"Institut du Bosphore 10. Yıllık Semineri"
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski:- "Fransa, Türkiye’nin üyelik sürecinde kritik önemdeki ülkelerin başındadır"- "Türkiye’yi dışlayan, müzakereleri sonlandırıp ilişki seviyesini düşüren yaklaşımlar; kendisinin (Cumhurbaşkanı Macron) Avrupa Bi
İSTANBUL (AA) - Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, Fransa'nın, Türkiye’nin üyelik sürecinde kritik önemdeki ülkelerin başında olduğunu belirterek, "Türkiye’yi dışlayan, müzakereleri sonlandırıp ilişki seviyesini düşüren yaklaşımlar; kendisinin (Cumhurbaşkanı Macron) Avrupa Birliği'nin geleceğini gözeten bakış açısı ile açıkça çelişir." dedi.
"Institut du Bosphore (Paris Bosphorus Enstitüsü) 10. Yıllık Semineri", "Türkiye-Fransa-Avrupa Birliği/Güncel Eğilimler: Sürdürülebilir, Akılcı ve Kapsayıcı Gelecek" ana temasıyla gerçekleştirildi.
Seminerin açılışında konuşan Kaslowski, Institut du Bosphore'un 2009 yılında TÜSİAD’ın öncülüğünde bir Türk-Fransız ortak girişimi olarak kurulduğunu belirterek, "Enstitümüz, Fransa, Türkiye ve Avrupa’dan kanaat önderlerinin fikir alışverişinde bulunmasını sağlayacak bir düşünce kuruluşu olarak kuruldu. Hedefimiz tarafların ortak sorunlar ve çözüm önerileri etrafında, birbirlerini daha iyi anlamasına zemin oluşturmaktır." bilgisini verdi.
Kaslowski, Institut du Bosphore'un kuruluşundan bu yana geçen süre zarfında, yapıcı ve eleştirel perspektifi ve kurumsal sürekliliğiyle, önemli bir düşünsel artı değer sağladığını dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"On yıllık birikimiyle, Almanya’ya yönelik benzer içerikli Berlin Bosphorus Initiative girişimimiz için de bir referans oldu. Oluşan kurumsal ve düşünsel birikim ve ilişki ağında, emeği geçen tüm paydaşlarımız ve Enstitüye destek olan sponsorlarımız dahil herkese teşekkürlerimizi iletiyorum. Onuncu yılımızda, ikili ve çok taraflı küresel gündem konularını ortak sorunlar, ortak çözümler, kapsayıcı ve sürdürülebilir ortak gelecek perspektifiyle ele alıyoruz."
- "Dünyanın ekonomik ve siyasal parametreleri alt üst oluyor"
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaslowski, büyük dönüşümlerin açtığı sorunlara çözüm aradıklarını belirterek, bilimsel gelişmelerin, imkân ve yetenekleri çok yüksek noktalara götürdüğünü söyledi.
Kaslowski, alışılan dünya standartları, kuralları ve değerleri geride kalırken; bilinmezliklerle dolu yeni bir dünyaya yelken açıldığına işaret ederek, "Dünyanın ekonomik ve siyasal parametreleri alt üst oluyor. Çok taraflılığa, açık ekonomilere, demokrasilere dayalı küresel liberal düzenin yaşadığı sorunlar artışta. Kurallar ve değerlere dayalı uzun vadeli ilişki ve sistemlerin yerini kısa vadeci, kurallara dayanmayan 'transactional' ilişkiler alıyor." şeklinde konuştu.
Dünya ekonomisinde 2008 kriziyle başlayan, uzun vadeli durgunluğa yol açan konjonktürden çıkılamadığını dile getiren Kaslowski, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Küreselleşmenin iyi yönetilmemesinden kaynaklanan sorunlar çözülemedi. Korumacı eğilimler, ticaret ve kur savaşları istikrarsızlığa yol açıyor. Sınırlara duvar örme eğilimi öne çıkıyor. Sorunların kaynağı olarak görülen her tür serbest dolaşımın önüne yeni engeller çıkarılıyor. Ekonomik küreselleşme, yanında siyasal küreselleşmeyi getirmiyor. Belirsizliklerle dolu bir dünyada, konuk uzmanlarımızdan Evren Balta’nın yeni çıkan kitabının başlığındaki gibi 'Tedirginlik Çağı'ndayız."
- "Uluslararası ilişkiler tek taraflılığa doğru yöneliyor"
Simone Kaslowski, ABD yönetiminin kendi oluşturduğu liberal düzeni yıprattığını belirterek, "Bu da transatlantik dünyanın geleceği için belirsizlik yaratıyor. Avrupa Birliği ise evrensel anlamda liberal demokratik değerleri, ekonomik bütünleşme ve derinleşmeyi, sosyal refah ve küresel barışı en iyi sentezleyen oluşum. Ayrıca çevresine yönelik dönüştürücü gücü çok büyük." diye konuştu.
