İstanbul FETÖ’ye, mazbata Pensilvanya’ya mı verilsin?

İstanbul FETÖ’ye, mazbata Pensilvanya’ya mı verilsin?

Yeni Şafak Gazetesi yazarı İbrahim Karagül İstanbul seçimlerinde yapılan usulsüzlükler, çalınan oylar nedeniyle seçimin tekrarlanması gerektiğini kaleme aldı

 

 Yeni Şafak Gazetesi yazarı İbrahim Karagül İstanbul seçimlerinde yapılan usulsüzlükler, çalınan oylar nedeniyle seçimin tekrarlanması gerektiğini kaleme aldı. Seçimin tekrarlanmaması, Ekrem İmamoğlu'na mazbata verilmesi halinde çok sert bir ifade kullandı: "İstanbul’u Fetullah Gülen’e vermek, mazbatayı Pensilvanya’ya göndermek demektir!"

 

* İstanbul FETÖ’ye, mazbata Pensilvanya’ya mı verilsin? * Şantaj ve tehditlerle hırsızlığı gizleyip o koltuğa oturamazsın. * Bu seçim yenilenmeden kamu vicdanı rahatlamaz!

31 Mart seçimlerinde “organize hırsızlık” resmi olarak da tespit edildi mi? Evet, edildi.

Binlerce AK Parti oyunun, ince bir işçilik ve organizasyonla, çalınıp CHP ve başka partilere kaydırıldığı belirlendi mi? Evet, belirlendi.

Geçersiz oyların büyük ezici bölümünün AK Parti oyları olduğu belirlendi mi? Evet, belirlendi.

AK Parti’nin 15 bin civarında oyunun sistematik bir şekilde çalındığı ortaya çıktı mı? Evet, çıktı.

CHP ve Ekrem İmamoğlu, bunları reddedebiliyor mu? Hayır, edemiyor?

 

 

BU KADAR HIRSIZLIKLA O KOLTUĞA OTURAMAZSIN!

Peki, CHP’nin oyları önemli de, kıymetli de, AK parti seçmenin tercihinin bir değeri yok mu? Bu hırsızlığa neden hiçbiri tek bir cümle etmiyor?

Neden gürültüyle, bağırıp çağırmayla bir şeylerin üstünü örtmeye, gizlemeye çalışıyor?

Şu ana kadarki tespitler bile, 31 Mart İstanbul seçimlerine hile karıştırıldığını ortaya koyuyor mu? Evet, koyuyor. Bu haliyle bile bu seçim şaibeli mi? Evet, şaibeli.

Bu durum bile seçimlerin iptalini gerektiriyor mu? Evet, gerektiriyor. Bu hırsızlığa rağmen İmamoğlu o koltuğa oturabilir mi? Hayır, asla oturamaz, oturamamalı.

FETÖ’YÜ, PKK’YI, DİĞER ÖRGÜTLERİ SENİN İÇİN KİM ORGANİZE ETTİ?

Devam edelim…

FETÖ’nün, PKK çevrelerinin, DHKP-C’nin İmamoğlu için organize hareket ettiği ve bu hırsızlığın arkasında olduğu belli değil mi? Evet, belli.

Peki, adama sormazlar mı, bu örgütlü desteğe söyleyeceğin bir cümle var mı? Bunları kim senin arkanda topladı, kim örgütledi, nasıl oluyor da bu kadar “örgütlü tehdit” senin peşine takılıyor, seni besliyor, destekliyor?

İstanbul’un CHP’ye değil, Ekrem İmamoğlu’na verilmesi için içeriden ve dışarıdan bir organizasyon açık değil mi? Evet, açık.

Seçimlerin ötesinde bir “İmamoğlu projesi” uygulandı mı? Evet, uygulandı?

Peki, bu kadar şaibeli organizasyonu kim yaptı? Kim bunları İmamoğlu’nun arkasında topladı? Kim sahaya sürdü? Kim bunlar üzerinden toplumsal çatışmaları tahrik ediyor?

BİR İSTANBUL PLANI VE YİNE O FOTOĞRAF

Belediye başkanlığından öte bir İstanbul planlaması yapılmış mı? Evet, yapılmış. Bir 15 Temmuz intikamı belirdi mi, evet belirdi.

Seçim yolsuzluklarının izi, Gezi olayları, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz iziyle karıştı mı? Evet, karıştı. Öyle bir fotoğraf ortaya çıkıyor mu? Evet, çıkıyor.

FETÖ’cüler ve PKK’lılar canhıraş biçimde “mazbata” diye bağırıp çağırıyor mu? Evet, çağırıyor.

Bu çevrelerle ABD ve Avrupa çevrelerinin sevinci ortak mı, evet ortak. Hepsi aynı cümleleri kullanıyor mu? Evet, kullanıyor.

Seçim öncesi ve sonrasında sosyal medya ağlarından organize destek var mı? Bu destek yine FETÖ ve aynı çevrelerin ortak çalışması değil mi? Evet, aynen böyle.

“SEVGİ KAZANACAK”.. VESAYET KAZANACAK. TÜRKİYE TEHDİT EDİLECEK!

Kim, bu kadar hırsızlığı “mağduriyet” gibi gösterip Türkiye’yi tehdit ediyor? Bu tehditle ABD ve Avrupa’dan gelen tehditler neden aynı cümlelerle ifade ediliyor?

CHP’nin, İmamoğlu’nun bunlara bir cevabı var mı? Hayır, yok.

