Durali Göğüş
Küresel Güç Ekseninde Türkiye’nin Yeri
Tarih ve medeniyetler karakterine uygun akışını sürdürür çağlar boyu. Tarihle birlikte medeniyetler de akar. Son iki yüz yıldır dünyaya şekil veren batı medeniyeti olmuş. Buna medeniyet demek medeniyetin özüne ihanet bir durum. Kesinlikle tartışılması gereken bir gerçeklik. Çağı tanımlayan dünyadaki aydın tayfası bunu modernite diye isimlendirmekteler. Moderniteyi de dört esas üzerine oturtmaktalar. Bilimsel, Siyasal, Kültürel, Teknik ve Endüstriyel olarak çizmişler. Batı toplumları yaşamı rasyonalist, seküler, nihilist vb. izm’ler üzerine inşa etmiş ve devam ettirmekteler.
Batılılar bu felsefe ve inançlar üzerinden emperyalist ya da materyalist sistemi dayattılar insanlığa. Bu rekabetin sonu insanlığa kaos ve yaşanılmaz bir hayatı sundu. Bir tarafta sömürenlerce doyumsuz insan modeli, diğer yanda ise açlığa mahkûm, sömürülen mazlum toplum oluşturdular. Utanmadan bunun adını da modern yaşam koydular. Çağa kayıtsız şartsız ekonomik kuralların kontrolü altındadır kabullenmesini dayattılar. Kısacası ‘’Paranın Gücü Medeniyetini’’ dayattılar. Asıl ‘’Aile İmparatorluklarını’’ gizlemek için ‘’Küresel Güç ‘’sıfatını eklediler. 200 yıldır dünyayı dizayn ettiklerini biliyoruz.
Yalnız son çeyrekte ‘’Küresel Güçleri’’ rahatsız eden yeni bir güç var. Kendi kimliğinde yeniden doğan ve hızla yükselişte olan. Evet, ülkemizden ‘’Türkiye ‘’ den bahsediyorum. Küresel güçler içerdeki uşakları ile tarihsel gücümüze ilk 1839 da başladılar müdahalelerine. Modernleşme ve yenilenme maskesi ile Tanzimat Fermanı’nı okuttular. Ta ki II. Abdülhamit’in tahta çıkması ve meşrutiyetin ilanı ile bu dönemi sona erdirmesine kadar. Abdulahmit’e diş geçiremeyen Küresel Güçler içeriden ‘’İttihat ve Terakki Cemiyeti'’ ile onu tahtından indirdiler. Sonrası gerileme dönemi ve güç artık küreselcilerin elinde.
Ülkede hegomanyalarını sürürdüler içerdeki işbirlikçileriyle. Bin yıllık koca güç zayıflatılmıştı. Yalan dolanla asıl tarihine yabancı kimliksiz toplum meydana getirilmiş. Kimliksizlik ile gücünü, umudunu, kendine güvenini kaybetmiş bir toplum. Bizden olmaz ki, biz yapamayız, biz neyiz ki aşısı beyinlerine enjekte edilmişti sanki. Biz batıdan gerideyiz onlarsız bir şey düşünemeyiz onlara muhtacız duygusunda bir nesil üretilmişti. Kendini inkâr eden küçüklük, eziklik kimliğine büründürülen modern, çağdaş yapaylığında bir nesil. Neyse ki insanlığa bin yıl medeniyeti, adil bir sistem ve huzuru sunan ecdadın torunları yeniden dirilişte.
Son çeyrekte büyük ve güçlü olmanın nasıl olacağının hamlelerini ve haykırışını yaptı ‘’Küresel Güç ‘’çetelerine. Biz sadece 780 bin km den müteşekkil bir millet değiliz. Türkiye sadece Türkiye den ibaret değildir mesajı verilmişti ‘’Asımın Nesli’’ gençlerin dimağlarına… Dünyaya bir Güneş Gibi yeniden doğan ışık oldu gönül coğrafyasında. Asil millet dirilişe geçmişti. Artık ‘’Türkiye’’ dünya gücü ligine yükselmişti. Avantajı ise Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya ve Avrupa’da emin adımlarla ilişkilerini devletler hukuku dâhilinde geliştirmiş olması. Bu güç ve yükseliş hareketi de emperyal devletleri korkutmakta idi. Türkiye ‘de ise halk tek yürek bir ve beraber güç rekabetini geliştirmek ve ilerleyişi sürdürme kararında idi. Yükselişi istikrarlı şekilde sürdürmeye and içmekte, yorulmadan, yılmadan çok çalışarak aşk ile güç yarışında bizde varız kararında idi. Basamakları birer birer çıkmakta olan zirveye odaklanmış bir millet. Enerjide bağımsızlık, ekonomide bağımsızlığı getirir bilincinde. Küresel güç odakları ise bu güçten çok rahatsızdılar. ‘’Türkiye Gücü’’nü durdurmak için her yolu denediler, denemeyi de sürdürmekteler. Yüzyıllık planlarını uyguladıkları bölgelerde kaos ve katliamlar yaptılar. Mazlum coğrafyayı ateş çemberine çevirdiler.
Türkiye buna sessiz kalamazdı. Güç ve cesaretin ‘’ikrar’’ ile tescil edilmesi, gösterilmesi zamanı gelmişti. Bu vahşete Davos’ta ‘’Van Minüt’’ BM Genel Kurulunda ‘’Dünya Beşten Büyüktür’’ haykırışı ile dur diyen ‘’Türkiye Gücü’’tescillenmişti. Bu durumda şoka giren Küresel Güç baronları cibilliyetlerinin gereği güneyden, batıdan ve kuzey’den kuşatma işine koyuldular. Rahmetli Erbakan Hocamın söylediği ‘’Bir gün Suriye’yi karıştırırlarsan bilin ki hedef Türkiye’dir.’’ planını uygulama niyetleri. Nihayetinde karmaşık benzemezlerden oluşan yapılarla on yıldır ‘’Türkiye Gücü’’nü kırmak için saldırılarına devam etmekteler. Hesap edemedikleri ise artık Abdülhamitleri yerli heterejon oluşumlarına yedirmeyecek feraset sahibi halkın varlığıdır. Zamanımızda Türkiye ‘’Küresel Güç Ekseninde’’ yerini almıştır. Uluslararası sorunlarda çözüm merkezi olmuş. BM genel kurul ve uluslar arası kongrelerde ‘’Türkiye Başkanı‘’ salona girdiği anda emperyalistlerde korku ve endişe ,mazlum milletlerin liderlerinde umut ve güven duygusu belirmekte.
Güç bu olsa gerek. Artık kendisine oyun kurulan değil, oyun kurucu rolünde ulusal bir güç Türkiye. Realite gizlenemiyor.
Bu özgüven, cesaret ve irade ile ‘’Türkiye Yüzyılını’’, ‘’Dünya Yüzyılına’’ dönüştürme yolculuğunda son virajda;
Durmak Yok ,Yola Devam’’ başlığını bir sonraki yazı başlığı olarak koyalım..
Selam ve dua ile…