Durali Göğüş
KAOSTAN BESLENENLER SAHNEDE
Asrın hatta dünya tarihinin en gizemli savaşını veriyor ülkeler. Görünmeyen çok hızlı hareket eden bir virüs insanlığı teslim almak, yok etmek için taarruza geçmişti. Korana salgınına hazırlıksız yakalandı dünya. Kibir abidesi liderlerin yönettiği zavallı ülkeler, panik ve ne yapacağını bilmezlik içinde kıvranırken, Cumhurbaşkanımızın feraseti, işine konsantre olmuş Sağlık Bakanı ve 1 milyonluk sağlık ordusu ile Türkiye korona salgını ile mücadelede büyük bir başarıya imza attı. Milli mücadele konseptli bir süreç yönetti. ABD, İtalya, İspanya başta olmak üzere 60 ülkeye tıbbi malzeme yardımında bulunarak insani diplomasinin en müstesna örneklerini gösterdi. Takdir edilen, rol model gösterilen yükselen bir değer olarak Türkiye, korona salgınına karşı verilen sağlık savaşında yekvücut olmuş, namerde muhtaç olmadı. Sosyal, ekonomik dayanışma ve birlikteliği ile salgınla mücadeleyi başarı ile sürdürüyor.
Ama gel gör ki, demokrasilerin dışa bağımlı, hastalık yayan, virüs yapılı vesayet kurumları vardır. Kaostan beslenen bu kurumlar, tasmalarını elinde tutan Sam amca emredince harekete geçer, ağızlardan salyalarını akıtmaya başlarlar. Kaos… Kaos…
Allah'ın rahmet ve bağış kapılarının açıldığı Ramazan ayının gelmesi ile beraber milletimiz huşu içinde ramazanı değerlendirirken Devletimiz de Korona salgını ile mücadeleyi sürdürmekte idi. Alışagelmiş olduğu veçhile Diyanet İşleri Başkanımız Ramazanın ilk Cuma hutbesinde Araf Suresi, 80. Ayeti mealen okudu. Ayette zikredilen;
‘Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?’
Ayet, şeytani sapıklık, azgınlık, hayvani yaşam bataklığına saplanmış zavallıların kurtulması için bir dua ve çağrıydı. Fıtratın, iffetin ve neslin korunmasını tembih ediyordu. Diyanet İşleri Başkanımız da bu tembihi millete görevi olduğu üzere tebliğ etmekte idi.
Bu coğrafyada her nasılsa var olmuş azgın azınlığın (LGBTİQ+) avukatlığına soyunan Ankara, İzmir Baroları bu ülkenin en üst dini otoritesi Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hocamız için ‘Sesi çağlar öncesinden gelen söylemini kutsal sayılan değerler üzere inşa ederek halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmesindeki kan kokan şahsın, sekiz dokuz nesil önceki büyükleriyle aynı zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip zihniyetin sokaklarda cadı yakma avına davet edecektir’ diyebildiler. Beyinleri, karanlık mahfillerce işgal edilmiş, ancak iblisin yazabileceği bu bildiriye imza atan zavallılar;
Bilin ki, bu imzanızla milletin nazarında kalmış son değer kırıntınızı da zayi ettiniz, bu bildiri ile çapınızı izhar ettiniz.
Ama bu coğrafyada yaşıyorsanız;
Sağlıkta, savunma sanayinde, sosyal devlet uygulamalarında, son korona salgınında da ispat edildiği üzere gösterilen başarıyı görmeseniz bile hazmedeceksiniz. Tamam, katkı sunmanızı beklemiyoruz ama demokrasinin, seçimlerin, milli iradenin tek seçenek olduğunu kabul etmek zorundasınız. Aksi bir akıl tutulması 15 Temmuz gecesi halidir; Donsuz itlaf edilip, adalete hesap vermektir. Bizden hatırlatması!..
Bir başka hezeyan da metropol şehrin başındaki yalan makinesi, şovmenden geldi. 23 Nisan Çocuk Milli bayramımız için hazırlanan kitapçıkta, meleklerimiz çocuklarımızın saf ve tertemiz beyinlerini kirletme için üç semavi dinin yanına bir de alevilik ekleyerek İslamın bir yorumu olan ‘Alevilik’ din gibi gösterilme cür'etinde bulundular. Bu ülkede yıllardır Sünni’si, Alevi’si, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Abaza’sı, Roman’ı kardeşçe huzur, güven içinde beraberce yaşamaktadır. Sizin bu ucuz algı mühendisliği tuzaklarınıza düşmeyecek kadar basiretlidir, fesat oyunlarınıza düşmeyecek kadar kardeşini tanır, bilir, güvenir. Ama fitne operasyonunuz, ihanetiniz deşifre olmuştur.
Uğraşınız beyhude, ihanetiniz hüsrandır.. Biline…