“Sevgi kazanacak” cümlesinin arkasına gizlenmiş bir “çokuluslu projeyi” hepimize yutturmaya çalışıyorlar. ”145 yıldır demokrasi mücadelesi veriyoruz” cümlesinin arkasında 145 yıldır vesayet için, manda için mücadelesi veriyoruz” cümlesi var.

“İmamoğlu’na mazbata vermezseniz Türkiye’yi mahvederiz” türü cümlelerin arkasında; “vesayete direnirseniz, yeni 15 Temmuzlar gelir” tehditleri var.

ABD ve Avrupa, daha belediye başkanı olduğu bile kesinleşmeyen bir kişi üzerinden Türkiye’yi nasıl tehdit edebiliyor? Bu nasıl bir dayanışma? Bunu kimse sormaz mı, nedenini sorgulamaz mı?

SORU ÇALANLAR “MAZBATA VERİN” GÜRÜLTÜSÜ İLE NELERİ GİZLİYOR?

Öyle “mazbata verin” diye bağırıp, organizasyonlar kurup, statları tahrik edip hırsızlığın üstünü örtemezsiniz. Mağdur edebiyatına sığınarak o çirkinliği kamufle edemezsiniz.

Sevgi pazarlayarak örgütlü hileleri unutturamazsınız. Soru çalıp binlerce vatan evladının geleceğini yok edenlerin 31 Mart hırsızlıklarını nasıl organize ettiğini inkâr edemezsiniz.

Bunu 17-25 Aralık’ta da yaptınız. Dershane olaylarında da yaptınız. Gezi terörü sırasında da yaptınız. 15 Temmuz öncesi ve sonrası yaptınız. Yeni bir ümitle, yeni bir vaatle bir kez daha yapmaya başladınız..

CHP’nin oyları, İmamoğlu’nun oyları değerli de AK Parti seçmenin oylarını çalıp başka partilere yazdırmak hakkaniyet sorunu değil mi? Demokrasi sorunu değil mi?

YENİ “ÇEVRELEME” PLANININ İÇERİDEKİ ÇALIŞMASI BU MU? HİÇBİR “YERLİ” TARAFI YOK..

İmamoğlu’nun bir proje olduğu, aday gösterilmesinden oy hırsızlığının organize edilmesine kadar, seçimden sonra provokatif çıkışlarına kadar, açıktır. Daha belediye başkanı bile olamayan bir adam, Türkiye’de kendisinden beklenen büyük tahriklere şimdiden başladı.

Mülayim çehrenin altındaki gizli yüz çok erken ortaya çıktı. O çehrenin de söz konusu proje için çalışılmış olduğu belli. Meselenin seçim olmadığı, belediyle başkanlığı olmadığı, bir “Türkiye karşıtı cephe” inşasının söz konusu olduğu artık açıktır.

Aday yapılmasından, seçim çalışmalarından, organize hırsızlıktan, seçim sonrası hemen başlayan tahriklerinden, içeriden müdahale şantajlarından o fotoğraf artık net biçimde önümüzde.

Konuşmaları da, hareket tarzı da, kullandığı yöntem de, yürüdüğü yol da tam anlamıyla çalışılmış, planlanmış bir proje. Bunun asla “yerli” bir tarafı yok.

TEK ÇÖZÜM, İSTANBUL’DA SEÇİMİN TEKRARLANMASI..

Çünkü; biz bu tür projeleri “Baykal Kumpası”nda gördük. Gezi olaylarında gördük. 15 Temmuz’da gördük. Şimdi biraz da “muhafazakâr sos” katılmış olarak bir kez daha görüyoruz.

Evet, bu seçimde organize bir yolsuzluk yapılmıştır. Bu ayıp temizlenmeden İmamoğlu’nun belediye başkanı olmasının hiçbir meşruiyeti olmayacaktır.

O koltuğa oturursa, “Oy çalarak belediye başkanı olan adam” olarak tarihe geçecektir. Arkasındaki güçler yüzünden bir tür milli güvenlik meselesi olarak tarihe geçecektir.

Madem demokrasiye inanıyoruz. Madem milletimizin oyuna değer veriyoruz. Bu yüzden bu seçimin de bir meşruiyeti yoktur. Tek çözüm, İstanbul seçimlerinin yeniden yapılmasıdır.

Aksi; İstanbul’u Fetullah Gülen’e vermek, mazbatayı Pensilvanya’ya göndermek demektir!

“BU SEÇİM MURDAR OLMUŞTUR”

Bugüne kadar süreci olgunlukla izleyen Binali Yıldırım’ın şu ifadeleri her şeyin özetidir. Bu cümlelerin hiçbirini yalanlayamazsınız…

Oylar sandıkta iç edilmiştir, bu kadar açıktır. Bizim oylarımız karşı adaya yazılmıştır. Seçimde yapılan usulsüzlükler, yanlışlıklar, şaibeler, oy hırsızlıklarıyla sınırlı değil. Daha birçok yanlışlar var. Bu seçim başlı başına murdar olmuş bir seçimdir…”

Türkiye’nin İmamoğlu’ndan çok daha büyük sorunları var. Akdeniz’den, Suriye üzerinden, Ege’den, Romanya gibi Balkan bölgesinden çevrelenmeye çalışılan, durdurulmaya çalışılan bir Türkiye var. İmamoğlu projesinin de bunun içerideki ayaklarından biri olduğuna dair bir fotoğraf var.