cephe kaplamacılığı gibi iskelede çalışarak iştigal edinilen mesleklerdir.
Sıvacı, ayakları su içerisinde, içeride iskele üzerinde, cephe sıvasında 3,5,8,10,15 katlı binalara kurulan iskele üzerinde çalışır. Sabahtan akşam 5-6 ya kadar ağır malzemeyi bilek gücüyle duvara yapıştırırsın. Adeta bilekleriniz kopar.
En tehikeli olan aşamasıda cephede yüksek iskeleler üzerinde çalışmasıdır. Hiç bir tedbir % 100 onları korumaz. Ustanın üzerine bastığı kalas kırılabiliyor. Kalası taşıyan demir destek yerinden kopabiliyor. Ustanın tutunduğu korkuluk kopar. İnsanlık hali, ağır yük ile yüksek mekanda usta dengesini kaybedebiliyor.
Her şehirde bir yıl içerisinde onlarca inşaat işcisi yaşamını yitirmektedir. Bizler sadece gazete, internet, televizyon haberlerine düşenlerden haberdarız. Çoğu zaman hepsinden haberimiz olmaz. Birden fazla işcinin öldüğü ve yaralandığı kazalar gündeme geliyor.
Ateş düştüğü yeri yakar. İş kazalarında hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve bol sabır dilerim.
Ustamız, bahar gelince bir kat yatak, bir valizini alır düşer gürbete. Çalışacağı inşaatlarda bir odanın pencerelerini naylonla kaplar. Odanın kapısı olsada olur olmasada olur. İnşaatın harçlı tahtalarından kapı, sedir, masa, mutfak yapar kendisine. Serer yatağını yaptığı ranzaya, hem yatağı hem minderi olur. Sonbaharda döneceği güne kadar serili kalır.
Sabah kahvaltısını, öğle ve akşam yemeğini kendisi hazırlar, kendinden yer, içer. Üç öğün çayını kendileri demler ve içerler. Yemek yapmayı, çay demlemeyi, bulaşık yıkamayı kendi aralarında sırayla, nöbetleşe yaparlar. Banyolarınıda çalıştıkları kapısız penceresiz, soğuk, sıvasız inşaatlarda yaparlar. Çamaşırlarınıda ellerinde kendileri yıkarlar.
Memleketten ayrıldığı günden dönünceye kadar onun adı gurbetcidir. Köyünde onu soranlara yakınları; ''Gurbete gitti'', ''Esnaflığa gitti'', ''Kar a gitti'' derler. Sonbahar gelip, havalar soğuyunca, bir kat yatağını sarar, valizini toplar köyüne döner. Köyüne vardıktan sonra soranlara;''Gurbetten geldi'', ''Esnaflıktan geldi'',''Kar dan geldi'' derler.
İnşaat işcisinin meslek ve yaşam zorlukları bunlarla kalsa ya! Esas zorluk iş bittikten sonra hakkettiği, emeğinin karşılığını gününde alamamak sorunu. Bu konuda ustalarını, işcilerini mağdur etmeyen, emeğin karşılığını zamanında ödeyen işveren kardeşlerimizi tenzih ederim. Herşeyin ödemesi yapılır, işcinin emeği en sona bırakılır.
Tüm işcilerimize, ustalarımız ve işverenlerimize kazasız günler ve bol kazançlar dilerim.