"Konya'nın ürün çeşitliliği dengeleri değiştirdi"
Merkez Meram Ziraat odası Başkanı Ali Ataiyibiner, ülke ve Konya tarımı hakkında gazetemize önemli açıklamalarda bulundu.
Konya tarımının iki büyük sorunu olduğunu ifade eden Ataiyibiner, "bütün bunlara rağmen dünya sıralamasında 5. olmak gibi hedefimiz var. Konya olarak ürün çeşitliliğini geliştirirken, bu ürünlerde de Türkiye sıralamasında önemli bir yere geldik" dedi.
-Ziraat odalarının ve Merkez Meram Ziraat Odası olarak misyonunuz nedir,
Bakanlıklarla, kamu kuruluşlarıyla, STK’larla tarımsal örgütlerimizin birlikte çalışmasıyla üreticilerimizin sıkıntılarını çözmek ve her geçen gün ilerleme sağlamak temel amacımızdır. Teknolojik çalışma yönünde ve Türkiye konjönktüründe tarımsal sorunları ve tarımsal gelişmeleri çiftçilerimizle paylaşan bir kurumdur. Türkiye genelinde her ili temsil eden bir tane merkez ziraat odası var. Meram Ziraat Odası da Konya’da merkez ziraat odası durumunda. Merkez Ziraat Odasının da ayrıca görevleri var. Hem diğer 25 odamızla çalışma koordinasyonu düzenlemek hem de diğer tarımsal paydaşlarımızla birlikte tarımın geleceğini veya içinde bulunduğu ortamı her zaman değerlendirebilen bir oda konumunda çalışmalarımızı yürütüyoruz. Tarımla, hayvancılıkla, gıdayla uğraşan bütün meslek temsilcilerinin içerisinde yer aldığı ve mesleği temsil eden bir kurumuz. Yaklaşık olarak hizmet verdiğimiz çiftçi sayısı 110 bin çıvarında. Çiftçi ailesi olarak düşündüğümüzde de 300 bin kişi kapsayan bir nüfusa hizmet vermeye çalışıyoruz. Ziraat odaları, bir meslek örgütü gibi mesleği temsil eden, tarım paydaşlarının yer aldığı ve kayıt sistemlerinin tutulduğu Türkiye’de örgütlenme düzeyinde birinci istek olarak örgütlenen bir oda... Yaklaşık 765 odadan oluşan ve Konya’da da 31 ilçemizin 25’inde örgütlenmiş bir teşkilattan bahsediyorum. Tarımsal paydaşların üst teşkilatı. Tarımsal verilerle birlikte siyasi çalışmaların içerisinde olan, mesleki örgütlerle çalışma içerisinde olan bir meslek kuruluşuyuz aynı zamanda.
-Paydaşlarınız kimler?
Paydaşlarımızı sivil toplum kuruluşları ve kamu kuruluşları olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Yaklaşık olarak suyla ve tarımla uğraşan tüm kamu kuruluşlarını paydaşlarımız olarak değerlendirebiliriz Tarım İl Müdürlüğü, Devlet Su İşleri, kırsal kalkınmayla ilgili bütün kamu kuruluşlarını içine alan Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı, Çevre İl Müdürlüğü... Bunların yanında bir de sivil toplum kuruluşlarımız var. Kalkınma kooperatifleri, üretici birlikleri, tarımsal üretici birlikleri, ve sulama kooperatifleri olmak üzere Konya’da 200’ün üzerinde sulama kooperatifleri de sivil toplum kuruluşları olarak paydaşlarımız arasında yerini alıyor.
-Teşviklerde çiftçilere yardımcı oluyor musunuz, Konya bölgesel ürün üretiminde hangi aşamada?
Kayıtlar ve verilerle ilgili dosya hazırlamada çiftçilerimize yardımcı oluruz. Bu ay içinde ne gibi desteklemeler var ve bununla ilgili ne tür projeler hazırlanacak? sorusunun ayrıntılarını çiftçilerimize duyururuz. 112 tane tarımsal destekleme kalemi var. Buna ilave olarak yem ve gübrede vergi indirimi eklendi. Sera üretiminden tutun da et, süt, tarımsal üretimlerin çoğuna destekleme veriliyor. Tarım, globalleşen dünyada yerini aldı ve biz de Türkiye olarak, gerek teknolojiye ayak uydurarak gerekse desteklemelerle, tarımı daha ileriye götürmeliyiz. Hedefimiz dünyada 5. sıraya yükselmek. Et üretiminde birinci sıradayız, süt üretiminde de İzmir’le başa baş gidiyoruz. Geçtiğimiz zamanlarda Konya tahıl ambarı olarak biliniyordu, şimdi artık ana ürünümüz dışında mısır ve ayçiceği ekimi de yapılıyor. Türkiye’nin petrolden sonra en önemli açığı ham yağ eksikliği. Mısır ve ayçiceği ekiminde Konya’nın da potansiyeli önemli olmaya başladı. Bu iki ürünün Konya’da üretilmesiyle rakamlar ve dengeler değişti. Trakya ayçiceği üretiminde, Çukurova bölgesi de mısır üretiminde öneme sahipti. Yine Konya olarak Türkiye'de havuç üretiminin yüzde 60’ını gerçekleştiriyoruz. İstihdam ve katma değer yönünden ciddi bir katkı sağlıyoruz. Havucun sadece tüketilmesi ve pazarlanması değil, havucun mamüllerinin ve alt yapısının da oluşturulması yönünde girişimlerimiz var. Konya sadece hububat üretim yeri değil, bazı sıkıntıları da giderirsek Konya üretimin ana üssü olacak. Kiraz üretimimiz de sezonunda 3 ay sürüyor. Bu, dünyanın hiçbir yerinde yok. Kiraz üretiminin yüzde 14’ünü, çilek üretiminin yüzde 10’un üzerinde miktarı karşılıyoruz.
-Tarımsal mekanizasyon üretiminde iyi durumda mıyız?
Türkiye’de tarımsal mekanizasyonun yaklaşık yüzde 60'ı Konya sanayisinde üretiliyor. Konya’daki tarımsal üretimin yansıması olarak da sanayi boyutuyla düşündüğümüzde sanayinin da alt yapısı konumunda. Üretim çok gelişmiş durumda ve yaklaşık 40 ülkeye de tarımsal makine ihracat yapıyoruz. Almanya’da her yıl tarımsal fuar düzenlenir ve bu fuar Avrupa’nın en büyük fuarıdır. Dünyada her ülkeden katılım oluyor ve Türkiye bu katılımda dördüncü sırada yer aldı. Yaklaşık 120 firmayla birlikte bizleri temsil etti. Bunun, böyle olması gerekiyor çünkü Türkiye tarımsal üretimde dünyada 7. sırada. Biz teknolojik alanda son yıllarda ön plana çıktık. 5 yıl önce bu kadar katılımcımız yoktu. Hızla gelişen tarımla birlikte tarım makine üretiminde aynı oranda artış var.
-Konya’da ne kadar arazimiz var ne kadarını kullanabiliyoruz?
Konya’nın yüz ölçümü yaklaşık olarak 4.16 milyon hektar. Bunun 2.3 milyon hektar alanında ekim yapılabiliyor. Diğer kalan araziler ormanlık ve mera arazisi olarak kalıyor. Tarım havzası olarak kesinlikle yeterli ve dünyada konjönktür olarak sayılı bölgelerden birisiyiz.
-Tohum üretiminde hangi aşamadayız ve tohumla ilgili ıslah çalışmaları yapılıyor mu?
Tohum üretiminde büyük bir gelişme kat ettik. Kaliteli tohum üretiminde gerekli iklim şartlarının hepsi mevcut. Tohumu 3’e ayırıyoruz. Hibrit dediğimiz üretim şekli, GDO’lu dediğimiz üretim şekli, pek yaygın olmasa da Konya şekerin ürettiği üretim şekli. Halkın kafasını karıştıran tohum ‘hibrit ve GDO’lu tohum. GDO’lu tohum tohumun genetiğinin değiştirilerek insan sağlığına tamamen zararlı üretim yapmak demek. Türkiye, yaptığı kanun ve kurallarla yıllar önce bunun önüne geçmiş durumda. Biz tohum kullanmada İsrail’e bağlı değiliz, kendi tohumumuzun yüzde 80’ini üretebiliyoruz. Konya olarak da Türkiye’de en öndeyiz. Tohum pazarı da dünyada gelişmiş durumda. Çiftçimizin önüne çok seçenekler sunuluyor. Üretici ister yerli isterse ithal tohum alabilir. Ama Türkiye’ye gelen tohumların hepsi bakanlıktan onay alarak ülkeye giriş yapıyor. Halk arasındaki deyimiyle 'GDO'su oynanmış' tohumlar ülkeye giremez.
-Rusya ile olan kriz bizi tarım ürünlerinde nasıl etkileyecek?
Biz sadece Rusya'ya ürün satan bir ülke değiliz. Avrupa kıtasının tamamında bitki üretim çeşidi bin 800... Türkiye’nin 3 bin adet ürün çeşidi mevcut. Biz dünya pazarına mal satmakta hiçbir zaman zorlanacak bir ülke değiliz. Yani biz terzimize göre elbise değil, giyecek adama göre elbise üreten bir ülkeyiz. Rusya'da bizim için dev bir pazar. Ama 'Rusya ürün almıyor' diye ürünlerimizi satamayacak değiliz. Diğer ülkelerle hemen anlaşabilecek ve ihracata başlayabilecek ürün çeşitliğimiz var.
-Dünyada 5. sıraya yükselmek için plan ve projeler nedir?
5. sıraya yükselmek için ürünü işlemek dolayısıyla ham ürün satma devrini bırakmak zorundayız. Artık mâmül ürün çalışmalarını başlatmalıyız. Ülke olarak tarımda her türlü elverişli şartlara sahibiz ve 4 mevsim üretim yapabilecek potansiyelimiz var.
-Su konusunda sıkıntılarımız var mı?
Ülkemiz çok su fakiri bir ülke değil. Dünya konjönktüründe değerlendirdiğimizde zengin bir ülke de değiliz. Kendi kendimize yetebilecek bir suyumuz da var. Dünyada su sorunundan ziyade güneş ve güneşlenme süresi problemi var. Almanya ve birçok ülkelerde yağış çok olmasına rağmen güneşlenme az olduğu için bitki florası da çok az. Güneşlenmeyle birlikte ürünün hem kalitesi hem çeşitliliği artıyor. Biz 365 gün üretime sahip olduğumuz ülkede bazı yapacaklarımızı hızla geliştirmeliyiz. Patates, mısır, ayçiceği bunların hepsi hububatın yanında sulu alanlarda ek ürün olarak yerini almış durumda.
-Konya’da tarım fuarları yapılıyor ve Avrupa fuarları ile karşılaştırdığınızda fuar alanımız ve fiziki şartları yeterli mi?
Türkiye'deki tarım fuarlarıyla karşılaştırdığımız zaman çok iyi bir yerdeyiz. Fuarlarda 200- 300 bin ziyaretçinin uğradığı ulusal boyutta da katılımın olduğu fuarlara sahibiz. Yurt dışına gittiğimiz zaman (Hannover fuarı olsun, Molongo fuarı olsun) başarılı durumda. Yine de Konya’daki fuarın da uluslararası fuarlar içinde önemli bir boyuta ulaşması gerekiyor.
-Konya tarımının en büyük sıkıntısı nedir?
Üretim yapılıyorsa mutlaka sorunlarla karşılaşırsınız. İki ana sorunumuz var; birincisi Cumhuriyet tarihinden bu yana arazı toplulaştırmasıyla ilgili lokal çalışmaların başarısız olması, miras hukukunun yenilenememesi ve çok parçalı arazilerde çalışmalar yapılamaması... Gerçi son zamanlarda toprak hukuku ile ilgili çalışmalar sıkıntıları azalttı Ama yine de 5 yıllık plan içerisinde hızla yapılıp bitirilmesi planlanan Konya’nın tamamının arazi toplulaştırılmasını hızla gerçekleştirilmeli. 5 yıl içinde de arazı toplulaştırılmasının bitirilmesi lazım. Sonraki sorun ise bölgemizin sorunu olan yağış yetersizliği. Ülkeye yağış olarak 600 – 700mm yağış düşerken Konya'ya düşen yağış miktarı daha da azdır. Geniş bir tarım arazisine sahip Konya için bu dezavantajdır. Bunu avantaja dönüştürebilmemiz için de KOP gibi yeni projeler gerekili. Tarımın 3 şartı var toprak, hava, su. Bu şartlar olmadan tarımda verimliliği yakalamak söz konusu değil. Buğday üretiminde yaklaşık 23 milyon ton rakamla rekor kırdık. Biz bu rekoru kuru alanlardan kırdık. Konya’daki sulanabilir arazilerin yaklaşık yüzde 30’ünü sulayabiliyoruz. Geri kalanlar yıllık olarak nadasa bırakılıyor. Bu alanları sulu tarıma kavuşturabilirsek her yıl tarım ekimi yapılabilir. Bu da tarımsal ürünlerin üretilmesinde en az üç kat artış sağlayacaktır.
Röportaj-M.Ali Elmacı -Ahmet Gökbaş