Seyit Küçükbezirci
“Konya Belediyesi, Üçler Mezarlığı’nı Şükrü Doruk’a Satmıştı” deniyor
Yine böyle bir “ocak” ayı; yine böyle “Kıraç yılanı gibi” ısıran bir soğuk... Yıllardan 1959. “Üçler Mezarlığı”ndayım; “Şiirli Mezar Taşları”nı bulmak, üstündeki şiirleri yazıya geçirmek için...
Onyedi yaşındayım, Ticaret Lisesi’nde öğrenciyim; “Konya Folkloru” tekrikam, Özdemokrat Gazetesi’nde tefrika ediliyor... Ticaret Lisesi’nde, öğleden sonraları ders yok; öğrenciler piyasada çalışsın, diye. Ben, “durumdan vazife çıkararak”, öğleden sonralarını folklor derlemelerine ayırmıştım; yaz kış dinlemiyorum.
Öğretmen, şair mütefekkir İbrahim Aczi Kendi’nin derlediği “Konya Mezar Folkloru” Yeni Konya Gazetesi’nde tefrika edildikten sonra, Yenikitap Basımevi’nce kitap olarak basıldı; 1959 yılında. İbrahim Aczi’nin kitabı, Konya basın tarihinde de, ‘Konya Folklor Denemeleri Tarihi’nde de ilk tefrikaydı; ilk kitaptı. O, “eski yazı” ile taşlara kazınmış “Şiirli Mezar Taşları”nı yazıya geçirip “Şiirli Mezar Taşları Folkloru” kitabını yapmak istiyordum.
ÜÇLER MEZARLIĞI’NI ADIM ADIM PARSELLEYEREK “MEZAR ŞİİRLERİ” DERLEME..
Üçler Mezarlığı ile işe başladım; görmediğim bir taş kalmasın; atladığım bir mezar şiiri olmasın istiyordum. Çamurda çaylakta; yağmurda karda, elli adım eninde, elli adım boyunda Üçler Mezarlığı’nı “Baklava dilimi” parselledim; kesişme noktalarına toprak “hoyuk”lar diktim.
Üçler Mezarlığı ile ilgili efsaneleri de topluyordum; onlarca kaynak aynı şeyi söylüyordu; mezarlığın oluşumu hakkında... “İlk yatanlar”, mezarlığın kuzey girişinde hemen kapının solunda yatan, “Gök” mermerden “Selçuki Taşlı” üç Horasan Eri diyorlardı.
Derlediğim efsane şöyleydi:
Konya’nın en büyük en eski mezarlıklarından birisi olan “ÜÇLER MEZARLIĞI” ile ve bu mezarlıkta yatan, adlarını bu mezarlığa veren “ÜÇLER” hakkında, halk arasındaki rivayet:
“Yüzlerce sene evvel, üç ermiş Gonya’ya Mevlana’yı görmeye gelirler. Amma, onlar gelmeden Mevlana’da ölmüş. Mevlana’yı görmemişler.
Bunun üzerine üç eren bir araya gelmiş. Ne yapalım diyi düşünmüşler. İçlerinden “MAHMUDU MUHAMMET”; “Şurda bir düva idelim. Ben düva idiyim, siz âmin diyin. Gıyamette, Cenabı Allah bizi Mevlana’ya gavuştursun” dimiş. Mahmudu Muhammet düva etmiş, diğerleri “âmin” dimiş. Orda üçü de Allah’a gavuşmuşlar.”
“HEY DELİGANLI... BU MEZARLIĞIN SAHİBİ KİM BİLİYOR MUSUN?”
Yine yazının başına dönelim.... Yine böyle bir ocak ayı, ısıran bir soğuk, yıllardan 1959..
Paçalarım çamura batmasın diye yün çoraplarımın içine sokmuşum; kalın paltom sırtımda; annemin sarı tiftikten ördürdüğü yalnız gözlerimi açık bırakan başlık başımda; ellerimde Araplar’da ördürülen, ipi soğan kabuğu ile boyanmış yün eldiven... Giyimlerim zırh gibi...
Şiirli bir mezar taşı buldum mu, hemen çöküyorum, koynumdan defterimi çıkarıp yazıyorum...
Birden bir ses: “Hey deliganlı..”
