İşte Murat Kelkitlioğlu'nun dikkat çeken yazısı:

 

"Çözüm süreci kapsamında MİT ve PKK arasında Oslo’da yapılan görüşmenin deşifre edilmesinin ardından Türkiye, belki de bugün yaşananların temelinin atıldığı 7 Şubat krizini yaşadı. 

Başbakan Erdoğan’ın ameliyatına denk gelen günlerden birinde, terör örgütünün üst yapısına yönelik soruşturmayı yürüten savcı, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’i telefonla ifadeye çağırdı.  

Dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, Fidan’ın ifadeye çağrıldığı bilgisini reddederek “Bilgimiz yok” açıklamasında bulunmuştu. Ancak sabah saatlerinde Başsavcı Vekili Fikret Seçen bu bilgiyi doğrulamıştı. 

Yani, daha sonra pek çok kez tanık olduğumuz gibi, savcılar ve Emniyet mensupları, amirlerine haber vermeden derin bir operasyon planlamışlardı. 

Bu derin planı Başbakan Erdoğan bozdu!

Bütün engellemelere rağmen Fidan, evinden alınmak istendi. 

Şimdi, bugüne kadar bilinmeyen başka bir bilgiye geçelim!

7 Şubat operasyonu sadece Fidan’a yönelik bir operasyon değildi. Fidan’a yakınlığıyla bilinen, Ankara ve İstanbul’da görevli bütün MİT mensuplarına yönelik bir plandı. MİT Müsteşarı’nın evinden alınmaya çalışıldığı saatlerde kurumun Ankara ve İstanbul’daki merkezlerine de operasyon düzenlendi. 

MİT mensupları, kendilerini almaya gelenler ön kapıda beklerken, tünellerden kaçarak çok büyük bir krizi önledi.

 

 

Kapıdaki polisin karşısına çıkıp çatışma yaşamamak için, MİT mensupları tünellere sığınmayı tercih etti. 

Düşünebiliyor musunuz; MİT ajanlarıyla kapıya kadar dayanan Emniyet mensuplarının karşı karşıya geldiğini?" Güneş