Cahit Karaalp
Kur’an’da karşılaştırmalı peygamberler tarihi
(HZ. YUSUF VE HZ. MUSA’NIN HAYATI BAĞLAMINDA)
Kur’an’da, “karşılaştırmalı peygamberler tarihine” örnek bir okuma…
“Kur’an’da Karşılaştırmalı Peygamberler Tarihi” konusu “Konulu Kur’an Çalışmaları” kapsamında değerlendirilebilir… Kur’an, insanlık tarihini, peygamberler hayatı bağlamında, hak ve batıl mücadelesi çizgisinde anlatır…
Kur’an’da ibret amaçlı zikredilen tarihi kareler, tarihin tekerrür ettiğinin şahididirler… Kur’an, inanan ve inanmayanların mücadelesini, farklı peygamberler üzerinden işler ve tarihi yeniden yazmaya koyulan mü’minlere mesajlar verir, sorumluluklar yükler…
Kur’an, Mekke ortamında Hz. Peygamber ve sahabelerinin yaşadıkları durumların, insanlık tarihinde ilk olarak yaşanmadığını, daha önceki peygamberlerin ve inananlarının da benzer tutum ve durumlarla karşı karşıya kaldıklarını göstermek ve teselli etmek için, risalet yolundan geçmiş peygamberlerin hikâyelerini zikreder…
Kur’an’ın, durum benzerliğinden dolayı peygambere, ashabına ve onların şahsında tüm inananlara örnek olarak sunduğu tarihi kareler; “karşılaştırmalı peygamberler tarihinin” ilk olarak Kur’an’ın kendisi tarafından yapıldığını göstermektedir…
Hz. Yusuf ve Hz. Musa’nın Kur’an’da zikredilen hayatlarından bazı kesitleri karşılaştırarak, bu iki peygamberin hayatlarındaki benzerlikleri ve farklılıkları ortaya koyarak, insanlığın nasıl bir sürüvenden geçerek bugünlere geldiğini farklı bir bakış açısı ile gözlemleyebiliriz… Kur’an bağlamında okunacak karşılaştırmalı peygamberler tarihi, hayata ve tarihe bakışımıza yeni bir ufuk açacaktır…
Hz. Yusuf, efendi bir aileden geliyordu, “Mısır” toplumuna geldiğinde kuyudan çıkarılarak satılmış ve köle olmuştu… Vezir tarafından “evlatlık” edinildi… Hz. Musa, köle bir aileden geliyordu, denize bırakıldıktan sonra “Mısır “Firavununun evine “evlatlık” olarak girdi…
Hz. Yusuf’u gören vezir, eşine; Hz. Musa’yı gören Firavun eşi Asiye de Firavun’a, bu iki çocuk için düşüncelerini dile getirdiklerinde hemen hemen aynı sözleri söylemişlerdi: “ Onu, evlat edinelim belki bize faydası dokunur…”
Hz. Yusuf, Hz. Musa’nın atası, selefi ve Mısır’a köle olarak gelen ilk israiloğlu idi… Hz. Musa, Mısır toplumunu kıtlık tehlikesinden kurtaran Hz. Yusuf’un, Mısır’ın Firavunlarınca köleleştirilmiş neslindendi… Bu iki peygamber; Mısır’da, yöneticilerin evlerine evlatlık olarak giriyorlardı…
Ergenlik çağına geldiklerinde Hz. Yusuf güzelliği ile Hz. Musa gücü ve haksızlığa karşıtlığı ile biliniyordu… Hz. Yusuf’a vezirin karısı, Hz. Musa’ya Asiye’nin kocası musallat oldu…
Hz. Yusuf’tan güzelliğini iffetsizlikte, Hz. Musa’dan gücünü Firavun saltanatının zulümlerinde kullanması isteniyordu… Kabul etmediklerinde ikisine de yol görünüyordu… Hz. Yusuf, zindana; Hz. Musa Medyen’e kaçıyordu… Hakkın tarafında yer almalarının sonucu hapis ve sürgün oluyordu…
Hz. Yusuf, Vezir evinde; Hz. Musa, melik( Firavun) evinde büyümüş ve devletin zirvesinde nelerin olup bittiğini biliyorlardı… İkisi de köledirler ama Firavunların sarayında evlatlık olmaları hasebi ile efendi muamelesi görüyorlardı… Kendilerinden istenenleri yerine getirirlerse “iktidarın varis adayıdırlar” ama onların istedikleri kendi iktidarları değil, hak ve hukukun iktidarıdır…
Farklı zaman dilimlerinde yaşamış bu iki isimden muktedirlerin ve muhterislerin istedikleri hep aynı: ”Ahlaksızlığa ve zulme sessiz kalmak; ahlaksızlık ve zulüm çarkına ortak olmak ya da perişan olmak…”
Hz. Yusuf’un kuyuya, Hz. Musa’nın denize bırakıldıkları, ölümle burun buruna geldikleri o zor zamanlarda, Allah’ın izni ile hayatta kalabilmiş ve birçok merhaleden geçtikten sonra halklarına hayat vermişlerdi… En güçsüz zamanlarında ölüme terk edilenler, insanlığın hayat bulması için mücadele veriyorlar, kendilerini ölümün kucağına itenlere hayat oluyorlardı…
Hz. Yusuf, kralın hazinesinin başına geçti, kendisini köleliğe terk eden kardeşlerini ve Mısır halkını açlıktan kurtardı; Hz. Musa da Mısır’ı Firavun’un zulümlerinden, İsrailoğullarını kölelikten kurtardı…
Hz. Yusuf ve Hz. Musa, ailelerinden uzakta, Allah’ı tanımayan, kendilerini ululayan başkanların, vezirlerin evlerinde yetişiyorlardı… Fıtratları üzere yaşayıp temiz kalarak bizlere: “Zalimlerin kucağında büyümek, batılın elinde yetişmek; zalim olmayı gerektirmez” mesajını verdiler…
Fuhşun ve zulmün kalbinde büyümüş bu iki insan tüm insanlığa: “Her türlü ahlaksızlık, zulüm ve çirkefliğin içinde temiz kalınabilir, fuhuş ve zulüm evinden hayâ ve adalet savaşçıları yetişebilir…” gerçeğini gösterdiler...
