Konya Milletvekili Sorgun'dan 12 Eylül darbesinin 41'inci yılı açıklaması!
12 Eylül 1980 darbesi 41. yılında değerlendiren AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Sorgun 12 Eylül darbesini öncesi ve sonrasıyla değerlendirmek gerektiğini belirterek, “12 Eylül tek başına bir darbe değil, bir darbeler serisinin ara durağıdır" dedi
AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Sorgun, 12 Eylül 1980 darbesinin 41. yılı münasebetiyle yaptığı açıklamada, 12 Eylül darbesini öncesi ve sonrasıyla değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Padişah Abdülaziz iki bileğini birden nasıl kesti?
Konya Milletvekili Ahmet Sorgun açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“12 Eylül tek başına bir darbe değil, bir darbeler serisinin ara durağıdır. Bizde darbeler tarihi neredeyse 150 yılı bulur. Geçmişi 1876 Abdülaziz'in hallinden başlar. Hatırlarsınız, Padişah Abdülaziz iki bileği kesilerek intihar etti süsü verilir; ama bir insanın iki bileğini kendisinin nasıl kestiği asla o günden bugüne kadar izah edilememiştir. Bu birinci darbedir.
1960, 1971, 1980, 28 Şubat, 15 Temmuz..
İkinci darbe 1909'da bizim 31 Mart Vak’ası dediğimiz darbedir. Sonra Cumhuriyet döneminin ilk darbesi, 27 Mayıs 1960 Darbesi, arkasından 12 Mart 1971 Darbesi geliyor. Yine akabinde 12 Eylül 1980 Darbesi ki; Bugün 41. Yılıdır.. 1980’den sonra 28 Şubat Postmodern Darbesi ve nihayet hepsinin üzerine tuz biber eken 15 Temmuz 2016 Darbe kalkışmasıdır. Gördüğünüz gibi bunlar bizim ülkemizde serinin birer parçasıdır.
Darbelerin ortak özellikleri vardır
Ancak şunu ifade etmemiz gerekir; bu saydığımız darbelerin ortak özellikleri vardır:
1- Bütün darbeler millet iradesine karşı yapılmıştır.
2- Darbeciler; küresel emperyalizm bir ülkeyi, bir toplumu, bir milleti, nerede görmek istiyorsa, nasıl görmek istiyorsa, konumlandırdıkları bir yer vardır, oraya çekmek isterler.
3- Bütün darbeler, bir dış destek olmadan asla yapılamaz. Tarih boyunca görülmemiş ve duyulmamıştır.
4- Darbeden önce kaos ortamı oluşturulur ki; darbeye hazırlık olsun, toplum darbeyi benimsesin.
15 Temmuz'un kazananı millettir
5- Her darbenin bir kazananı, bir de kaybedeni vardır; ancak burada bir nokta, bir ayrıcalık var; bütün darbelerin bugüne kadar hep kazananları belli kesim olmuştur, kaybedeni ise millet olmuştur. Ama 15 Temmuz ki, ben 15 Temmuz'a bir darbe demiyorum; bir işgal girişimiydi, darbe girişimi değildi ve 15 Temmuz’un kazananı millet olmuştur. Kaybedeni ise darbeciler ve darbecilerin arkasındaki emperyalist güçler olmuştur. 15 Temmuz’un böyle bir farkı vardır.
Darbenin iyisi kötüsü olmaz. Darbenin meşrusu olmaz!
12 Eylül darbesinin sonuçlarına baktığımız zaman 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ belgelendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 30 bin kişi siyasal sığınmacı olarak yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. Yargılanan gazeteciler toplam 3 bin 315 yıl 6 ay hapse mahkûm oldu. 300 gazeteci saldırıya uğrarken, 3 gazeteci silahla öldürüldü. 12 Eylül 1980-6 Kasım 1983 arasında gözaltında veya cezaevinde ölenlerin sayısı 183, siyasi sonuçları kadar ekonomik sonuçlarıyla da Türkiye’yi kaosa sürükleyen darbelere 15 Temmuz’da 2016 milletimiz son noktayı koymuştur..