O....Çocukları'nı YAŞAYAN anlattı

O....Çocukları'nı YAŞAYAN anlattı

Senaryonun, kendi hayatını anlattığı haberleri çıkınca, filimdeki ayrıntıları deşifre etti

Doğan Yurdakul

 

“O…Çocukları” filminin senaryosunun benim ve kızımın öyküsüne benzediği haberleri çıkınca işin doğrusunu anlatmak istedim.

 

12 Eylül darbesinden sonra tutuklanan, mahkum edilen veya aranan bir çok ailenin çocuklarıyla ilgili çok acıklı öyküler yaşandığı doğrudur.

 

Kızım Reyhan’ın başından geçen öykü de bunlardan biridir. Kısaca özetleyecek olursam;

 

12 Eylül’den önce yazdığım yazılardan açılmış olan ve sürmekte olan davalar, darbeden sonra sorgusuz savunmasız hemen bitirilmeye ve mahkumiyet kararları çıkarılmaya başlamıştı.

 

Toplamı 225 yılı bulan bu cezaları yatmaya ömrüm yetmeyeceği için ülkeden ayrılmak zorunda kalmıştım. Reyhan’ın annesi olan eski eşim de hapis cezası almış ve benden önce Fransa’ya gitmişti.

 

Yurtdışına normal yollardan çıkamadığımız için henüz 1,5 yaşında olan Reyhan’ı birlikte götürememiş ve anneannesi Armağan Anar’a bırakmak zorunda kalmıştık (burada filmden ayrılıyoruz!).

 

Paris’te iş bulup çalışmaya başladıktan ve küçük bir çocuğun rahat edeceği koşulları hazırladıktan sonra sıra kızımızı yanımıza almaya gelmişti. Ama küçük Reyhan ne pasaport alabilir, ne de ülkeden dışarı normal yollarla çıkabilirdi.

 

Çünkü annesi ve babası aranıyordu ve darbe yönetimi arananları yakalayabilmek için çocuklarını rehin almakla tehdit ediyordu. Bu yüzden Fransız bir diplomat dostumuz 2,5 yaşındaki Reyhan’ı bize kendi kızıymış gibi getirmişti.

 

Reyhan Yurdakul şimdi 28 yaşında. Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi ve halen Paris’te yaşıyor. Artık “kaçak” değil! Üstelik hem Türk, hem Fransız pasaportu var. Yıllık izinlerinde de Türkiye’ye geliyor.

 

Bu öyküyü, Erbil Tuşalp “Eylül İmparatorluğu” kitabında bütün ayrıntılarıyla anlatmıştır (sayfa 106, ‘Yurtdışında Türkiye’ ara başlığı).

 

Yazar günün koşullarını göz önüne alarak sadece Reyhan’ın adını değiştirmiş ve Beyhan yapmıştı. Öyküdeki geri kalan her şey gerçekti.

 

Küçük Reyhan’ın kitapta sözü geçen portresi ünlü ressam Rasin tarafından yapılmıştı. O tablo şimdi Reyhan’ın Paris’teki evinin duvarında asılı bulunuyor.

 

Kitaptan da anlaşılacağı gibi, bu öykü filmin senaryosuna benzemekle birlikte birebir aynı değildir. Zaten Sayın Sırrı Süreyya Önder de gayet saygılı bir ifadeyle, senaryonun başka bir öyküden esinlendiğini belirtmiştir.

 

Bu kısa açıklamamı bir espriyle bitirmek isterim. Bu yıl vizyona giren iki filmin senaryosuna pek farkında olmasam da katkıda bulunmuş oluyorum!

 

Birincisi geçtiğimiz aylarda gişe rekorları kıran Kabadayı filmiydi. Filmin senaryosunun benim “Abi” kitabımdan da esinlendiği yazılıp çizilmişti (konuyla ilgili açıklamalarımı odatv.com arşivinden bulabilirsiniz).

“O… çocukları” filmine de aynı başarıyı dilerim.

aktifhaber