Kasım Çakır
Kendilerini melek zannedenler
İnsanlarla olan ilişkilerimizi, dini, insani ve ahlaki değerlerimizin oluşturduğu çerçeve içerisinde kalarak yürütürüz. Bu çerçeve dışına çıktığımızda istemediğimiz durumlarla karşı karşıya kalırız.
Toplumsal yaşamımızda, akrabalarımız, yakınlarımız, çevremizden bir kısmı ile uzun süren huzursuzluk, kırgınlık ve sorunlar yaşanmaktadır. Bazı hatalarımızı uzun süre devam ettirmek çevremizle olan ilişkilerimizde büyük sorunların yaşanmasına neden olmaktadır.
A- Sevgi, saygı, şefkat, hoşgörü, güven, vefa, ahde vefa, sadakat, adalet, dostluk, sabır, doğruluk, dürüstlük, samimiyet, yardımseverlik, tevazu, alçak gönüllülük, mütevazilik, empati, teşekkür etmek, nezaket gibi değerlerimiz ilişkilerimizde olmazsa olmaz olan değerlerimizden bir kısmıdır.
B-Hasetlik, kıskançlık, çekememezlik, bencillik, adam kandırma, cehalet, önyargı, gıybet, dedikodu, iftira, yalan söyleme, kibir, gurur, böbürlenme, haksızlık, kabalık, yanlışta ısrar etmek, zorbalık, haksızdan yana olmak şiddetle kaçınılması gereken huy, alışkanlık ve hatalardır.
A şıkkında saydığımız değerleri yaşamaya devam etmek, bu görevlerimizi sürdürmek inatlık değildir. Fakat B şıkkında saydığımız zararlı huy ve alışkanlıkları devam ettirmek katiyetle inatlıktır. Yanlışta inat etmek ahmaklık, vicdansızlık ve cehalettir.
B şıkkında saydığımız ve davranışlarımıza olumsuz yön veren bu olumsuz duygu, düşünce, huy, alışkanlıklar akrabalarımız, yakınlarımız ve çevremizle olan ilişkilerimize yansır, çıkmaza sokar.
Akrabalarımız, yakınlarımız, çevremizle yaşadığımız sıkıntıların en büyük nedenleri; yukarıda saydığımız, şiddetle kaçınılması gereken onlarca yanlış alışkanlıklarımızı ısrarla devam ettirmemizdir. İlişkilerimiz bu nedenlerden dolayı çoğu zaman çıkmaza girmektedir.
Bu tür duygu, düşünce, davranış, alışkanlıklarımız neticesinde karşımızdakine dünyayı dar ediyor, zindan ediyoruz. Bir başkasının yaşam alanını daraltıyor, huzurunu kaçırmış oluyoruz.
Akrabalar, komşular, arkadaşlar, gelin-kaynana arasının açılmasına neden olan; hasetlik, kıskançlık, çekememezlik, bencillik, gıybet, dedikodu, kibir, gurur, enaniyet nefsimize yenik düştüğümüz huylarımızdandır.
Duygu, düşünce, huy, psikoloji elle alınıp, gözle görünen bir emtia, somut bir varlık değil, soyut kavramlardır. Bu yanlış huy, duygu, düşünce, psikoloji ile davranışlarına yön verenlerin suçunu, hatasını ispat etmek, kabul ettirmek çok zordur.
Yakınları, çevresi tarafından bu saydıklarımıza maruz kalanlar çoğu zaman kendisine yapılan haksızlık ve vicdansızlığı anlatmakta çok zorluk çeker. Kendisine yapılan haksızlığı anlatamamak ne kadar zor bir şey değil mi?
Kul, beşer şaşar, hatada yapabilir. Benim şaşa kaldığım, anlayamadığım iki gerçek; birisi hatada ısrar etmek, diğeride eleştiriye şiddetle kapalı olup hata kabul etmemek ve reddetmektir.
Toplum olarak bir diğer yanlış huyumuz; birisine yapılan haksızlıkta suçlu olanı, haksız olan akrabamızı, adamımızı kayırmak huyu. Birlikteliklerin ortasına ileride bomba olup düşen, parçalayan ve bağları koparan bu yanlış huyumuz değimlidir? Bu huyumuzdan bir vazgeçebilsek.
Hasetlik, kıskançlık, çekememezlik, bencillik, önyargı, gıybet, dedikodu, yalan söyleme, kibir, gurur, böbürlenme, haksızlık, kabalık, haksızdan yana olmak, yanlışta ısrar eden ve suçunu onlarca yıl kabul etmeyen, inat eden bir yakınınıza sormaz mısınız;
‘’SEN MELEK MİSİN? Hatanı neden kabul etmiyorsun? Hatanızda neden ısrar ediyorsunuz? Yeter artık yahu, vicdan yahu!’’