"Mevlana'nın felsefesini en çok yaşayan halk Boşnaklardır"
Balkan Tasavvuf Akademisi Eşbaşkanı Dr. Vildic:- "Bilindiği gibi Mevlana'nın felsefesi, 'Ne olursan ol, gel' üzerine kurulmuştur. Bu aslında hoşgörü demek. Her şeyden önce dinler arası hoşgörüyü ifade ediyor. Bunu en çok farklı dinlerin bulunduğu toprakla
SARAYBOSNA (AA) - KAYHAN GÜL - Balkan Tasavvuf Akademisi'nin Eş Başkanı ve kurucularından Dr. Samir Vildic, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin felsefesinin "Ne olursan ol, gel" üzerine kurulduğunu belirterek, "Belki de Mevlana'nın bu felsefesini en çok yaşayan halk Boşnaklardır, Bosna Hersek'tir." dedi.
Uludağ Üniversitesinde eğitim alarak tasavvuf alanında yüksek lisans ve doktorasını tamamlayan Vildic, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Mevlana ve Mevleviliğin Balkanlar'daki etkisini değerlendirdi.
İslam'ın Balkanlar'a tasavvuf ve tarikat yoluyla yayıldığını söyleyen Vildic, Osmanlıların, Balkanlar'ı fethinden önce bölgeye sufilerin geldiğini ve buralarda tekkeler kurduklarını anlattı.
Vildic, Osmanlıların Balkanlar'ı fethi sırasında ve sonrasında da İslam'ın ve tasavvufun geniş halk kitleleri tarafından benimsenmesinde yine sufilerin önemli rol üstlendiğine işaret etti.
Osmanlıların hakimiyeti döneminde bölgeye pek çok tarikat ehlinin akın ettiğini söyleyen Vildic, bu kişilerin de buralarda tekkeler kurduğunu ifade etti.
Vildic, Balkanlar'da yaygınlaşan tarikatlar arasında öncelikle Nakşibendilik, Mevlevilik, Halvetilik, Kadirilik ve Bektaşiliğin zikredilebileceğini belirterek, kurulan tekkelerin tasavvufi gelenek açısından olduğu kadar, sanat tarihi yönüyle de önemli mekanlar olduğunu, dini kimliklerin yaşatılmasında ve korunmasında edebi yönleri güçlü isimlerin yetişmesinde önemli rol oynadığına dikkati çekti.
Mevlana ve eseri Mesnevi'nin, Osmanlıların Balkanlar'ı fethinden itibaren bu topraklarda tanındığını ifade eden Vildic, şunları kaydetti:
"Bilindiği üzere Osmanlı askerlerinin çoğu çeşitli tarikatlara bağlıydı ve bir beldeyi fethettiklerinde oraya bir tekke inşa ederlerdi. Bu uygulama Balkanlar'da da görülmektedir. Balkanlar'da bu uygulamalarla bazı Mevlevi tekkeleri de kuruldu. Bu tekkelerin etrafında ise bazı şehirlerin kurulduğu da gözlemlenmektedir. Nitekim Saraybosna'da, şehir kurulmadan önce inşa edilen İsa Bey Tekkesi de buna örnek olarak verilebilir. Çünkü bu tekke etrafında bugün yaşadığımız şehir, Saraybosna ortaya çıkmıştır."
Saraybosna'daki İsa Bey Tekkesi'nin yanı sıra Bulgaristan, Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Sırbistan ve Yunanistan'da kurulan tekkelerin de bölgedeki mevlevihaneler arasında sayılabileceğini kaydeden Vildic, bu mevlevihanelerin birçoğunun bugün ayakta olmadığını ifade etti.
Vildic, Türkiye'nin desteğiyle Saraybosna'da yeniden inşa edilen mevlevihanenin bugün şehrin önemli kültür merkezlerinden biri olduğunu vurgulayarak, Balkanlar'da görevini tam manasıyla icra eden tek mevlevihanenin Saraybosna'daki olduğunu ifade etti..
Saraybosna'daki mevlevihanenin, şehrin kurucu sayılan ve aynı zamanda Mevlevi tarikatına mensup olduğu bilinen İsa Bey İshakoğlu tarafından 15. yüzyılda inşa edildiğini anımsatan Vildic, bunun aynı zamanda bölgedeki ilk mevlevihane olarak da bilindiğini söyledi.
Vildic, Evliya Çelebi'nin de Seyahatname isimli eserinde Bosna Hersek'teki 47 tekkeden bahsettiğini anlatarak, İsa Bey Tekkesi'ne ise eserinde geniş yer verdiğini ifade etti.
İsa Bey Tekkesi'nin geçmişte birçok kez yıkılıp onarıldığını, ancak komünist Yugoslavya zamanında tamamen yok edildiği hatırlatan Vildic, mevlevihanenin 2013 yılında Türkiye'nin desteğiyle Saraybosna'ya hakim bir noktada yeniden inşa edildiğini kaydetti.
- Mesnevi'ye ilgi her zaman vardı
Saraybosna'daki mevlevihane yeniden inşa edilmeden önce de şehirde Mesnevi okumaları yapıldığını söyleyen Vildic, "Bu okumalar her hafta tekkelerde yapıldı. Dolayısıyla Mesnevi okuma geleneği hiç bozulmadan günümüze kadar ulaştı." dedi.
Vildic, Bosna Hersek'teki halkın dini yaşayışı incelendiğinde çok derin bir tasavvufi hayatın yaşandığının söylenebileceğini belirterek, şunları söyledi.
"Tabii bunu etkileyen belirli sebepler var. Burada belirli tarikatlar olduğunu söyleyebiliriz. Bunların yanında Mesnevi ve Mevlana'nın felsefesi de bulunmaktadır. Bilindiği gibi Mevlana'nın felsefesi, 'Ne olursan ol, gel' üzerine kurulmuştur. Bu aslında hoşgörü demek. Her şeyden önce dinler arası hoşgörüyü ifade ediyor. Bunu en çok farklı dinlerin bulunduğu topraklarda görebiliriz. Belki de Mevlana'nın bu felsefesini en çok yaşayan halk Boşnaklardır, Bosna Hersek'tir. Nitekim Boşnakların Mesnevi okuma, Mesnevi'yi tercüme ve şerh etme geleneğine baktığımızda bu açıkça gözlemlenmektedir."
- Balkan Tasavvuf Akademisi
Kurucularından olduğu ve eşbaşkanlığını yaptığı Balkan Tasavvuf Akademisi hakkında da bilgi veren Vildic, akademinin bu yıl içinde, Türkiye'de yüksek lisans ve doktora eğitimi alan, Balkanlar'da tasavvuf alanında araştırmalar yapan büyük çoğunluğu Balkan kökenli genç akademisyenler tarafından kurulduğunu söyledi.
Akademinin amacının Balkanlar'da tasavvuf hakkındaki çalışmaları teşvik etmek, mevcut çalışmaları ortaya çıkarmak ve bu çalışmaları araştırmacıların hizmetine sunmak olduğunu aktaran Vildic, bugüne kadar literatür veritabanı oluşturmakla ilgili çalışmalar yaptıklarını, Balkanlar ve Türkiye'de Balkan tasavvufuyla ilgili ne kadar araştırma, makale, tez, kitap ve tebliğ varsa bunlardan oluşan veritabanı oluşturduklarını ifade etti.
Akademinin konferanslar da düzenlediğini söyleyen Vildic, 23 Aralık'ta Şeb-i Arus vesilesiyle "Balkanlar'da Mevlevilik" konulu konferans düzenleyeceklerini anlattı.
AA
Kaynak: