Kasım Çakır
İstikrar, Demokrasi ve Modernleşme
1970’li yıllar Türkiye siyaset tarihinde siyasal, sosyal ve iktisadi alanda görülen yoğun krizler nedeniyle çalkantılı bir dönem olarak hatırlanır. Krizlerin derinleşmesi ve genişlemesi nedeniyle bu dönem fetret dönemi olarak da bilinir. Bu olumsuz dönemin oluşmasında pek çok sosyal ve tarihî sebep vardır.
Bunların başında değişim ve modernleşmenin büyük etkisi bulunmaktadır. Bilindiği gibi modernleşme, Osmanlı’nın son dönemlerinde başlayan ve Cumhuriyet Dönemi’ nde devam eden bir değişim ve dönüşüm sürecidir. Ülkemizde cereyan eden siyasal ve sosyal olayları ve gelişmeleri, doğrudan veya dolaylı olarak bir şekilde etkileyen en önemli faktör, Türkiye’nin modernleşme süreci ve bu sürecin yarattığı gerilimlerdir.
Modernleşme, demokratikleşme, uluslaşma, laikleşme, şehirleşme, sanayileşme gibi birçok gelişmenin iç içe geçtiği hızlı bir değişim süreci içinde olan toplumlarda siyasal ve sosyal krizlerin görülmesi de olağandır. Türk modernleşmesinin merkezî bir aktörü olarak ordunun da siyasal ve sosyal alana çeşitli müdahaleleri olmuştur.
Hızlı değişim, çatışmalara ve bozulmalara da neden olabilmektedir. Modernleşmenin başlıca siyasal belirtilerinden birisi olan hızlı mobilizasyon siyasal kurumları zayıf düşürmektedir. Kısacası, hızlı modernleşme, siyasal gelişime değil, daha çok siyasal bozulmaya yol açmaktadır.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde siyasal ve sosyal istikrarın sağlanamaması en önemli sorun olarak ortaya çıkmaktadır. İstikrar ve demokrasi üzerindeki en büyük tahribatı askerî darbeler yapmaktadır. Askerî darbeye maruz kalan ülkelerde demokrasi kesintiye uğramakta ve zayıflamaktadır. Demokrasileri “defolu” ve “istikrarsız” kılan, askerî darbelerdir. Rejim tipi ne olursa olsun birden fazla darbeye maruz kalan demokrasiler istikrarsız ve zayıftır.
Siyasal kültür açısından derin birikime sahip ülkemizde; Cumhuriyet ve Demokrasi kitlelerce kabul görmüştür. Bunalımlara daha çok, askerî darbeler ile küçük partilerin politik tutumları neden olmaktadır. 1970’li yıllarda bu iki duruma yoğun olarak şahit oluyoruz. Küçük partiler ne pahasına olursa olsun iktidara gelmek istiyorlar. 27 Mayıs’ın kurduğu yeni sistem, küçük partilerin doğuşuna ve yaşamasına izin vermiştir. 1970’li yıllarda küçük partiler olmadan hükûmet kurulamıyordu.
2000’lere geldiğimizde, gerek dünyada gerek ülkemizde; bilişim teknolojisinin gelişmesi, internetin yaygınlaşması ve sosyal medya platformlarının yaygın kullanılması değişimi zirveye çıkarmıştır. Bu değişim sürecini kendi içerisinde yönetemeyen toplumlarda; ekonomik, siyasi ve sosyal alanda sancılar yaşanmaktadır.
AK Parti iktidarı ve bu iktidarın başarılı lideri Recep Tayyip Erdoğan; bu hızlı değişimi ve 17 yıllık siyasi süreci başarıyla yönetmiştir. Önceki darbelerde olduğu gibi; 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin onlarca amacından biriside, siyasette dengeleri değiştirerek siyasi istikrarsızlık oluşturmaktı. Bizde darbeler yaptıran ÜST AKIL, Türkiye’nin siyasi istikrarına bu şekilde müdahale etmiştir.
Değişen ve gelişen toplumlarda krizlerin olması doğaldır ve bu krizlerin doğal ve olağan yollarla çözülmeleri gerekir; siyasal alanda yaşanan sorunların da demokratik usullerle, barışçıl yollarla çözülmesi gerekir. Türkiye gibi hızlı değişen bir ülkede de elbette krizler olmuştur ve olacaktır. Fakat Türkiye’de krizlerin doğal ve olağan yollarla çözümüne fırsat verilmemiş, krizler askerî darbelerle ve bu darbelerin toplum mühendisliği tarzındaki çözüm yollarıyla çözülmeye çalışılmıştır.