Ne korkaklığı kaldı ne sünepeliği
Köşe yazarları Baykal'ın istifasından sonra aday olamayan Kılıçdaroğlu'nu kılıçtan geçirdi. Kılıçdaroğlu'nun ne sünepeliği kaldı ne korkaklığı...
MEDYADAKİ OPERASYON AYYUKA ÇIKTI
CHP lideri Deniz Baykal'ın Nesrin Batok'la olduğu iddia edilen görüntülerin ortaya çıkmasından sonra Baykal'ı isitfaya davet eden basının hedefinde bu kez de Kemal Kılıçdaroğlu var.
Baykal'a "istifa et" çağrısında bulunan yazarlar bu kez de adaylığını açıklayamayan Kılıçdaroğlu'na sert çıkmaya başladı. Kılıçdaroğlu'nun durumu değerlendirilirken, "süt dökmüş kedi", “düşük ve silik profil”, “Sünepe”, “Risk almaktan bile aciz", "Korkak", “Çakma Gandi”, "Bütün görevlerine "atamayla" gelen bürokrat..." gibi yorumlar havada uçuştu.
İşte yazarların Kılıçdaroğlu'nu hedef alan o sert yazılarından bölümler:
Mustafa Mutlu
CHP çok kötü bir sınav veriyor!
Baykal'ın istifasının üzerinden altı gün geçti... Bunca patırtının gürültünün ardından, elimizde ne kaldı? Bu soruya ben kendi yanıtımı vereyim:
Eski genel başkanlarının ağzının içine bakan binlerce siyasetçi!
CHP seçmeninin söz birliği etmişçesine “tek aday” olarak gördüğü ve gösterdiği Kemal Kılıçdaroğlu bile, arkasındaki bu gücü önemsemeden, Deniz Baykal'ın icazeti, onayı, takdiri, emri ve işareti olmadan adaylığını açıklamaya cesaret edemedi!
Yolsuzlukların, hırsızlıkların, çirkefin, bataklığın üzerine kararlılıkla yürüyen o cesur adam bile; sıra parti içi görev üstlenmeye geldiğinde, süt dökmüş kediye döndü!
Tamam; bir haftadır yazdıklarımın, söylediklerimin arkasında duruyorum ve hala büyük bir kararlılıkla “Baykal dönmemeli” diyorum...
Ama...
Yürekten desteklediğim Kemal Kılıçdaroğlu dahil CHP'li yöneticilerin şu bir haftada sergiledikleri “düşük ve silik profil”in de CHP'yi bir yerlere taşıyacağına inanmakta ne yazık ki güçlük çekiyorum!
Klişe bir söz vardır; “İstifa tek yanlı bir müessesedir” diye...
Baykal da içine düştüğü durumu sessiz kaldığı dört gün boyunca değerlendirdi ve kararını verdi; istifanın hem kendisi, hem de partisi için en hayırlı yol olduğunu gördü...
Bu saatten sonra onu döndürmeye çalışmak “sadakat”in değil, olsa olsa “acizliğin” ifadesidir!
Bu; “Bizi senden başka kimse bir arada tutamaz, dağılır gideriz. Biz kendimizi yönetmekten aciziz; gel bizi başsız bırakma” demektir!
Siyaset böyle yapılmaz...
Böyle siyaset yaparak, ülkeye hizmet edilmez...
Bu anlayış sadece “Gitme, bu çark bozulmasın, keyfimize bakalım” anlayışıdır!
Aradan geçen altı günde; her ne gerekçeyle olursa olsun CHP'yi bu kadar “güçsüz ve çaresiz” gösteren herkes, büyük bir ayıbın ortağı olmuştur...
Bu tablo; ne 86 yıllık parti geçmişine ne de CHP'nin “demokrasi” anlayışına yakıştı...
Bu görüntünün verilmesinde payı olan herkesi kınıyorum!
GÜNÜN SORUSU
Kurultaya bir hafta kaldı; CHP'de hala kimse başkanlığa talip olamadı...
Acaba CHP de yönetici seçemeyen apartmanlar gibi, “dışarıdan profesyonel yönetici” mi tutacak?
Ahmet Hakan
Ey Gandi Kemal
Deniz Baykal'ın gönlünü alarak yürüyüşe başlamak istiyorsun. Yakışır.
Aç kurtlar gibi koltuğa saldırmak istemiyorsun. Müthiş.
Fırsatı ganimet bilenlerden olmak istemiyorsun. Muhteşem.
Alçakların sunduğu malzemenin üstüne basarak yükselmek istemiyorsun. Süper.
Ve fakat...
Ey Gandi Kemal!
Unutma ki:
Bunların hepsinin bir sınırı, bir kıvamı, bir ölçüsü vardır.
Eğer “Deniz Baykal'ın gönlünü almalıyım” diye kapı aşındırmaya devam edersen, “İcazetle lider mi olunurmuş” derler.
Eğer “Aç kurtlar gibi koltuğa saldırmamalıyım” diye işi uzatırsan, “Sünepe” derler.
Eğer “Fırsatı ganimet bilmemeliyim” derken kıvamı kaçırırsan, “Risk almaktan bile aciz” derler.
Eğer “Alçakların sunduğu malzemenin üstüne basarak yükselmek istemem” diye yürüyüşü başlatmayı ertelersen, “Bu adam düpedüz korkuyor” derler.
Demem o ki ey Gandi Kemal...
Çok az vaktin kaldı...
Kıvamı tuttur, ölçüyü ayarla, sınırı kolla ve bir yürüyüş eyle...
