yazar-70
Ölüm’de var!..
“Hayat dediğin bir gündür, o da bugün’dür”
Şöyle bir genel manada düşündüğümüzde bu sözün hiçte uydurma bir deyim olmadığını anlayabiliriz. Dün dünde kaldı ve dönüşü mümkün değil. Bize tek faydası; (çıkarabilene) tecrübedir, derstir… Ama o kadar; ötesi yok. Yarını hiç sorma, çünkü bir saat sonramızın dahi garantisini verebilecek bir makam henüz icat edilmedi. Eee kala kala kaldık mı bugünün yaşanmayı bekleyen birkaç saatiyle baş başa.
Yazımın tam burasında şu deyimin tamda yeri diye düşünüyorum. “Felekten güç çalamıyorsan, bari sen gününü çaldırma.” Yani demem o ki; içinde bulunduğumuz gerek ekonomik olarak gerek siyaseten belirsizliğin ve dumanlı havanın hüküm sürdüğü şu günlerde yeterince kontrolümüz dışında moral bozucu faktörler mevcut iken, üstüne birde insanın kendi kendine etmesinin hiçte zamanı değil bence yani.. Demesi kolay demeyin ve bence en azından zorlayın kendinizi. Mutlu ve huzurlu olmak için ya da en azından kendinizi öyle hissetmek için bari zorlayın… Çok mu zor?..
Zaten borç boyu aşmış, kuraklık ve kriz kapıda, dolar fırlamak üzere, enflasyon canavarı zincirini kırmak için zorluyor, şehitlerin ardı arkası kesilmiyor, Avrupa birliği PKK ya destek çıkmış… v.s. şeyleri atın kafanızdan. Ve önümüzde, yaşanmak için yaklaşan ve sizi bekleyen bahar mevsimini düşünün. Her yer yeşillik ve çiçeklerle donanacak, su seslerine kuş sesleri eklenecek, hele birde sevdiğiniz yanı başınızda ise, bundan iyisi şamda kayısı ve can sağlığı değil de ne?.. Şayet başınız ve dişiniz öncelikli olmak üzere ciddi bir rahatsızlığınız yoksa gelin güzel şeyler düşünelim ve güzel şeyler hayal edelim ki, şu 3’ü geçmiş 4 günlük dünyayı birde kendi kendimize zindan etmeyelim ne olur...
Köylü Memedağa diyor ki;
Hafta sonu Basın Birliği Yöneticilerinden bir arkadaşla Karapınar’ daki bir ortak dostumuzun daveti üzerine akşam yemeğe ilçeye gittik. Yediğimiz içtiğimiz bize kalsın, görüp şahit olduklarımızdan bir tanesini paylaşmak istiyorum. Malum 100.yıl parkında yemekteyiz ve yan masada kalabalıkça bir çiftçi ve köylü grup var ve yüksek sesle konuştuklarından çok net dinleyici durumuna düşüyoruz. Neyse içlerin bi tanesi dedi ki; “Yahu gardaşım niye boşuna saatlerdir kafa patlatır, tartışır dururuz. Aslında hepimizin dilinin altındaki ve söylemek istediği olayın özeti şu değil mi? Bugün itibariyle MHP’den Bahçeli, CHP’den Baykal’ı çek partilerin başından ve yerlerine resmen dağdan birer odun koy; iddia ediyorum ikisinin de garanti %35’er oyu var. Geriye kalan %30’u da diğerleri paylaşır…” deyiverdi. Ve inanın bu lafın üstüne öyle bir sessizlik kapladı ki salonu bizler dâhil sanki nefes alan dahi yok gibi bir derin sessizlik. Bence bu derin sessizlik kabullenişin sessizliği idi. En azından ben öyle yorumladım, sizleri bilemem…
Siyaset Akademisinde Final Haftası
Ak Partinin Türkiye genelinde uygulamaya koyduğu ve Konya’da 300 kişilik bir katılımcı gurubu ile devam etmekte olan Siyaset Akademisinde seminerler bu hafta sona eriyor. Yaklaşık 10 haftadır devam eden ve konusunda uzman değerli hocalar tarafından bir siyasetçide olmazsa olmaz bir takım temel konuların anlatıldığı dersler bu hafta tamamlanarak yapılacak olan değerlendirme sınavı sonrası sertifika töreni ile nihayet bulacak. Gerek katılımcı kalitesi ile gerekse eğitmenlerin profesyonel hocalar olması dolayısıyla, Akademi öğrencilerinin genel kanaati olarak; ciddi anlamda kazanım elde ettikleri yönünde. Siyasi istikbalde, bu sertifikaların ne derece dikkate alınıp alınmayacağından ziyade, bir ömür boyu hayatın her alanında insana lazım olacak bilgileri edinmiş olmanın büyük bir kazanç olduğu görüşünde birleşildi.
ADAM GİBİ**************
Kalbin temiz olmadıktan sonra,
Hacı hoca olmuşsun kaç para!
Hırka, tespih, seccade, post âlâ,
Yaradan, kanar mı bunlara?
********HİKMETLİ SÖZLER
NELER OLMUŞ GARDAŞ…
Neler olmuş anlat kardaş, hele bizim ellere,
Bülbülleri susturmuşlar, gargalar öter olmuş.
Sevgi bilmeyen eller mi değmiş nazlı güllere?
Dal güle kırlmışda, gül kahrından beter olmuş.
Bir kız kaçırmış bizim komşu Döne'nin kocası,
Çoktan razı gelmiş anası, babası, amcası,
Kupkuru bir çalı olmuş o sıcacık yuvası,
Şimdi bacasından kara dumanlar tüter olmuş.
Herkes kaderine razı sürüp gidiyor hayat,
Ekmek geçiyor boğazdan, ya taze ya bayat.
Meydanları boş bulunca üç beş tefeci gavat,
Aç öküz gibi önüne, ne koyarsan yutar olmuş.
Alavere dalavere edip doldurmuş çıkını,
Gidilik düşüne düşüne ağartmış saçını,
Bostanlıkta taşa silerken o koca kıçını,
Şimdi beğenmez seni beni yüksekten uçar olmuş.
Sevgiler veresiye oldu, mutluluklar harmana,
Menfaat pazarı her yer, ne yağarsa hep bana,
Kuş kadar maaştan ne kaldı ki kayın Hasan'a?
Şaşırmış evin yolunu ters yönden gider olmuş.
Bir damla yağmura bakıyor umutlar emekler,
Gözlerinde ışık sönmüş, gülmüyor bebekler,
Kul hakkı yiye yiye semirmiş bazı eşekler,
Yük garibin omuzunda kendi keyif çatar olmuş.
Hele bir düşün toprak aldı ananı babanı,
Azrail umursamaz boşa harcama çabanı,
Sürüsünü ketirlerde kayıp etmişde Yozçobanı,
Şimdi gurbet ellerde kendini güder olmuş.
Yozçobanı