İrkildim, yazıya dalmıştım; tikeden attım. Döndüm, bir yaşlı adamdı, seslenen... Sözünün devamını bekledim, yüzüne soran gözlerle baktım... İki paltoyu üst üste giyinmiş, küçük bir toprak yığını halinde görünen, kafası çarşaf gibi bir poşu ile örtülmüş yaşlı adam devam etti: “Bu mezarlık kimin biliyon mu?”.. “Bilmiyorum, dedim; Selçuklular’dan bize kaldı, asıl sahibi onlar” dedim.. “Bilmedin” dedi.. “O zaman, kapının orda yatan üç horasan eri”nin dedim.. “Gine bilemedin” dedi. Sinirlenir gibi oldum; “O zaman sen söyle” dedim.. Gülümsedi, sakalına yapışmış kırağıları eliyle sildi; “Bu mezarlığın sahibi, aha, ileride yatır. Buranın sahibi Doruğun Şükrü” dedi. Allah’a ısmarladık, güle güle demeden kalkıp gitti; her ay iki gününü bu mezarlıkta geçirirmiş; veremden bir yıl arayla ölne iki gelinlik kızının arasında gün boyu otururmuş; ölünce de, burada, iki kızının arasına yatacakmış.
“ÜÇLER MEZARLIĞI”NI BELEDİYEDEN SATIN ALAN ŞÜKRÜ DORUK
Fazla aramadan buldum “Doruğun Şükrü”nün mezarını; yakınlarımdaymış. “Konya’nın tanınmış kereste tüccarlarından”; 1878 yılında doğmuş, 1949 yılında ölmüş. Ben başına vardığımda on yıldır orada yatıyormuş.
1959’da, 1970’de, aklıma geldikçe; 1980’de, 2000’lerde; daha geçen ay, “Eski Konyalılar”dan kime rastlamışsam, sordum: “Üçler Mezarlığı kimin?” diye.. Hepsi, 1933 doğumlu, “Cumhuriyet”le yaşıt şair yazar A.Cenap Kendi de “Orayı Şükrü Doruk, parsellenip satılmasın diye bedeli olan parayı şıkır şıkır sayıp Belediyeden satın aldı” dedi.. Konya’nın yetmiş yılını adı gibi bilen gazeteci Nail Bülbül de, Konya Ansiklopedisi’nin 3. cildinde 130. sayfada, “Şükrü Doruk” maddesinde aynı söylemi doğruluyor.
Üç ay önce.. Sonra ayırırım, bir münasip zamanda seçerim diye kesip kesip biriktirdiğim gazete kupürlerinden bir çuvalı açtım; seçmeye çalışıyorum. Hikmetinden sual olunmaz, elime bir kupür geçti; 13 Mart 2006 da Yeni Konya’dan kesmişim, saklamışım.. A. Cenap Özkaşıkçı bir köşe yazısı yazmış; başlığı: “Şükrü Doruk Beyefendi’ye Ait Bir Anı”.
Hayret bir şey... Yıllarca zaman zaman peşinde olduğum, ipuçlarını yakalamaya çalıştığım “Üçler Mezarlığı’nın satışı” ile ilgili konu.
Size, A.Cenap Özkaşıkçı’nın, 13 Mart 2006 günü, Yeni Konya’da yayınlanan Şükrü Doruk ve Üçler Mezarlığı konulu yazıyı aynen sunuyorum.
***
ŞÜKRÜ DORUK BEYEFENDİ’YE AİT BİR ANI
Kıymetli okurlarım: şahsen Şükrü Doruk beyle tanışmadım, ama sözlerine güvenilir ravi kimselerden onun hakkında bilgi edindim. Şükrü Doruk Bey Konyalı bir hemşerimizdir, tüccardır, kereste ticaretiyle iştigal etmiştir. Elbette ki lütfü- ilahiyle çok para kazanmış, hayır hasenatı bol bir kimsedir. Çocuğu yoktur. Meramda kendi ismini taşıyan bir ilkokulu, Gazi Liseli yanında da lise talebeliğim zamanında yatılı öğrencilerinden hasta olanların kullandığı bir revir binası mevcuttu. Aynı zamanda şimdi çağ sitesi olan köşe bina da onun ikamet ettiği çok balkonlu üç katlı apartmandı. Bu kısa kısa başlangıç, girizgâhtan sonra asıl anlatmak istediğim konuya gelelim. 1930’lu yılların başı, bütün dünya milletleri müthiş ekonomik buhran yaşıyor. Bu ekonomik buhrandan tabii ki yurdumuzda etkilenmiştir. Bu arada zamanın Konya Belediyesi idaresi de çok zor durumdadır. Aylardır memur maaşları ödenememiş, yatırım yapma imkânları kalmamış, nakit paraya çevirebilecek değerli emlaklarını satıp tüketmiştir. Günlerden bir gün hani kurnaz, cin fikirli bir yönetici bilinmez belediye idarecileriyle Şükrü Doruk beye ziyarete giderler ve hali pür melallerini geniş şekilde arzederler. Son olarak da para temini için yapabilecekleri yegâne çözüm yolunun ÜÇLER KABRİSTANI’nı parselleyip satma fikrinde olduklarını arzederler.