Yoksa...
Bir de bakmışsın ki, “Gandi” iken, “yandaş medya”nın deyişiyle “Çakma Gandi” oluvermişsin.
CHP lideri Deniz Baykal'ın Nesrin Batok'la olduğu iddia edilen görüntülerin ortaya çıkmasından sonra Baykal'ı isitfaya davet eden basının hedefinde bu kez de Kemal Kılıçdaroğlu var.
Baykal'a "istifa et" çağrısında bulunan yazarlar bu kez de adaylığını açıklayamayan Kılıçdaroğlu'na sert çıkmaya başladı. Kılıçdaroğlu'nun durumu değerlendirilirken, "süt dökmüş kedi", “düşük ve silik profil”, “Sünepe”, “Risk almaktan bile aciz", "Korkak", “Çakma Gandi”, "Bütün görevlerine "atamayla" gelen bürokrat..." gibi yorumlar havada uçuştu.
İşte yazarların Kılıçdaroğlu'nu hedef alan o sert yazılarından bölümler:
Mustafa Mutlu
CHP çok kötü bir sınav veriyor!
Baykal'ın istifasının üzerinden altı gün geçti... Bunca patırtının gürültünün ardından, elimizde ne kaldı? Bu soruya ben kendi yanıtımı vereyim:
Eski genel başkanlarının ağzının içine bakan binlerce siyasetçi!
CHP seçmeninin söz birliği etmişçesine “tek aday” olarak gördüğü ve gösterdiği Kemal Kılıçdaroğlu bile, arkasındaki bu gücü önemsemeden, Deniz Baykal'ın icazeti, onayı, takdiri, emri ve işareti olmadan adaylığını açıklamaya cesaret edemedi!
Yolsuzlukların, hırsızlıkların, çirkefin, bataklığın üzerine kararlılıkla yürüyen o cesur adam bile; sıra parti içi görev üstlenmeye geldiğinde, süt dökmüş kediye döndü!
Tamam; bir haftadır yazdıklarımın, söylediklerimin arkasında duruyorum ve hala büyük bir kararlılıkla “Baykal dönmemeli” diyorum...
Ama...
Yürekten desteklediğim Kemal Kılıçdaroğlu dahil CHP'li yöneticilerin şu bir haftada sergiledikleri “düşük ve silik profil”in de CHP'yi bir yerlere taşıyacağına inanmakta ne yazık ki güçlük çekiyorum!
Klişe bir söz vardır; “İstifa tek yanlı bir müessesedir” diye...
Baykal da içine düştüğü durumu sessiz kaldığı dört gün boyunca değerlendirdi ve kararını verdi; istifanın hem kendisi, hem de partisi için en hayırlı yol olduğunu gördü...
Bu saatten sonra onu döndürmeye çalışmak “sadakat”in değil, olsa olsa “acizliğin” ifadesidir!
Bu; “Bizi senden başka kimse bir arada tutamaz, dağılır gideriz. Biz kendimizi yönetmekten aciziz; gel bizi başsız bırakma” demektir!
Siyaset böyle yapılmaz...
Böyle siyaset yaparak, ülkeye hizmet edilmez...
Bu anlayış sadece “Gitme, bu çark bozulmasın, keyfimize bakalım” anlayışıdır!
Aradan geçen altı günde; her ne gerekçeyle olursa olsun CHP'yi bu kadar “güçsüz ve çaresiz” gösteren herkes, büyük bir ayıbın ortağı olmuştur...
Bu tablo; ne 86 yıllık parti geçmişine ne de CHP'nin “demokrasi” anlayışına yakıştı...
Bu görüntünün verilmesinde payı olan herkesi kınıyorum!
GÜNÜN SORUSU
Kurultaya bir hafta kaldı; CHP'de hala kimse başkanlığa talip olamadı...
Acaba CHP de yönetici seçemeyen apartmanlar gibi, “dışarıdan profesyonel yönetici” mi tutacak?
Ahmet Hakan
Ey Gandi Kemal
Deniz Baykal'ın gönlünü alarak yürüyüşe başlamak istiyorsun. Yakışır.
Aç kurtlar gibi koltuğa saldırmak istemiyorsun. Müthiş.
Fırsatı ganimet bilenlerden olmak istemiyorsun. Muhteşem.
Alçakların sunduğu malzemenin üstüne basarak yükselmek istemiyorsun. Süper.
Ve fakat...
Ey Gandi Kemal!
Unutma ki:
Bunların hepsinin bir sınırı, bir kıvamı, bir ölçüsü vardır.
Eğer “Deniz Baykal'ın gönlünü almalıyım” diye kapı aşındırmaya devam edersen, “İcazetle lider mi olunurmuş” derler.
Eğer “Aç kurtlar gibi koltuğa saldırmamalıyım” diye işi uzatırsan, “Sünepe” derler.
Eğer “Fırsatı ganimet bilmemeliyim” derken kıvamı kaçırırsan, “Risk almaktan bile aciz” derler.
Eğer “Alçakların sunduğu malzemenin üstüne basarak yükselmek istemem” diye yürüyüşü başlatmayı ertelersen, “Bu adam düpedüz korkuyor” derler.
Demem o ki ey Gandi Kemal...
Çok az vaktin kaldı...
Kıvamı tuttur, ölçüyü ayarla, sınırı kolla ve bir yürüyüş eyle...
Yoksa...
Bir de bakmışsın ki, “Gandi” iken, “yandaş medya”nın deyişiyle “Çakma Gandi” oluvermişsin.