Konya'da Dr. Çiftçi, Dr. Özüdoğru ve Kara deprem bölgesinde yaşadıklarını anlattı: Küçük kıyamet gibiydi

Konya'da Dr. Çiftçi, Dr. Özüdoğru ve Kara deprem bölgesinde yaşadıklarını anlattı: Küçük kıyamet gibiydi

Adıyaman’a giderek çalışmalara katılan Dr. Hasan Çiftçi, Dr. Abdullah Özüdoğru ve depremi Kahramanmaraş’ta yaşayan Muhammet Kara Konya Aydınlar Ocağında yaşadıklarını anlattı

Türkiye 6 Şubat'ta Kahramanmaraş'ta meydana gelen asrın deprem felaketi ile sarsıldı. 11 ilde on binlerce vatandaşın hayatını kaybettiği depremin hemen ardından Konya'dan Adıyaman'a giden Dr. Hasan Çiftçi ve Dr. Abdullah Özüdoğru yaşanan afetin büyüklüğünü anlatırken, Konya'nın ise kadim başkent olma vazifesini layıkıyla yaptığını söyledi.

Konya Aydınlar Ocağının düzenlediği sohbetlerde bu hafta Kahramanmaraş merkezli deprem konuşuldu. Adıyaman’a giderek yardım çalışmalarına katılan Dr. Hasan Çiftçi, Dr. Abdullah Özüdoğru ve depremi memleketi Kahramanmaraş’ta yaşayan Muhammet Kara, İl Halk Kütüphanesindeki programda gözlemlerini anlattı.

Programın açılış konuşmasını yapan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü deprem vesilesiyle Türkiye’de başlatılan yardım seferberliğine dikkat çekerek, “Yardımlaşmada gösterdiğimiz duyarlığı, keşke depreme dayanıklı binalar üretmede de gösterebilseydik" dedi.

Adıyaman'da deprem sonrası çalışmalara katılan Dr. Hasan Çiftçi, Kahramanmaraş depreminin bugüne kadar karada meydana gelmiş en büyük deprem olduğuna işaret ederek, “Yıkım gücü çok yüksek bir deprem yaşadık. Depremden etkilenen bölge dünyanın pek çok ülkesinin yüz ölçümünden daha büyük bir alanı kapsıyor” dedi.

5.jpg

"ADIYAMAN DEPREMİN ÖKSÜZ ÇOCUĞU.."

Konya sağlık ekibinin görev yaptığı Adıyaman’ın depremin öksüz çocuğu olduğunu da kaydeden Çitçi “Depremin merkezi Pazarcık’ta çok az sayıda yıkılmış bina görünce ben ucuz atlattığımızı düşünüp sevinmiştim ama Adıyaman'a varınca öyle olmadığını gördük. Eski Adıyaman diye tarif edilen yer neredeyse hiç kalmadan yıkılmıştı. Neyse ki ilçelerinde çok hasar yoktu da insanların bir kısmı oralara gitti” diye konuştu.

Çok fazla yıkıntı olması sebebiyle bütün enkazlara aynı anda müdahale etmenin imkansız hale geldiğini anlatan Çiftçi, “Çok doğal olarak kurtarma ekipleri enkaz seçmek zorunda kaldı. Bunu anlayışla karşılamamız lazım” dedi.

"20 DAKİKALIK YOLU 3 SAATTE ALDIK"

Depremin meydana geldiği doğa şartlarını da dikkate almak gerektiğine işaret eden Çiftçi, “Konya’dan Yarma beldesine normal zamanda yirmi dakikada varabiliyorken deprem günü hava şartları sebebiyle ilk yardım ekiplerimiz üç saatte varabildi. Deprem bölgesindeki olumsuz mevsim şartlarına patlayan yolları da eklediğimizde ne denli bir zorlukla karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılır” ifadelerini kullandı.

"YAŞANAN KÜÇÜK KIYAMETTİ"

Depremin dehşetine dikkat çeken Çifti şöyle devam etti: “İnsanlar acılarının ve ne yaşadıklarının halen farkında değiller. Hislerini yitiren, mimiklerini bile kaybeden insanlar gördük. Sadece Adıyaman'da ilk gece bir hastaneye getirilen ceset sayısı bin 250 adet olmuştu. Kamyonlarla ceset taşındı ve insanlar defin ruhsatı için sıraya girerken market kasasında gibi (Benim bir tane var, beklemeden önden belge verebilir misiniz) diye ricada bulunuyorlardı. Bölgenin hali ilk gün tamamen çığlıktan ibaretti. Enkaz altından ve sokaklardan feryatlar yükseliyordu. Sonraki günlerde buralar sessiz şehir oldu. Yaşanan küçük kıyametti ve ben (Allah beterinden korusun) diye dua edenlere (Hayır, Allah bundan da korusun) diyorum. Mali boyutu 100 milyar doların üzerinde öngörülüyor ve bu çok büyük bir rakam. Yakın geçmişte Türkiye'nin IMF'den 1 milyar dolar borç alabilmek için aylarca kapısında beklediğini düşünürsek depremin bize verdiği zararın mali boyutunu daha iyi anlamış oluruz.”

