Salih Sedat Ersöz
Mekânın cennet olsun Fevzi hocam
Yakınların ölüm haberi her zaman acı verir insana… Ölümün kaçınılmaz bir yolculuk olduğunu bildiğimiz halde yine de üzülürüz yakınlarımızın ayrılığına…
Aslında üzüntümüz, inançlı bir insanın Allah’a kavuşmasından değildir. Zira biliriz ki, inançlı insanlar, bu dünyadan daha güzel ve daha mutlu olacakları bir diyara göç etmişlerdir.
Onlarla olan ayrılık acısıdır içimiz yakan…
Fevzi hocamın vefat haberini alınca benim de içim yandı. Şok oldum birdenbire… Ne yapacağımı bilemez halde kaldım bir süre… Ayrılığın acısı sarıverdi bütün bedenimi ve ruhumu…
Bu geçici dünyada tanıdığım, güvendiğim, sevdiğim ve dost olduğum nadir insanlardan biri idi Fevzi hocam…
Merhum hocamızla, İl Kültür Müdürlüğü görevim esnasında tanışmış, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı görevim esnasında da samimi olmuştuk. Kalplerimiz ısındı birbirimize… Bu sıcaklık hiç soğumadan ayrılık acısını tattık. Bu sıcaklığın üstüne firak ateşi düştü.
Tam bir İstanbul beyefendisi hali, toplumumuzda nadir görülecek derecedeki kibarlığı ve nezaketi, konuşma ve davranışlarındaki ölçü, denge ve seviyesi, her haliyle başkalarına örnek teşkil edecek derecedeki samimiyeti, mütevazılığı, güleryüzlülüğü ve dürüstlüğü ilk göze çarpan özellikleri idi.
Zamanla tanıdıkça çok daha fazla olumlu hallerine, inceliğine ve sanat ruhuna vakıf oldum. Bu hasletleri beni kendisine çektikçe çekti ve tam 7 yıl boyunca o güzel insanla sürekli beraber olduk.
Birkaç arkadaşı ile birlikte kurduğu Destegül Güzel Sanatlar Mektebinde hiçbir maddi karşılık beklemeden, yıllarca hizmet etti. İçlerinde benim kızımın da bulunduğu çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Beraberce her yıl sergiler açtık ve öğrencilerinin ürettiği güzelim eserleri sergiledik.
Daha sonra gayretlerinin karşılığını Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak aldı. O görevde de çok büyük hizmetleri oldu.
Her zaman, her yerde ve herkes tarafından sevildi Fevzi hocam… Kimseyi kırmadı, kimseye kötü sözü duyulmadı, hiç kimseye karşı büyüklenmedi, kibirlenmedi.
Bir gün duydum ki hastalanmış Fevzi hocam… Amansız hastalık olan kansere yakalanmış. Okuluna gittim, ziyaret ettim. Uzun uzun sohbet ettik, eski günleri andık. Hastalığına rağmen morali ve neşesi gayet yerinde idi.
Biraz da ben moral vermeye çalıştım. “Hocam hasta olan ölmez, eceli gelen ölür, sakın bu hastalık moralini bozmasın” dedim. “Moralim gayet yerinde” dedi. Gerçekten de öyle görünüyordu.
Aradan bir süre geçince bu defa kısmi felç olduğunu öğrendim ve tedavi gördüğü Meram Tıp Fakültesinde ziyaret ettim. Konuşamıyor ve bazı uzuvlarını hareket ettiremiyordu. O halde bile yine de gülümsüyordu.
Benim şaka yollu, “hocam sizinle daha çok yapacağımız işler var, çabuk toparlan bakalım” sözüme, gülümseyerek ve zorla “evet daha, sana söz verdiğim Muhammed Zahid Bursevi hattını yazacağım” şeklinde cevap verdi. O durumda iken bile sebatkâr davranıyordu. İmanını ve inancını zerre kadar kaybetmedi.
Zaman zaman arıyor ve durumundan haber alıyordum. Son bir aydır, her iki güne bir aradım ama bir türlü ulaşamadım. Telefonu hep kapalı idi. Hele hele son bir hafta içinde günde 5-6 kez arıyor ve görüşmek istiyordum.
Son bir defa daha görüşemeden ve helalleşemeden vefat haberini aldım.
Fevzi hocamın Hak’ka yürüyüşü değildi tabi ki bizi üzen ve yıkan… Onunla olan ayrılığımız ve o güzel insanı bir daha dünya gözü ile göremeyecek olmamız yakıyor içimizi…
Ama ne yapalım ki, Allah’ın kanunu böyle… Boyun bükmekten başka yapacağımız bir şey yok.
İyi insandı, çok iyi dostluğu, kardeşliği vardı, zor anlarda bile zedelenmeyen kaya gibi sağlam imana sahipti, vefakârdı. Böyle bir insanı yolcu ettik ebedi âleme…
Mekânın cennet olsun Fevzi hocam… Allah sonsuz rahmet eylesin. Rabbim; Rahmetiyle, mağfiretiyle muamele yapsın. Dünyadaki sayılı nefesimiz tükenince biz de senin yanına geleceğiz. Yüce Allah’tan ebedi âlemde cennetinde beraber olmayı niyaz ediyorum. Ailesinin ve sevenlerinin başı sağolsun. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.