İslami Kurumlar Şeyh Sait, Kobani ve Mısır İçin Teravihte Toplandı
Diyarbakır’daki İslami kuruluşlar Şehid Şeyh Said ve arkadaşları için Şeyh Said meydanında anma etkinliği düzenledi.
Diyarbakır’daki İslami Sivil Toplum Kuruluşları, Şeyh Said’i şehadet yıldönümünde anmak ve Kobani’deki katliama ve Mısır’daki idam kararlarına tepki göstermek amacıyla Şeyh Said Meydanı’nda teravih namazında bir araya geldi.
Özgür-Der, Mustazaflar Cemiyeti, Ay-Der, Memur-Sen ve AGD'in de aralarında bulunduğu 72 kurum, şehadet yıldönümünde Şeyh Said’i anmak, Kobani’deki sivil katliamlarını ve Mısır’daki idam kararlarını protesto etmek amacıyla bir etkinlik düzenledi.
Şeyh Said Meydanı’nda teravih namazının kılınmasıyla başlayan etkinliğe seccadeleriyle birlikte gelen halkın yoğun ilgisi vardı.
Yatsı namazının ardından kılınan teravih namazıyla devam eden etkinlikte Hikmet Kıyançiçek Kur’an-ı Kerim okudu.
Etkinlikte, Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Cemil Cahit Ünsal Şeyh Said şehadeti, Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Süleyman Nazlıcan Kobani katliamı ve Aytaç Baran’ın şehit edilmesi, Anadolu Gençlik Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahman Ergin Mısır’daki idam hukuksuzluğu hakkında birer konuşma yaparlarken, Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) Diyarbakır Şube Başkanı Yunus Memiş ise kitle adına basın açıklaması okudu. “Muhakkak ki Davam Allah ve Din İçindir’ Ey Şehit Yolun Yolumuzdur. Yolunu Sürdüreceğiz” pankartının açıldığı eylemde, atılan sloganlar ve yapılan konuşmalarla Şeyh Said ve dava arkadaşlarının katledilmesi ve Mısır’da Müslümanlara verilen idam kararları lanetlendi.
“KOBANİ’DEKİ SALDIRILARI VE DEZENFORMASYONU KINIYORUZ”
Etkinlikteki konuşmasında, Kobani’deki saldırıları ve Aytaç Baran’ın katledilmesi üzerine bir konuşma yapan Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Süleyman Nazlıcan, “Kobani’de bomba yüklü araçlarla yapılan saldırılar sonucu onlarca sivilin katledilmesi ve daha fazlasının da yaralanması vicdanları yaralamıştır. Tıpkı aynı günlerde aynı ülkenin diğer bölgelerinde Esad’ın öldürdüğü çoğu çocuk diğer masumların katledilmesi gibi tüm yapılan katliamları nefretle kınıyoruz.
Bununla beraber IŞİD’e destek algısını kanıtlayacak tek somut verinin sunulamamasına rağmen kullanışlı bir malzemeye dönüştürülen bu propagandanın bu saldırılar sonrasında da dillendirilmesi manidardır. Bu tür katliamların acısına yalan ve sorumsuz paylaşımların eklenmesi olayda ölen masum insanlara hürmetsizliktir. Ümmetin sırtındaki kambur olmaya devam eden tüm bu mantıkları kınıyor, Kobani’de Halep’te ve tüm Suriye’de katledilen masum sivillere Allah’tan rahmet diliyoruz.
“AYTAÇ BARAN 100 KİŞİLİK İNFAZ LİSTESİNDEYDİ”
Aytaç Baran’ın katledilmesini de değerlendiren Nazlıcan, “PKK, şehir yapılanması olarak örgütlediği YDG-H ile, polis kayıtlarına da yansıyan bilgilere göre 07 Haziran seçim zaferini pekiştirmek için bölgede Müslüman kanaat önderlerine yönelik 100 kişilik infaz listesi hazırlamıştı. Bu isimlerden biri de Yasin Börü’ün hocası Aytaç Baran’dı. Aytaç Baran müslümanca yaşamaya gayret eden fedakar bir kardeşimizdi. Şehadeyiyle de bunu kanıtladı. Kardeşimize bir kez daha rahmet diliyor, şehadetini tebrik ediyor ve yolunu sürdüreceğimizi ilan ediyoruz.”
“BU MÜMTAZ ŞAHSİYETLER, ÖLÜMSÜZ DAVAYI BİZE MİRAS BIRAKTILAR”
Daha sonra topluluk adına konuşan Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) Diyarbakır Şube Başkanı Yunus Yunus Memiş, Şeyh Said ve arkadaşlarının davalarını yaşatmak, hafızalarda canlı tutmak için toplandıklarını söyledi.
Şeyh Said ve 46 dava arkadaşının İslam davası uğruna idam edildiğini hatırlatan Memiş, “29 Haziran günü, idamından önce namazını ikame eden ve kendisine yöneltilen ‘Ne hissediyorsunuz' sorusuna, ‘Pervasız dallarda asılmamın hiçbir değeri yoktur, zira asılmam Allah ve din içindir' cevabını veren Şeyh Said Hazretleri, davasının özünü başı dik ve zulme pervasız bir şekilde idam sehpasına çıkarak anlatmıştır. İslami davayı vakur duruşlarıyla bizlere emanet eden bu mümtaz şahsiyetler, gösterdikleri tavır ile destan yazdıkları bir direnişi ve ölümsüz davayı sürdürmeyi bizlere miras bırakmışlardır.” dedi.
Laik Kemalistlerin, sadece Şeyh Said ve dava arkadaşlarını katletmediğini vurgulayan Memiş, şunları söyledi: “Bu topraklar üzerinde yaşayan, İslami davayı sahiplenen Bediüzzaman Said-i Nursi, İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Esad Erbilli, Seyyid Rıza ve daha nice âlim ve önderleri zindanlarla, tehcirlerle, idam sehpalarıyla yüz yüze getirdiler. Müslüman Kürt halkının şerefli önderleri zilleti kabul etmedikleri, zulme rıza göstermedikleri için zalimler tarafından katledildiler. Yaşanan zulüm furyasına İ'la-i Kelimetullah adına başkaldırıp, onurlu direnişçiler olan başta Şeyh Said olmak üzere tüm önderlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz.”
Etkinlik, Şeyh Said ve dava arkadaşlarının idam edilişleriyle ilgili yapılan sinevizyon gösterimi ve adından dua ile sona erdi.
Şeyh Said kimdir?
1865’te doğdu Şeyh Said. Babası, Şeyh Mahmud Fevzi’dir; dedesi, Şeyh Ali Septi Efendi. Şeyh Ali, Şeyh Halid-i Bağdadi hazretlerinin halifesidir. Bir ihtimal, kendileri de yörenin pek çok büyüğü gibi Kadiri dergâhından Şeyh Halid-i Bağdadî vesilesiyle Nakşibendî dergâhına geçmiştir. Aslen, Bismil ile Savur arasındaki Çılsütun Köyünden olan Şeyh Ali, Lice-Hani yörelerinde bir süre kaldıktan sonra Palu’nun Kelhasi Köyüne yerleşir. Talebeler yetiştirir. Halka irşadda bulunur. Çevrenin manevi hayatının öncüsü olur. Şeyh Ali’nin oğulları da babalarının yolunda manevi terbiyeyi alır, hem ilim öğrenir hem amel eder. İlim, zihinlerini açar. Amel, kalplerini aydınlatır. Medresede ders, onlara sistematik düşünme kabiliyeti verir. Halka irşad, onları toplum hakkında derin bir bilgiye ulaştırır. Şeyh Said’in babası Şeyh Mahmud, irşad vazifesiyle Hınıs’ın Kolhisar Köyüne yerleşir.
Şeyh Said, onun yedi oğlunun en büyüğüdür. “Medresede Şeriatı öğrenir, 12 ilmi tahsil eder. Tekkede tasavvufi bir hayat yaşayarak onun inceliğine, hikmetine, aşk ve şevkine vasıl olur. Bu şekilde kalp tezkiyesini, gönül tasfiyesini icra etmiş olur.” “Medrese hayatını yaşamış, ilmin ışığında gönül âlemine bakarak, bu âlemle de (müşahede edilen dünya ile de) meşgul olmuştur.” Böylece hem zihni hem kalp gözü açılmış ve pek çok gelişmeyi çevresindekilerden daha erken fark etmiştir.