Pisliğin gübre olduğu toprakta, gül yetiştiren Allah, fuhuş ve zulüm bataklığında Hz. Yusuf ve Hz. Musa’yı yetiştiremez mi? Batılın kalesinde büyüyen, küfrün eğitiminden geçen Hz. Yusuf, zindandan çıktıktan sonra, Hz. Musa ise Medyen’den döndükten sonra insanlığa doğruyu gösteren elçiler oldular…
Allah; eğitim kurumları ile çocuk fıtratını saptırmayı hedeflemiş tüm kâfir ve zalim zihniyetlere: “Her türlü baskı ve dayatmalarınıza rağmen bağrınızda Yusuf ve Musa’lar bitecek ve bitirileceksiniz…” müjdesini veriyordu…
Hz. Yusuf, aynı babadan olan kardeşlerinin eli ile babalarının “sevgisinden” uzak olsun diye kuyuya atılmıştı kardeşleri bir kervan gelinceye kadar orda bekleyip onu köle diye satmışlardı… Ailesinin bilmediği bir yerde, yıllarca kendisinden haber alınamadan yaşamıştı…
Hz. Musa ise annesi ve kız kardeşinin eli ile ölmesin, Firavun’un “nefretinden” uzak olsun diye denize bırakılmıştı… Ablası denize bırakılan Hz. Musa’yı takip ediyor ve onu gören Firavun askerlerine onu emzirecek bir aileyi gösterebileceğini söylüyor, kardeşine kavuşmak için can atıyordu… Hz. Musa, Firavunun evlatlığı olarak öz annesinin koynunda büyümüştü…
Hz. Yusuf, “nefret” sonucunda kuyuya, Hz. Musa “sevgi ve şefkat” sonucunda denize bırakılmıştı… Tüm bunlar bizlere her hesabın üstünde ilahi bir hesabın olduğunu öğretir…
Hz. Yusuf’a kadın(Vezirin eşi) ihanet etti, Hz. Musa’ya kadın(Firavun’un eşi) sahip çıktı… Vezirin; karısının ve diğer kadınların Hz. Yusuf’un aleyhinde kurdukları düzen karşısında sarf ettiği; “sizin hileniz pek çetindir” sözünü tüm dünya kadınlarına teşmil eden tefsirler, Hz. Musa’ya sahip çıkan kadının; “ey rabbim bana katında bir ev ver” sözünü neden tüm dünya kadınları için genellemiyorlar?
Bu olan bitenler; erkek ve kadın her iki cinsin, iyisinin ve kötüsünün bulunduğunu göstermekte ve bir örnekten yola çıkarak genellemede bulunmanın yanlışlığını ortaya koymaktadır… Hz. Yusuf’a ihanet eden kadın, en son Hz. Yusuf’a yanlış yaptığını ikrar ediyor, yanlışını dile getiriyor… Suçu, hileyi genelleyen ve genellemeyi Allah’a iftira edenlerin tevbeyi de genellemeleri gerekmez mi?
Tarih, Firavunlar açısından da mazlumlar açısından da tekerrür etti… Hz. Yusuf, köle olarak geldiği Mısır’a efendi oldu, Hz. Musa, köleleştirilen toplumunu özgürlüğe kavuşturdu… Firavunlar öldü, mazlumlar güldü… Tarih, mazlumun aleyhinde görünür ama lehine işler…
Tarih tedebbür edilmezse tekerrür eder… Bu tarihi sende yaşayabilirsin belki de yaşamaktasın sana düşen Hz. Musa gibi, Hz. Yusuf gibi olmaktır… Ahlaksızlığa ve zulme karşı durmaktır… Gerekirse rahatından olmaktır… Yılmadan, bıkmadan hak uğruna yürüyüşe devam etmektir…
Bir köleden, bir fakirden, bir garibandan, bir kimsesizden ne çıkar demeyin… İyi bilin ve umut var olun, zira böylelerinden Yusuflar çıkar, Musalar çıkar…
01.10.2013