Derviş Argun
Kavalye değişti dans devam ediyor
Son günlerde Güneydoğudan gelen haberlere göre devlet erkânı, günlük programlarında değişiklik yapıyor. İlan edilen programlar, acı haberin şiddetine göre değişiyor. Programlarda iptaller ve aksamalar birbiri ardınca devam ediyor. Bu program değişiklikleri son toplamda devlet büyüklerinden, devlete sirayet edecek ve muhtemelen Ak Parti ülkesi için ortaya koyduğu ve uygulamaya çalıştığı programda çok ciddi bir revizyona gidecek. Yani yeni dönemde enerjimizi, bugünkü durumun ortaya çıkardığı kötü tablo sömürecek gibi gözüküyor. Bu değişimi içeriden ve dışarıdan bir takım kişi ve grupların keyifle seyrettiğine adım gibi eminim. Ülkesini, gelişme döneminde kendi zafiyetinden dolayı oluşan kötü tabloyu mazeret yaparak savaşa sokmaya çalışan böylesi gruplar dünyanın başka yerinde var mı? bilmiyorum.
Hükümet iktidara geldiği günden bu güne kadar neredeyse tüm alanlarda belirgin ve mutlak bir başarı sağladı. Ekonomi gibi matematiksel tabloların iyileştirilmesinin yanında, insan hakları ve Türkiye’deki halk yapısını oluşturan farklı etniklerin aynı resimde buluşturulması gibi değerlerde de güzel gelişmeler yaşandı. Bu, ilan edilen yeni programla, yeni dönemde daha iyi noktalara taşınacak gibi gözüküyordu. Enflasyonda elde edilen başarı, dövizin kontrolünün sağlanması, ihracatta gelinen nokta, dış yatırımların yönelişinde sağlanan başarılar, birçok konuda toplumsal mutabakatın sağlanmış olması, Cumhurbaşkanlığına daha dinamik bir ismin seçilmesi, Türk halkının kişisel özgüveninin yükselmesi, Ortadoğu başta olmak üzere İslam coğrafyasının Türkiye’ye olan bakışının değişmesi gibi birçok konuda olağanüstü başarılar sağlandı. Bu başarıları sağlayan ekip, ülkenin tüm etnik yapısını kucaklayacak desenlere sahip dokusu olan bir ekip.
Birde bu başarıları gördükçe rahatsız olan ve her geçen gün vuralım, kıralım, dağıtalım terörü etnik genelleme içine sokarak ülkenin fiili yapısını darbeleyelim diyen gruplar var. Bunların hiçbirisi hesabı sorulabilir sorumluluklara sahip olanlar değil. Layüs’el yapı ve görüntüleri var. Üretimle alakaları yok. İhracata hiç bulaşmamışlar. İstihdam nedir bilmezler. Hayatlarında hiçbir insanla ilgili sorumluluk almamışlar. Bürokratik ya da bürokratik oligarşiden elde ettikleri gayri resmi güçle, ülkenin tüm program ve planlarına yön vermişler. Deşifre olduğunu ve tükendiğini zannettiğimiz bu ekip, görülen o ki yeniden işbaşında ve Türkiye’nin bu güne kadar yakalayabildiği en becerikli hükümeti manüple etmek üzereler. Bu manüplasyonun nasıl sonuçlanacağını zaman gösterecek ama eğer başarılı olurlarda ülkeyi anlamsız süreçler içerisine sokarlarsa bu hükümetin kazandıklarının resetlenmesi anlamına gelecektir.
Şu son yirmi gün içinde yaşadıklarımıza “kahrolası dış güçler” deyip geçmemiz ve hamasi nutuk ve toplantılarla toplumsal çatışma oluşturacak söylemler geliştirmemiz mümkün. Fakat bu ancak soruna “kör bakış”geliştirerek görmemek ve görmeden sorunu tanımlamak anlamına gelir. Oysa aklıselimin egemen olduğu ve hesapların hamasi yapılmadığı bir duruş çok daha verimli olurdu. Aklıselimden kastımız gelişmelere teslim olmak değil, bilhassa gelişmeleri, gelişmelerin dışında yönetebilmek. PKK nın ABD rahminde büyütülmüş İsrail peydahlaması bir cenin olduğunu biliyoruz. Bu cenin her ne kadar ABD ve İsrail ortak peydahlaması ise de, büyültürken içeriden ve dışarıdan mamalandıkları kesin. Büyütülmesine katkı sağlayanların listesi hem uzun hem de oldukça karmaşık. Allah(cc) bu konudaki gaybı bize bildirirse dudaklarımızı uçuklatan üstü örtülmüş gerçeklerin ortaya çıkacağı kesin.
Biz bir kişinin haksız yere öldürülmesinin, tüm âlemin öldürülmesine denk sayıldığı bir dine iman etmişiz. Anadolu’nun muhtelif bölgelerinden Türküyle, Kürdüyle, , Çerkez ve Tatarıyla askere giden bu yiğitlerimizin veballerinin birçok insanı yakacağına inanıyoruz. Oluşturulan bu zaafiyetin sorumluları bu dünyada değilse de Rahmanın huzurunda bu işin hesabını verecekler. Onca teçhizat, onca bütçe ve onca imkâna rağmen yirmi beş yıldır “mutat büyüyen” bu sorunu kimin çözeceği belli. Fakat geldiğimiz noktada yetmiş milyonluk bir ülkede bir milyonluk ordusu olan bir devletin birliği, sayısını bilemediğimiz ama dikkat çekmeyecek kadar az olduğunu sandığımız teröristler tarafından basılıyor, askerlerimiz öldürülüyor bir kısmı ise kaçırılıyor. Bunun çok ama çok ciddi bir zaafiyet olduğu ortada. Gazetelerden okuduğumuza göre, namaz kılan subay ve astsubayları, eşleri vasıtasıyla istihbarat eden, en ücra köşedeki Kur’an faaliyetinden bile anında haberdar olan bir yapı, böylesi bir duruma nasıl vakıf olamaz, bunu bizim sivil kafayla bilmemiz mümkün değil.
Çözümün, ülkedeki etnik kimliğin birbirine düşman edilmesini isteyen grupların taleplerinden geçmediği kesin. Uzun soluklu bir programla çözüme gitmemiz gerekiyor. Bu uzun yolda ekonomik planda, kişi başı milli hâsılanın on beş, yirmi bin dolarlı seviyelere çıkartılmasından, sosyal yapının tamiri için, etnik yapıları bütünleştirici bir adres olarak dinin daha da önemli hale getirilmesine kadar birçok konu var. Bu konuları çözmedikçe bölgesel ekonomik farklılıkları merhametli bir baba tavrıyla en düşük düzeye çekmedikçe çözüm gecikecek, sorun büyüyecektir. Karşımızda istediği adrese çok kolay taşınabilme kabiliyetine sahip bir düşman var. Taşındığını kesin olarak bildiğimiz bir adrese yüz binlik ordu ile taarruzda bulunmanın teknik karşılığını ben bilmiyorum. Lakin sosyal ve ekonomik depreminin şiddetini herkes gibi bende az çok hissedebiliyorum. Selam ve dua ile.