M. Ali Köseoğlu
Nahide ile Mediha beklerken
“Zili çalıyorum, Nahide ile Mediha dönüş saatimi bildikleri için gelenin ben olduğumu tahmin ediyorlar ve koşarak beni karşılamaya çıkıyorlar.
Sevinçle sarılıyoruz. Anlaşılan bu kez çok özlemişler beni, ayrılık geçici de olsa zor şey…
Allah uzun süre ayrı kalmak zorunda olanlara sabır versin.
Bizimkisi gelip geçici olduğu için sabrettik fakat insanın sevdiklerinden ayrı kalması çok zor ve dayanılması güç bir şey.”
***
Bu satırlar, kıymetli dostumuz Ahmet Kuş’un ‘Dünya Mevlevihanelerine Yolculuk’ kitabından.
Edirne yazısının son satıları…
Oysa Ahmet Kuş ve değerli arkadaşları İbrahim Dıvarcı, Feyzi Şimşek; Haşim Karpuz Hocamız pek çok kereler eminim yaşadılar bu sahneyi.
Nahide ile Mediha’lar evde beklerken… Daha önce ‘Dünya Mevlevihaneleri’ belgeseli için 16 ülkeyi kapsayan bir seyahate çıkıyor Kuş ve arkadaşları.
Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır, KKTC, Bulgaristan, Ukrayna, Macaristan, Kosova, Bosna-hersek, Yunanistan’a…
Tabi öncesinde de Türkiye Mevlevihaneleri çalışılmış, kitaplaştırılmış.
Nahide ile Mediha’lar defalarca koşmuşlar kapıya…
Babalarının boynuna sarılmışlar.
Gidilen ülkelerden getirilen küçük hediyelerle gülümsemişler...
Bu da hasrete yetmiş mi?
Yetmiş diyelim.
***
İşte…
‘Dünya Mevlevihanelerine Yolculuk’ kitabı böyle bir hasretin ürünü aynı zamanda.
Bir yandan gidilen ülkelere bakıp ‘imreniyoruz’ bu arkadaş/lar/a…
Diğer yandan, katlanılan hasreti de hesaba katıyoruz.
Eminim ki Nahide ile Mediha’lar büyüyüp serpildiklerinde, babalarının bu eserlerini görerek gurur duyacaklar.
Bu şehirde, ardında bir şey bırakmadan hep önündekini tüketen binlerceye karşı, Ahmet Kuş gibileri de var çok şükür.
Ne yalan söyleyeyim; belki bu ülkelerin 3’te birine bile gitmemiz nasip olmayacak.
Fakat ‘Dünya Mevlevihanelerine Yolculuk’, içimizden kavrayarak ‘bizim olanı’ bilmemize kapı aralayacak.
Güzel iş, sağlam çalışma.
Hem yayıncıyı hem de Ahmet Kuş ve arkadaşlarını kutluyorum.
Nahide ile Mediha’yı da gözlerinden öpüyorum.
.