"İstanbullular deniz ulaşım olanaklarını yeterince kullanmıyor"
İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gerçek:- "Denizin İstanbul'a sağladığı ulaşım olanaklarının yeterince kullanıldığını söylemek mümkün değil. Vapurların günlük yolculuklardaki payı son 25 yılda hep yüzde 2-3 düzeyinde kaldı"- "Deniz kenti İstanbul, giderek deni
İSTANBUL (AA) - SEFA MUTLU - İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçek, "Denizin İstanbul'a sağladığı ulaşım olanaklarının yeterince kullanıldığını söylemek mümkün değil. Vapurların günlük yolculuklardaki payı son 25 yılda hep yüzde 2-3 düzeyinde kaldı" dedi.
Gerçek, İstanbul'daki trafik sıkışıklığı ve planlaması konularında, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
İstanbul'da yaşam kalitesini en olumsuz etkileyen etmenlerin başında gelen ulaşım ve trafik sorunlarının, kentin kimliği haline geldiğini ifade eden Gerçek, İstanbul'un, trafiği en tıkalı dünya kentleri sıralamasında yıllardır ilk üç içinde yer aldığını hatırlattı.
Gerçek, İstanbulluların normal bir iş gününde en az 1,5-2 saatini trafikte geçirdiğini dile getirerek, bu sürenin iki yaka arasında yolculuk yapanlar için iki katına çıktığını söyledi.
Son yıllarda yapılan yatırımlara rağmen raylı sistem ağının yetersiz olduğunu savunan Gerçek, "Son yıllarda tamamlanan projeler sayesinde raylı sistemi kullananların oranı 2006 yılında yüzde 4,6'dan 2013'te yüzde 11,3'e çıkmıştır" diye konuştu.
İstanbul'un dünyanın en güzel coğrafyalarından birinde yer aldığını dile getiren Gerçek, deniz ulaşımı hakkında ise şu değerlendirmelerde bulundu:
"Denizin İstanbul'a sağladığı ulaşım olanaklarının yeterince kullanıldığını söylemek mümkün değil. Vapurların günlük yolculuklardaki payı son 25 yılda hep yüzde 2-3 düzeyinde kaldı. Deniz kenti İstanbul, giderek denizden uzaklaşarak büyüyen, ucu olmayan bir azman kent haline geldi. İstanbul'un denizden çok uzak tepelerine, vadilerine yeni kent alanları kuruluyor. Buralarda yaşayan, çalışan, alışveriş yapan insanların denizle hiçbir ilişkileri kalmadı. İstanbulluların ancak yüzde 21,5'i ve iş yerlerindeki istihdamın yüzde 28'i en yakın iskeleye toplu taşıma ile 15 dakikada erişebiliyor. İstanbulluların ancak yüzde 20'si bir vapur yolculuğu ile kentin iki yakası arasında 1 saat içinde işlerine gidebilir ya da evlerine dönebilirler."
Asıl yapılması gerekenin mevcut ulaştırma sistemini verimli kullanmak ve kentteki hareketlilik talebini akıllı yönetmek olduğunu dile getiren Gerçek, "Gelecek bilimcisi Glen Hiemstra'nın söylediği gibi, 'Trafik tıkanıklığını çözmek için yolları genişletmek, obez bir insanın kendisini tedavi etmek için kemerini gevşetmesi gibidir" ifadelerini kullandı.
- "Lojistik ve depolama alanları, taşıt trafiğinin artışında önem teşkil ediyor"
Şehir Yüksek Plancısı İsmail Hakkı Acar ise İstanbul'da gün içinde yüzde 90'lara ulaşan trafik sıkışıklığına ilişkin, İstanbul trafiğinin önemli sebeplerinden birinin de lojistik ve depolama alanları olduğuna dikkati çekerek, İstanbul'un Kocaeli'yle bütünleştiğini kaydetti. Acar, ithal malların yanı sıra burada üretilen mamullerin, tüketicilere ulaştırılmak için bu kentlerde depolandığını ve ürünlerin bu depolardan dağıtıldığını hatırlattı.
İstanbul ve yakın çevresindeki bu alanların trafiğe etkisini anlatan Acar, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Lojistik ve depolama alanları, taşıt trafiğinin artışında önem teşkil ediyor. İstanbul'u bir transit geçiş koridoru olarak değil, yük trafiğinin başlangıç veya bitişinde yer alan bir merkez olarak ele almak gerekir. Köprülerde transit olarak nitelendirilen yük trafiği, İstanbul'un Asya ve Avrupa olarak iki yakadan oluşmasından kaynaklanmaktadır. Bu yük hareketlerini transit olarak görmek bizleri yanıltmaktadır. Çözüm ise yük trafiğini yaratan arazi kullanımını planlı bir kalkınma ile tüm ülkeye yaymaktır."
Kentlerde yolların en kıymetli meta olduğunu dile getiren Acar, şöyle devam etti:
"Bu kıymetli meta sadece taşıma aracı olan taşıtların hareket etmesi için kullanılmamalı, kısıtlı yol ağının kullanımı ana amaç olan insanların hareketliliğine göre planlanmalıdır. Her gün yollara çıkan 500-600 araç söylemi bir çözümsüzlük gerekçesi değildir. Bugün ülkemizde bin kişiden 170'inin otomobili vardır. Bu oran İstanbul'da 200'leri biraz aşmaktadır. Seviyesini hedeflediğimiz ülkelerde bu oran bin kişide 500 otomobile varmaktadır. Sorun otomobil fazlalığından ziyade otomobil kullanımının yönetilememesinden kaynaklanmaktadır."
AA
Kaynak: