Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliği bitti

Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliği bitti

Kılıçdaroğlu ve Sav ikilisi ağır referandum yenilgisinden sonra, emekliye ayrılacak.

Kılıçdaroğlu'nun liderliği bitmiştir

Tamam, kabul...    Bazı şeyleri vaktinden önce yazıyorum ve medya patronlarından bürokratlara kadar çok canı sıkılan olabiliyor.
Fakat benim işim bu.
Bu yazıyla da CHP'de Kılıçdaroğlu liderliğinin bittiğini kayda geçirmek durumundayım.
Yok, hayır...

Önünde iki yol vardı, ya halkın gündemini ve CHP tabanının da değişim talebini merkeze alacak ve siyaset yapacaktı... Ya da nomenklatura'nın kapalı iktidarına teslim olacaktı... gibi yorumlar yapmayacağım.
Demokratik Atatürkçülük, kuruluş felsefesini yeniden üretmek gibi entelektüel çaba gerektiren zaruretlerden de söz etmeyeceğim.
Bunları zaten genel başkan olmadan önce ve olduktan sonraki süreçte miktar-ı kafisiyle yazdık.

Ben şimdi, Malatya'da, 'Bu anayasa değişikliği kayısı üreticisinin sorununu çözüyor mu? O zaman hayır' sözünü söylediği an itibarıyla Sayın Genel Başkan'ın liderlik vasfının kalktığının aleniyet kazandığını kayda geçiriyorum.

Bundan sonra aynen şöyle olacak:
Kılıçdaroğlu ve Sav ikilisi ağır referandum yenilgisinden sonra, emekliye ayrılacak.

CHP'de doğacak yeni liderlik, muhakkak surette, demokratik düşüncenin nasıl refah getirdiğini, demokratikleşmenin kayısı üreticisinin sorununu da nasıl çözebileceğini en az kayısı üreticisi kadar anlayabilecek yeterlilikte bir liderlik olacak...

Ve Kılıçdaroğlu ile birlikte bir adım ileri, iki adım geri atan, her şeyi bilen ekibi bu değişimi hayret kuşlarını seyreder gibi seyredecek.
Cesaret edemedikleri her değişimi bu yeni liderlik yapacak.
Bu bir kural mı? İstisnası hiç mi yok?

Var elbette ama Kılıçdaroğlu ve ekibinde 'aikido' üzerine düşünebilecek entelektüel müktesebat ve cesaret yok...
Baksanıza, 35. madde diye afra tafra yapıyorlar...

Başbakan, 'buyurun getirin teklifi değiştirelim' diye yerlere çarpıyor hazretleri...
Genel başkanlığı bir müddet daha devam edecek olsa da, Kılıçdaroğlu liderliği, anayasa değişiklik paketinde 'kayısı' başlığı aramakla resmen kapanmıştır.

Ama hesaplarını Kılıçdaroğlu üzerine yapmış olanların ikna olması elbet biraz daha zaman alabilir.
Kesip, bir köşede saklasınlar bu yazıyı.

 

12 Eylül vurgusu çok yerinde
Çünkü...  Diğer müdahaleler toplumun bir kesimi hedef alınarak yapılmasına rağmen, 12 Eylül toplumun tümünü hedefe alan, yeniden formatlamaya çalışan bir müdahaleydi.
Dolayısıyla... Sadece bir kesim için değil, toplumun tamamı lehine anayasa değişikliği getirmeye çalışan Başbakan'ın 12 Eylül vurgusu yerindedir.
Aksi, bu anayasa değişikliğini sadece bir kesimin talebine indirgeyebilecek bir tehlike içeriyor.

Teknik olarak da, zaten bir kesimin maksimum yüzde 47'ye ulaşmış oyundan daha geniş bir mutabakata ihtiyaç duyuluyor. Toplum demokratikleşmeyi her alanda zorluyor.

Siz bakmayın, Ertuğrul Özkök'ün, 82 Anayasası'nın aldığı yüksek oyu hatırlatıp sopa sallamasına...
82 Anayasası içeriği yüzünden onaylanmadı.
Bu milletin derin bilinci, bu anayasayı onaylamazsak, askeri yönetim sürmeye devam eder kaygısıyla onayı verdi ve kapanmamış bu hesabı vicdanında saklıyor.
12 Eylül'de yaralı da olsa demokrasiye bir an önce geçilebilsin diye onay verenler, şimdi o anayasanın değişmesi için 'evet' diyecek.
Referandum, bu imkanı sunuyor.

Sarıgül Hüsamettin Özkan'ı neden dinledi?
Benim için karanlıkta kalan konu şudur:
İlk kez buradan öğreneceksiniz, Sarıgül'ü CHP'den kopartan olaylı kongrenin kapısından girerken, Hüsamettin Özkan, Mustafa Sarıgül'ü arayıp, 'o salona girme, vazgeç' demişti...
Sarıgül, Hüsamettin Özkan'ı o zaman dinlemedi.
Peki şimdi, 'parti kurma, CHP'nin önünü aç' diyen Hüsamettin Özkan'ı niye dinledi?

Bunun cevabını çok yakında öğreneceğiz.
Sarıgül-Baykal görüşmesini küçümsemeyin.

Atılgan Bayar/Akşam