Bu kıymetli dahiyane fikri duyar duymaz Şükrü Doruk bey ayağa fırlar; “Yahu bin senelik Müslüman kabristanını nasıl satıp yok ederseniz? Siz Allahtan korkmaz mısınız? Milletin yüzüne nasıl bakacaksınız?” gibi sözleriyle infialini dile getirir.
Belediye yöneticileri de: “Çok haklısınız, Şükrü ağa, biz de ne yapacağımızı şaşırmış bir haldeyiz, parasızlıktan böyle fikir aklımıza geldi, sen akıllı adamsın şehrin ağasısın, bize bir çıkış yolu göster”. Şükrü Doruk Beyefendi gümüş tütün tabakasından bir sigara sarıp derin bir nefes çektikten sonra: Pekala bu satıştan ne kadar bir gelir elde edeceğimizi hesapladınız mı? Cevaben belediyeciler hiç de küçümsenmeyecek bir meblağ söylerler. Bir müddet düşünen Şükrü Ağa suskunluğunu bozar ve “Tapu devir işleriyle tekrar kabristan olarak kullanma vakfiyeleri muamelatını hemen hatırlatınız, istediğiniz parayı ödeyeceğim” der. Evet Konyalı hemşerilerim, bugün ÜÇLER MEZARLIĞI mülkiyeti, hayırsever bir şahıs olan Şükrü Doruk Beyefendiye aittir. Mübarek naaşları da o kabristanda metfundur. Nur içinde yatsın. Darısı diğer dünyalığı bol olan ağalarımızın başına. Değerli belediye yöneticilerimden bir istirhamım olacak. Bu hususu pek çok kimse bilmemektedir. Gerçi hayrın hayırlısı gizli olandır. Üçler kabristanı ana giriş kapısına veya münasip bulunacak başka bir yere buna dair levha konabilir mi? İlgililere arzederim. Hoşçakalın…
***
HAYIRSEVER ŞÜKRÜ DORUK HAKKINDA KISA BİLGİ
1878 tarihinde, Konya’da Topraklık semtinde doğdu. Larende Caddesi’nde kereste tüccarlığı yaptı. Tanınmış, bir “Konya zengini”ydi.
Çocuğu olmadı; on kimsesiz çocuğu evlat edindi, büyüttü, evlendirildi; “Baba hediyesi” olarak gayrimenkuller verdi. Tarihi “Başaralı Çarşısı”nın sahibiydi.
“Numune Hastanesi”nin masraflarını karşılamak için; çeşmelerin yaşaması için dükkânlar bağışladı.
Konya Lisesi’nin bahçesinde hastalanan öğrenciler için “Konya Lisesi Reviri”ni yaptırdı. Revir çok uzun yıllar öğrencilere sağlık hizmetleri verdi.
Meram son durakta “Şükrü Doruk İlkokulu”nu yaptırdı.
“Doruğun Şükrü” olarak tanındı; öleli altmış sene olmasına rağmen unutulmadı, hep hayırla anıldı. Adına, dedikodu bile olsa gölge düşmedi
MESAJ1:
Bu konuda bildiklerinizi, büyüklerinizden duyduklarınız varsa, lütfen, 0535 824 63 15’den beni arayın.
MESAJ2: Sunulan Üçler Mezarlığı ile ilgili resimler yazar-şair Ali Işık’tan sağlanmıştır. Teşekkürler...