4.jpg

"KONYA KADİM BAŞKENT OLMANIN GEREĞİNİ BU DEPREMDE LAYIKIYLA YAPTI"

Konya’dan bin 300'den fazla sağlık personelinin bölgede görev yaptığını, yüzden fazla sağlık aracının sevk edildiğini anlatan Çiftçi, “Konya kadim başkent olmanın gereğini bu depremde layıkıyla yaptı. Mutlu değiliz ama görevimizi yapmanın huzurundayız. Coğrafyamızın kaderi deprem, terör, savaş ve yangınlar olarak görünüyor ve bu imtihana daima hazırlık içinde olmamız gerekiyor. Tarım arazilerine konut yapıp tepeleri boş bırakmış olmakla tedbirden uzaklaştığımızı söyleyebiliriz. Hazırlıklı olmak çadırları, konteyner evleri hazır tutmaktan evvel sarsıntılarda yıkılmayacak evler yapmak demektir. Çiftçi bir de öneride bulunarak, “Her şehri bir deprem bölgesinden sorumlu kılacak bir planlamamız olsa daha iyi olur. Mesela ben Adıyaman’da suya klor attırmak için belediye görevlilerini bulmakta zorlandım. Oysa aynı bölgeden gelmiş ekipler olsaydık koordinasyonumuz daha pratik olurdu” diyerek sözlerini tamamladı.

"HERKES NEFSİNİ, EGOSUNU BİR KENARA BIRAKARAK YORULMAK BİLMEDEN ÇALIŞTI"

Adıyaman’daki çalışmalara katılan Abdullah Özüdoğru ise, bölgedeki sağlık tesislerinin depreme karşı dayanıklı yeni binalar olmasının avantajına dikkat çekerek, “Büyük bir arama, kurtarma ve yardım seferberliği vardı ve bu savaşta ilk planda sağlıkçılar vardı. Öyle de olmalıydı. Herkes nefsini, egosunu bir kenara bırakarak gayret edip yorulmak bilmeden çalıştı. Biz sağlık merkezini hizmete açınca eczacılar odası da harekete geçip seyyar eczaneler oluşmasını sağladı. İnternet olmadığı için protokol numarası vererek ilaçların alınması mümkün kılındı” dedi.

"ALLAH İNSANLARA TOKAT ATIYORSA SEBEBİ VARDIR"

Maya bozulmasının önemli bir sorun olduğunu işaret eden Özüdoğru, “Maya bozuksa yoğurt tutmazmış. Depremden bir gün önce bir lira olan ürünü ertesi gün on liraya çıkaran, bir gün önce üç lira olan ev kirasını ertesi gün üç katına çıkaran insanlarda maya sorunu olduğunu söylememiz mümkün. Allah insanlara tokat atıyorsa sebebi vardır. Buna da (Bozuk mayanın suyunu almak) diyebiliriz” şeklinde konuştu.

3.jpg

"BİNAYI İLK SARSINTIDA TERK ETMİŞ OLANLAR ŞANSLIYDI"

Depremi Kahramanmaraş’ta yaşayan Muhammed Kara ise, “Deprem anında uyanıktım. 80-90 saniye sürdü ama bu süre bizim için adeta bir ömür gibi geldi. Binayı ilk sarsıntıda terk etmiş olanlar şanslıydı, çünkü ilk 6-7 dakika sonra ikinci şiddetli sarsıntı geldi ve büyük hasar o zaman oluştu. İnsanın aciz bir varlık olduğunu depremlerde en net şekilde hissediyoruz. Mesela yangında kaçabiliyorsunuz, sel için bir tedbir alabiliyorsunuz ama depreme karşı çaresizsiniz” dedi.

"DEVLETİN YARDIMDA GECİKTİĞİ SÖYLENTİSİ ASLA GERÇEK DEĞİL"

Depremde en büyük sorunların başında iletişimin geldiğini anlatan Kara, “Telefonlara ulaşılmaması kaos oluşturdu. Devletin yardımda geciktiği söylentisi ise asla gerçek değil. Ana yollarım büyük bölümü depremin ilk günü öğleden önce açılmıştı. Hatta bazı enkazlarda da arama kurtarma çalışmaları başlamıştı. Yine birinci gün binlerce çadır bölgeye sevk edilmişti” ifadelerini kullandı.

1-1.jpg2.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.