Ekonomilerin küreselleşen ve dijital teknolojilere entegre yapısıyla, siyasetin ulusal ve yerel yapıları arasında uyumsuzluk bulunduğuna dikkati çeken Kaslowski, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uluslararası ilişkiler çok taraflılığa değil, herkesin kendi başının çaresine bakmasını gözeten tek taraflılığa doğru yöneliyor. Bu ciddi bir risktir. Çok taraflılık ve demokrasi ile ekonomik gelişme ve sosyal refah arasında pozitif bir ilişki vardır. Çözümlerin de bu anlayış temelinde oluşturulması gerek. Popülist yönetimlerin altındaki hiçbir ülke bu yönde ihtiyaç duyduğu siyasal uzlaşı ve makroekonomik dengeyi sağlayamıyor, tüm göstergeleri daha da bozuluyor."
Kaslowski, Avrupa Birliği'nin son yıllarda üye ülkeler arasında iç ayrışmalarla karşılaştığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kuzeyli ve Güneyli üyeler arasındaki yapısal uyumsuzluk, göç sorununun Batılı ve Doğulu üye ülkeler arasında meydana getirdiği ayrışma, bazı üye ülkelerin liberal-demokratik normlardan uzaklaşması, ABD-Çin arasındaki ticaret savaşının etkileri, transatlantik ittifaka uyumsuzluk, Rusya’nın artan etkinliği karşısında ortak politika üretme gereği ve Brexit… Bir kısmı birbiriyle örtüşen bu sorunlar belki bazı kötümser tahminlerin aksine Avrupa Birliğini çökertmez ama kurumsal kapasitesini güçlendirmesini engeller. Avrupa Birliği bu sorunları ileriye yönelik entegrasyon hamleleriyle çözebilir. Son Avrupa Parlementosu seçimleri popülist yükseliş karşısında merkezin direnme gücünün küçümsenemeyeceğini gösterdi."
- "Geliştirilecek ortak çözümlerin parçası olmalıyız"
Kaslowski, "Ivan Krastev'in şu sözü konuyu özetliyor; 'Avrupa Birliği geçmişlerinden korkan toplumlar tarafından geleceğe yönelik umutla kuruldu, bugünün Avrupa toplumları ise geleceklerinden korkarak geçmişin nostaljilerine sığınıyor.' Bu da aşırı akımların dünyada güçlenmesini açıklıyor." diye konuştu.
Her şeye karşın Avrupa Birliği'nin karmaşık sorunları çözme potansiyeline en çok sahip olan ve en gelişkin ulus-üstü siyasal yapı olduğunu kaydeden Kaslowski, Türkiye açısından kurallara ve çok taraflılığa dayalı liberal demokratik bir dünya düzeninin ve değerlerin parçası olmanın hayati önemde olduğunu söyledi.
Kaslowski, dış ilişkilerin, ilkeler ve değerler çerçevesinde sürmesinin, ekonomik ve demokratik gelişme açısından önemine değinerek, "Küresel düzenin karşılaştığı sorunlar bizim de sorunumuzdur. Bunlara karşı geliştirilecek ortak çözümlerin parçası olmalıyız." yorumunu yaptı.
Kaslowski, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Transatlantik ortaklığın temelindeki ABD ve Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi karşılıklı güvensizlik, ayrışma, yaptırım gibi gündemlerle değil; ortak değer ve çıkarlar ekseninde ilerici bir perspektifle tekrar inşa etmeliyiz. Bu noktada her üç tarafa da düşen sorumluluklar ve fırsatlar var. Bu noktada tarafların tüm fırsatları değerlendirmesini ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir."
- "Türkiye, Avrupa Birliğine entegredir"
Kaslowski, Fransa'nın, küresel ve Avrupa düzeyindeki sorunları kurallara dayalı ve çok taraflı liberal demokratik düzen çerçevesinde çözmeye çalışan bir ülke olduğunu belirterek, küreselleşmenin etkileri, Avro Bölgesi'nin yönetimi, iklim değişimi gibi alanlarda Fransa’nın ileri söyleminin akılcı ama siyaseten zorlu çözümler içerdiğini anlattı.
Sorunların tipik bir görünümü olan "Sarı Yelekliler"in meşru taleplerini karşılarken, sorunların kaynağını doğru saptayıp bunların çözümünü korumacılık, popülizm gibi kolaycı adımlarda görmemenin, bütün dünya açısından örnek alınacak bir yaklaşım olduğuna işaret eden Kaslowski, sözlerini şöyle tamamladı:
"Fransa, Türkiye’nin üyelik sürecinde kritik önemdeki ülkelerin başındadır. Cumhurbaşkanı Macron Avrupa Birliğini yenilemeyi temel proje olarak belirlemiş bir liderdir. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini geriletecek eğilimlerin her iki tarafa da vereceği zararı görmesini umuyoruz. Türkiye’yi dışlayan, müzakereleri sonlandırıp ilişki seviyesini düşüren yaklaşımlar; kendisinin Avrupa Birliğinin geleceğini gözeten bakış açısı ile açıkça çelişir.
Türkiye, gelişmişlik düzeyi, ekonomisi ve gümrük birliği yoluyla Avrupa Birliğine entegredir. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi üyelik perspektifini koruyarak canlandırmamız gerekir. İçeriği belirsiz ve statü kaybına yol açacak modellerden uzak durulmalıdır. Bu noktada Gümrük Birliği’nin güncellenmesi en önemli gündem maddesi ve somut entegrasyon aracı olmalıdır. TÜSİAD ve üyesi olduğumuz BusinessEurope, iş dünyasının öncelikli beklentilerine ilişkin belgede, bu konuda tam desteğini sunmuştur."
Kaynak: