Kırmızı külot ve yeni yıl

Sevgili nitelikli okurlarım,

 

Bir yılı daha gerinizde bırakıyorsunuz ve yeni bir yılı kucaklamaya hazırlanıyorsunuz. Her ne kadar zaman boyutsuz ve sınırsız olsa da yıl dönümleri yine de geçmiş ve gelecek arasındaki hesaplar açısından önemli bir an...

Bizim için sadece yeni bir yıla başlamak var. Yılbaşı partileri yok, hindi dolmalar yok, mumlar yok, partiler yok, piyangolar, kırmızı külotlar yok. Bunlar bizde yok. Şimdi sorun kendinize, kırmızı giysen ne olur ki; erkek adam asla giymez. Bu yıl neler yapmak istemiştiniz, neleri yapabildiniz bence siz onu düşünün...

Yaşanan sürprizler, sevinçler, hatalar, üzüntüler, ahlar vahlar...

Yeni yıla girerken kendinize 2 dakika ayırıp yaşamınız üzerine düşünmeye ne dersiniz?

Size on gün evet10 koskoca gün kalıyor, 365 günde. Zamanı kaliteli yaşayın dostlar...

Ne demiş peygamberimiz (s.a.v); Yaşlanmadan gençliğin, hastalanmadan sağlığın, meşgul olmadan boş vaktin kıymetini bilelim.

 Bir yıl boyunca yaptığımız aktivitelerin toplam saati kaç gün ediyor biliyor musunuz? Bilmiyorsanız işte kanıtı.

Bakın dostlar 365 gün nasıl geçmiş.

 -122  gün boyunca uyuyoruz...

 -30  gün boyunca yemek yiyoruz...

 -8  gün boyunca tuvalete gidiyoruz...

 -23  gün boyunca kişisel temizliğimizle uğraşıyoruz...

 -30  günümüzü yolda geçiriyoruz...

 -11  gün boyunca alışveriş yapıyoruz...

 -9  gün boyunca telefonla konuşuyoruz...

 -61  gün boyunca TV izliyoruz...

 - 4   gün boyunca hasta yatıyoruz...

 -45  gün boyunca ev işleri ile uğraşıyoruz...

 -11  gün boyunca gazete okuyoruz... (keşke okusak)

Dikkat edin saydıklarımın arasında hiç ibadet yok. Ve sadece 10 gün var...

Ne mi yapalım?

En azından bir gününüzü tamamen kendinize ayırın,

En azından bir kez hiç bilmediğiniz bir dilde “seni seviyorum” demeyi öğrenin,

En azından bir kez kendinize yada bir sevdiğinize hediye yada bir doğum günü pastası alın,

En azından bir kez duşta şarkı söyleyin,

En azından bir kez duygularınıza engel olmayın. Bırakın gözyaşlarınız süzülsün,

En azından bir kez Cuma namazı kılın,

En azından bir kez bir aşk şiiri okuyun,

En azından bir kez yüksek sesle gülün,

En azından uzun zamandır aramadığınız bir arkadaşınızı arayın,

En azından bir kez bayram namazı kılın,

En azından bir kez kurban kesin,

En azından bir kez akraba ziyareti yapın,

En azından bir kez şehrin farklı bir mekânını öğrenin,

En azından bir kez güneşin doğuşunu seyredin,

En azından bir kez dargın olduğunuz bir kişi ile barışın,

En azından bir kez birisine onu sevdiğinizi söyleyin,

En azından bir kez hayal kurun,

En azından bir kez trafikte birisine yol verin,

En azından bir kez yastık kavgası ya da su savaşı yapın,

En azından bir kez yıldızlı bir gecede gökyüzüne bakın,

En azından bir kez birisine gülümseyin,

En azından bir kez kuşlara yem verin,

En azından bir kez yaşlı bir insana yardımcı olun,

En azından bir kez işinizden eve farklı bir yoldan gidin,

En azından bir kez bir yoksula yardım edin,

En azından bir kez bir eşyanızı birisi ile paylaşın,

En azından bir kez birisine sarılın,

En azından bir kez “Birisinin yaşamını zorlaştırıyor muyum?” diye kendinize sorun,

En azından bir kez bugün hiç küfretmiycem diye söz verin.

En azından bir kez kendinizi sevdiğinizi yüksek sesle söyleyin.

En azından bir kez kendinizi sevebilmenize izin verecek şekilde yaşayın. Veee

En azından bir kez, Kuran’ın mealini okuyun.

En azından... Eğer sağlıklıysanız bir kez, Ramazan orucunu tutun.

En azından... Kazancınız az da olsa varsa bir kez, zekâtını verin.

En azından bir kez namaz kılın,

En azından bir kez ölmeden...

Bu yıl bunlardan hangisini yapmıştınız?

MUTLU, SAĞLIKLI YILLAR...

Hoşça, sağlıcakla kalın. Ama en önemlisi Adam gibi Adam Kalın.

 

++++

 

HAFTANIN KISSADAN HİSSESİ

 

Hayat Hep Bir Telaşe..!

 

-Hep bir koşuşturma mı? Acaba..?

-Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?

-Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...

-Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...

-Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ve ardında bitecek hepsi.Ve son nefes..!

-2008 de son nefeslerinde..!

-Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde, hayatı “TV” programlarında arayanlar. Size sesleniyorum!

-Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?...

-Hangi tv programı verebilir ki bir babanın fikirlerini, annemizin sıcaklığını ve samimiyetini?

-Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?

-Delete yapabilirmisiniz sevdiklrinizi yada akrabalarınızı?

-İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?

-Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?

-Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir acaba?

-Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?

-Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını.

-Yada kar altında açan o güzelim Kardeleni..!

-Arkadaşlığı bilgisayarlarına gömenler, neden çalmazsınız karşı komşunuzun kapısını..!

-Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?

-Ya yağmur. Yağmur damlası düşer mi acaba ekranınıza?

-Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?

-Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?...

-(Ne acı ve ne çelişkidir ki böyle bir yorumu yine bilgisayardan iletiyorum...) Ben: Yazı işlerineee, ordan da yine bilgisayarla gazetelerinize..!

 

+++

 

BİRAZ DA GÜLELİM..!

 

Noel baba ve Nasreddin Hoca’nın farkları

Her yılbaşına yaklaştığımızda bu iki karakter hakkında bir yazı yazma gereği duyarım. Ama tembelliğimden olsa gerek hayatta kaleme alamam -ya da klavyeye alamam diyeyi -. Maalesef kültürümüz o derece yozlaştı ki yılbaşı gibi bir saçmalığa, yeni yıla başlangıç diyelim, kendimizi kaptırdık gidiyoruz derken, noel baba gibi bir saçmalığa da kaptırmaya başladık. Hıristiyan geleneklerini ki (Hiristiyanlar da bal gibi biliyorlar İsa ‘a.s’ yılbaşında doğmadığını) nasıl da bizimmiş gibi benimsedik. Nasreddin Hoca’yı “OUT” yaptık bir entelin deyimi ile Noel Baba’yı da “İN” yaptık.

Neyse EYLOS’un sitesinde gördüğüm bir yazıyı size aktarmak istiyorum… Olaya mizahî açıdan çok güzel bakabilmiş 

Noel baba ve Nasreddin Hocamız’ın Farkları:

1- Noel Baba, yılbaşına doğru gündeme gelen bir “dönem” figürüdür… Nasreddin Hoca, yılın her günü yıldızdır her günü!

2- Noel Baba, ‘bütün çocuklara karşılıksız armağan verme’ gibi ütopik, imkansız bir fikrin kolpa kahramanıdır… Nasreddin Hoca, ‘parayı ver düdüğü çal’ dürüstlüğüyle realist ve sahici bir kimsedir. O kadaaar.

3- Noel Baba, çam ağaçlarının katliamında başrol oynar… Nasreddin Hoca, sadece bindiği dalı keser, zararı daha ziyade kendinedir.

4-  Noel Baba maddecidir, nesneler sayesinde ün yapmıştır… Nasreddin Hoca, paraya çevrilemeyecek bir zenginlik kaynağıdır, ruhu ve zekâyı besler… Pratik zekâlıdır hocam.

5 -Noel Baba, geyiklerin çektiği kızakla, üstelik bir de uçarak,(yalan) itici bir sürrealite içindedir… Nasreddin Hoca, eşeğine ters binerek(doğru) reel ortamda sürreallik gösterdiği için daha çarpıcıdır…

6 -Noel Baba aslen Antalya çıkışlıdır fakat asimile olmuştur, doğum yerini meraklısı bilir…(Atlanta, Antalya, Amerika vs.) Nasreddin Hoca sonsuza kadar Akşehir’in evlâdıdır… Akşehirli Türk’tür.

7-Noel Baba, herhangi bir babalığını(şam babası) göremediğimiz bir “baba”dır… Nasreddin Hoca, hepimizin hocasıdır! Babasıdır..!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum