Doç. Dr. Murat Kayacan
Kur’an’da “edindiniz” lafzı
Kur’an’da “edindiniz” lafzı, altı ayette yer almakta olup, ayetlerin dördünde ittehaztum, birinde ettehaztum ve diğerinde de fettehaztum şeklindedir. Söz konusu ayetlerin ikisi Mekki, dördü ise iki Medeni surede yer almaktadır. Bağlam gereği, bu ayetlerin birinde (Bakara, 2: 80) “edindiniz” yerine “aldınız” şeklinde bir çeviri tercih edilmiştir. Bu yazıda söz konusu ayetleri, nüzul sırasına göre ele alacağız.
Dünyada müminlerle ve onların hakka davetiyle alay eden kimselerin, ahiretteki durumları hiç de iç açıcı değildir: “Bunun nedeni şudur: Çünkü siz Allahın ayetlerini bir eğlence edindiniz. Sizi dünya hayatı aldattı. İşte bugün onlar buradan çıkarılmayacaklar, onların özürleri de kabul edilmeyecektir.” (Casiye, 45: 35). Allah’ın ayetlerini alay konusu edinenler, Allah’a inanan müşrikler olunca, alay ettikleri şey arzularına uymayan ayetler olmaktadır. Yani Allah’ın çizdiği sınırlara göre yaşamaktansa taptıklarını söyledikleri Allah’a (haşa) haram helal tayin etmeye kalkmaktadırlar. Yani onlar inanmaktadır ama onların (şirk içerikli imanı) Müslümanlarınki gibi değildir. Onlar, kendilerince çağın gereklerini, medeniyeti vs. dikkate almakta, böylece hem Allah’ı hem tağutları razı edip bir orta yol tutmuş olmaktadırlar!
Şirkin nedenlerinden birisi de İslam ile ilişkisi olmayan kimseleri razı etme niyetidir. Zaten putperestlik de genellikle sevilen bir kimsenin heykelini yapıp ona olan sevgiyi ebedileştirme arzusunun sonucudur. Peşinden; heykelle konuşma, ona birilerini şikâyet etme ve bağlılık sunma törenleri gelir. Halbuki İslam’a rağmen sevgisinin kazanılmaya çalışıldığı müşrikler, onları razı etmek isteyenleri ahirette görmezden geleceklerdir. Çünkü orada herkes kendi derdine düşmüştür. Ateşe atıldıktan sonra Allah’ın kurtardığı Hz. İbrahim (Ankebut, 29: 24), sevginin şirke götürücü yönüne şöyle dikkat çekmektedir:“Dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lanet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.” (Ankebut, 29: 25). Hz. İbrahim döneminde, tevhid dinindense şirk dinini tercih edenler, öğüt alacaklarına Hz. İbrahim’i ateşe atıp susturmayı tercih ettiler. Dünyadaki bu amelleri gibi ahiretleri de ateş olacaktır! Cennette müminler arasında dostluk ilişkileri varken inkârcılar cehennemde birbirlerine lanet okuyacaklardır. Bu da azabın katlanması demektir. Ayetten anlaşılan başka bir şey de bir kimseye/kesime olan sevginin vahyin önüne geçirilmemesi gerektiğidir. Müslümanlar, kendilerini “sevginin vahyi görmezden gelecek boyutlara taşımasına” izin vermemelidirler.
Kenan, Mısır ve çevre bölgelerde buzağıya tapma şeklinde bir şirk mevcut idi. İsrailoğulları, Hz. Yusuf sonrasında Kıptîlere köle oldular ve onlardan bu şirki öğrenip ona eğilim gösterdiler: “Musa’ya kırk gece (vahyetmek üzere) söz vermiştik. Sonra haksızlık ederek buzağıyı (tanrı) edindiniz.” (Bakara, 2: 51). Buzağıya tapmaya yönelenler, Hz. Musa onları Firavun zulmünden kurtarsın diye İslam toplumuna dahil olmuş, pragmatik bir kesim olabilir. Herhalukârda İsrailoğullarının tercihi, vahiyden değil, kendilerinden üstün gördükleri bâtıl bir kültürden yana olmuştur. Şeytan onlara şirki süslü göstermiş, onlar da sapıtmışlardır.
Allahu Teala, ahirette azaba uğramayacaklarını bu dünyada kesinleştirmeye kalkanları şöyle kınamaktadır: “İsrailoğulları, ‘Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır.’ dediler. De ki: Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz- yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (Bakara, 2: 80). Ayetteki kınama amaçlı iki sorunun ilki, onların Allah’tan böyle bir söz almadıklarına, ikinci soru ise onların bilgiye sahip olmadıkları bir konuda söz söylediklerine işaret etmektedir. Onlar İsrailoğullarına mensup olmalarını, azaptan kurtulma konusunda yeterli görmektedirler. Halbuki cennetlik olmak, belli bir soya mensup olmakla değil, takva ile mümkündür. Allah için “sözünden caymaz” denilmesi, yalanın O’na asla atfedilemeyeceğini gösterir. Ayette “delilsiz hüküm verme” kınanmaktadır. İsrailoğullarının bu zanları, günümüzde “Allah beni seviyor yakmaz! Benim bildiğim Allah…” şeklindeki zan sahiplerini çağrıştırmaktadır. Azaptan kurtulmanın yolu “zanların peşinden koşmak”tan değil, doğru bir akideye ve güzel işler yapmaktan geçer.
İsrailoğulları, kendilerini Firavun zulmünden kurtarmaya çalışan Hz. Musa’nın mucizelerinden habersiz olmamalarına rağmen yine de şirke yöneldiler: “Andolsun Musa size apaçık mucizeler getirmişti. Sonra onun ardından, zalimler olarak buzağıyı (tanrı) edindiniz.” (Bakara, 2: 92). Delilleri gördükten sonra inkâra yönelenlerin, delillere şahit olmadan inkâra yönelenlere göre suçları daha buyüktür. İlginç olan şeylerden birisi de İsrailoğullarının Hz. Musa yanlarındayken daha itaatkâr ama o başka bir yerdeyken zulme eğilimli olmalarıdır. Halbuki onun hedefi de kendi varlığını değil, ilahî ilkeleri ön plana çıkarmaktı.
Kur’an, kınama amaçlı olarak inkârcılara peş peşe sorular yöneltmektedir: “De ki: 'Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?' 'Allah'tır.' de. De ki: 'Öyleyse O'ndan ayrı, kendilerine bir yarar veya zarar dokundurma güçleri olmayan dostlar mı edindiniz?' De ki: 'Kör ile gören bir olur mu? Yahut karanlıklarla aydınlık bir olur mu?' Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah her şeyin yaratıcısıdır. O tektir, mutlak hakimiyet sahibidir.” (Rad, 13: 16). Dikkat edilirse ayette sorulara müşriklerin değil, Rasulullah’ın (s) yanıt vermesi istenmektedir. Zaten müşrikler yanıt verselerdi iman etmek zorunda kalacaklardı. Belki de bundan dolayı onların cevap vermeleri beklenmedi. Gökleri ve yeri olduğu gibi insanları da Allah yarattığına göre, insanlar O’nun vahyine muhalif herhangi bir kişi veya kurumun prensiplerini gönülden benimseyemezler aksine onları vahiyle uyumlu hale getirmek için ellerinden geleni yaparlar.
Görüldüğü gibi ele alınan bu ayetlerin ikisi hariç (Casiye, 45: 35; Bakara, 2: 80) diğerlerinde “edindiniz” denilen şey, putlardır.