Ölümsüzlük Uykusu

Ölümsüzlük Uykusu

İz Yayıncılığın 500. eseri olarak basılan Şakâiku'n Numaniye, Osman Gazi'den Kanuni Sultan Süleyman'a uzanan bir seyirde, Osmanlı medeniyet hayatına ayna tutuyor.

İz Yayıncılığın 500. eseri olarak basılan Şakâiku'n Numaniye, Osman Gazi'den Kanuni Sultan Süleyman'a uzanan bir seyirde, Osmanlı medeniyet hayatına ayna tutuyor.


Osmanlı Devleti'nin ilk şeyhülislâmı Molla Fenari'nin, Fâtih Sultan Mehmed'e hocalık yapmış Molla Gürânî'nin, Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin, astronomi bilgini Ali Kuşçu'nun ve daha pek çok müderris, mutasavvıf, şeyhülislâm, şair ve bilginin hayatını okumak, cihan devletinin muvaffakiyetinin ardındaki sırra kapı aralamaktır hiç şüphesiz. Kanuni Sultan Süleyman döneminin ünlü bilginlerinden Taşköprülüzâde Ahmet Efendi'nin (1495-1561) Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan 16. yüzyıl ortalarına kadar yaşamış 502 ilim adamının hayat hikâyesini anlattığı "Şakâiku'n-Numâniyye", Arapça aslından Türkçe’ye yeniden çevrildi. Muharrem Tan'ın çevirdiği eser, İz Yayıncılık'tan çıktı.


Bursa'da ulema muhitinde doğup büyüyen Taşköprülüzâde, ilk eğitimini babasından ve amcasından aldı. Ardından İstanbul, Üsküp ve Edirne'de müderrislik yaptı. İstanbul kadısı iken gözleri görmez oldu ve hayatının geri kalan kısmını kitap yazmakla geçirdi. Ahmet Efendi, biyografilerini yazdığı âlimlerin bir bölümüyle hoca-talebe ilişkisi yaşamış, bir bölümüyle aynı şehirde görev yapmış, bir bölümünün de çocukları ve torunlarıyla tanışma fırsatı bulmuş. Ahmet Efendi, "Şakâiku'n-Numâniyye"yi kaleme alış öyküsünü ise şöyle anlatıyor: "Sağı soldan, doğruyu eğriden ayırmaya başladığım günden beri ulema menkıbeleri ve onların haberlerini öğrenmeye çok meraklıydım. Yaşadıkları ilginç olayları ve sözlerini ezberlemeye bayılırdım. Bu sayede onlarla ilgili kitaplar ve defterler dolusu bilgi zihnimde birikmişti. Sonraki dönemde yaşayan âlimler geçmiş büyük âlimler hakkında nakil yoluyla veya bizzat görerek öğrendikleri bilgileri kitaplaştırmışlar, fakat hiç kimse şu memleketin âlimlerinin hayatları hakkında bilgi toplamaya iltifat etmemişti. Neredeyse gelip giden nesillerin dillerinde ne isimleri ne resimleri kalmayacaktı. Bu durumu fark eden bir fazilet ve kemal sahibi, benden Anadolu ve Rumeli ulemasının menkıbelerini toplamamı istirham etti. Ben de Melik-i Hayy-i Kayyum Allah'ın yardımını dileyerek bu istirham sahibine olumlu cevap verdim."


OSMANLI KÜLTÜR DÜNYASINI YANSITAN BİR KLASİK


17. yy'dan günümüze gelen önemli yazmaların başında olan eserde, Âşık Paşa'dan Hacı Bektaş-ı Veli'ye, Molla Fenari'den Emir Sultan'a, Somuncu Baba'dan Yunus Emre'ye, Yazıcızâde Mehmet Çelebi'den Ahmet Bicân'a, Molla Camî'den Zembilli Ali Efendi'ye, Sünbül Sinan'dan Abid Çelebi'ye pek çok ismin biyografisi yer alıyor. Osmanlı devletinin kuruluşundan itibaren her padişahın dönemini bir 'tabaka' olarak ele alan kitap, ilim muhiti hakkında sunduğu özgün bilgilerle okuyucunun 'Osmanlı medeniyet hayatında kim kimdir?' sorusuna cevap bulmasını kolaylaştırıyor.


Kitabın 'Şakâiku'n-Numâniyye' ismini taşıması da derin bir mana içeriyor. Şakâik-ı numan, gelinciğe benzer bir çiçeğin adı; simgesel anlamı ise 'ölümsüzlük uykusu'. Taşköprülüzâde, kitabına bu ismi vermekle biyografilerini yazdığı şahısların, kırlarda açan gelincikler misali, her yıl yeniden doğarak ölümsüz bir uykuya yattıklarına işaret ediyor adeta. Henüz müellifi hayattayken ve sonraki dönemlerde defalarca Osmanlı Türkçesine tercüme edilen esere, saray nakkaşlarından iki ismin, minyatürleri eşlik ediyor. Bölüm başlarındaki padişah minyatürleri, Nakkaş Osman'a; metinlerle sunulan minyatürler ise Nakşî Ahmet'e ait. Nakşî Ahmet, üslubunun zirve noktasını Taşköprülüzâde'nin eserinde göstermiş, minyatürlerinde derinlik ve canlı bir anlatımın yanı sıra üç boyutluluk denemeleriyle dikkat çekmiş. Şakâiku'n-Numâniyye'nin minyatürlerini yaptığı elyazması nüshasını Genç Osman'a takdim etmiş. Eser, halen Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunuyor. Kitabının sonunda kendi hal tercümesini de veren Taşköprülüzade'nin kabri ise Fatih'teki Âşık Paşa Tekkesi Mescidi'nde yer alıyor.


KİTAPTAN BİR HİKÂYE - HOCAPAŞA, BAKIR SAHANI BAŞINA YEDİ

Hocapaşa semtine adını veren Molla Sinan Paşa, İstanbul'un ilk kadısı Hızır Çelebi'nin oğludur. Aklî ve şer'î ilimler üzerine geniş araştırmaları olan faziletli, zeki bir âlimdi. Her konuya şüpheyle yaklaşır, derin araştırmalarda bulunurdu. Bu sebeple babası tarafından kınanırdı. Bir gün birlikte yemek yerken babası, "Kuşku ve şüpheler seni öyle bir dereceye getirdi ki bu durumda bakırdan bile kuşkulanabilirsin." dedi. Oğlu cevap verdi: "Tabii olabilir. Çünkü duyular yanılabilir." Bunun üzerine Hızır Çelebi, et tabağını alarak oğlunun başına indirdi. Memleket