Doç. Dr. Murat Kayacan
Kur'an’da “karada ve denizde” ifadesini içeren ayetlerin içerik analizi -2-
Önceki yazımızda Kur'an’da “karada ve denizde (fî'l-berri ve’l-bahri)” ifadesinin, dört Mekki surenin birer ayetinde geçtiğini belirtmiş ve sadece ilk ayeti[1] söz konusu surelerin iniş sırasına göre klasik ve modern dönem yorumların atmosferinde değerlendirmiştik. Bu yazıda ise kalan üç ayet,[2] aynı şekilde içerik analinize tabi tutulacaktır. Amaç; bu ayetler bağlamında başının sıkıştığını hissettiği zaman dindarlık sergileyenlerin psikolojisini, Allah’ın kuşatıcı bilgisini, insanların bozgunculuk yapmalarının kötü sonuçlarını ortaya koymaktır.
Yüce Allah, insanı muhatap almakta ardından da hitabı üçüncü şahıslara yönelterek âdeta muhataplara kendilerini izlettirir ve işin içine aynı ruh halini yaşayan diğer insanları da dahil eder. Bu sayede muhataplara, inkârcılıklarının ve Allah’ı sadece tehlike anında hatırlamalarının yanlışlığı vurgulanmış olmaktadır:[3] “Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah’a has kılarak, ‘Ant olsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız.’ diye Allah’a yalvarırlar.” (Yûnus 10/22). Ayette, “Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur.” denilerek yürüyerek ya da kara, deniz taşımacılığıyla yolculuk yapanların, “dini yalnız Allah’a has kılarak” Allah’a sığınmaları, ölümcül çaresizlik halinde fıtratın olumlu etkisini gösterdiğine işarettir. Gemideki yolcular için “çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar” denilmesi, onların âdeta düşmanla kuşatılmışlık psikolojisi yaşadıklarını ima eder.
Geçmişin, şimdinin ve geleceğin kesin bilgisi Allah’a aittir: “Gaybın anahtarları[4] Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (el-En`am 6/59). Ayetteki “Gaybın anahtarları” istiare yoluyla gayb bilgisine işaret etmektedir. Soyut bir durum, insanların zihinlerinde daha kolay bir şekilde yer tutsun diye somutlaştırılmıştır. Gayb bilgisi, asla herkesin ulaşabileceği sıradan bir bilgi değildir. Yine “Yaş ve kuru ne varsa” her şeyin Allah’ın bilgisinde olması, şeytanın yolundan gidenlere bir uyarıdır. Yani her yapılan kayıt altına alınmaktadır ve ahirette hesabı sorulacaktır. “apaçık bir kitap” derken kastedilenin Levh-i Mahfuz ya da Allah’ın kesin bilgisi olduğu söylenmiştir.
Yeryüzü insan için bir nimettir. İnsan, bu nimeti koruyacağı yerde ekolojik dengeyi korumayı umursamaz, ormanların yok edilmesine, su kaynaklarının israfına, denizde erken avlanmaya, gemilerin gasp edilmesine vs. kayıtsız kalırsa bu yaptıkları karşılıksız kalmayacaktır: “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde[5] düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de dönerler.” (er-Rûm 30/41). Ayetten anlaşıldığı kadarıyla insanın yeryüzünde halifelik görevini yerine getirmemesinden kaynaklanan günahlar nedeniyle şirk inancı yayılır, bereket gider, ticarette kâr azalır, hastalıklar artar, adaletsizlik ve ahlaksızlık baş gösterir, kamu düzeni bozulur, Semûd kavmindeki gibi çeteler toplumda söz sahibi olur (en-Neml 27/48). Ayette azabın “bir kısmını onlara tattırsın” denilmesi, azabın önemli kısmının ahirette söz konusu olduğunu göstermektedir. Ayetteki “belki de dönerler” sözü, “Batıl yolu bırakıp hakka ya da günahları bırakıp sevap işlemeye yönelirler.” şeklinde yorumlanabilir.
Görüldüğü gibi “karada ve denizde (fî'l-berri ve’l-bahri)” ifadesinin geçtiği ayetlerde insanların diğer yaratılmış varlıkların hepsinden değil, çoğundan üstün olduğuna, zorluk anlarının insan fıtratındaki şirksiz imanı açığa çıkardığına, gayb bilgisinin Allah’a ait olduğunun söylenmesiyle günahkârlara da bir uyarıda[6] bulunulduğuna ve dünyevi zorlukların insanları doğruya yöneltme niteliğine de sahip olduğuna işaret edilmektedir.
[1] el-İsrâ 17/70.
[2] Yûnus 10/22; el-En`am 6/59; er-Rûm 30/41.
[3] Monotonluğu kırarak muhatabın ilgisini uyandırmak ve konunun önemine dikkat çekmek gibi amaçlarla yapılan bu dil sanatına iltifat denir. Bu sanatın yer aldığı epeyce Kur'an ayeti vardır.
[4] Mefâtih kelimesi, miftah (anahtar) değil de meftah (hazine) kelimesinin çoğulu da olabilir.
[5] Deniz, denize ya da suya kıyısı bulunan yerler şeklinde de yorumlanmıştır.
[6] “Gizli tuttuğunuzu sandığınız şeylerin bilgisi de Allah’ın bilgisi dahilindedir.” şeklinde bir uyarı.