Önkibar'dan şok iddia!!!
Yeniçağ yazarı Sabahattin Önkibar öyle bir yazı kaleme aldı ki, yer yerinden oynayacak...
Sabahattin Önkibar'a göre Orgeneral Başbuğ ile Erdoğan büyük bir takas yaptı...
İŞTE YAZININ O BÖLÜMLERİ
Genelkurmay başkanının bildiklerimi halka açıklarım resti hafızalarda değil mi?
Peki ne oldu da Orgeneral Başbuğ bu taahhüdünden vazgeçti?
İlker Paşa siyasetçi değil, şantaj yapmaz, yapamaz.
Öyle ise var olan bu tabloyu nasıl okumalıyız?
Aynı şekilde Tayyip Erdoğan’ın Üçüncü Ordu Komutanı Saldıray Berk ile ilgili tutumuna ne diyeceğiz?
Tayyip Bey demokrasi efesi pozlarında, yani mangalda kül bırakmıyor ama bu işte bir gariplik yok mu?
Orgeneral Saldıray Berk öyle ya da böyle Erzurum’daki Ergenekon iddianamesinin bir numaralı şüphelisi değil mi?
Daha açık yazayım, sevgili orgeneralimiz terör örgütüne üye olmakla, yani teröristlikle itham edilmiyor mu?
İddianameye göre ediliyor!
O zaman gereğinin yapılması yani Saldıray Paşa’nın görevinden alınması gerekmiyor mu?
Gerekiyor...
Peki niye alınmıyor o zaman?
Bakın ahali ve hatta kamuoyunun önemli bir bölümü bir ayrıntıyı bilmiyor, Saldıray Berk’i görevden alma yetkisi Genelkurmay Başkanında değil, Milli Savunma Bakanlığında ve dolayısı ile Recep Tayyip Erdoğan’da!
Öyle ise demokrasi efelikleri taslayan Recep Tayyip gereğini niye
yapmıyor?
Lafa ve istismara gelince gözünü budaktan esirgemeyen Tayyip Bey, görevden almaya gelince niye pısıyor?
Tam bu noktada yazımın girişinde sunduğum Başbuğ’un bildiklerini saklama tercihi ile bu fotoğrafı yani Saldıray Berk’e dokunulamayışını üst üste getirip soralım; yoksa İlker Paşa, Saldıray Berk’e dokunulmaması karşılığında bildiklerini açıklamama taahhüdünde mi bulundu? Yoksa Çankaya Köşkü’ndeki üçlü zirvede böyle bir mutabakat hasıl oldu da bunun kutlama yemeği mi
yendi?
Öyle ise sormak lazım, tutuklanan onlarca subay ve general Saldıray Paşa’dan daha mı değersiz?
Hayır hayır amacım elbette Saldıray Paşa’ya sahiplenilmesinin yanlış olduğunu söylemek değil, itirazım hadiseye bireylerin üstünde kurumsal çıkar ve imaj penceresinden bakılamamasıdır.
Eğer doğru ise ki emareler onu gösteriyor, bunun adı gerçekten de paslaşmak değil midir?
Bu sorunun cevabı hayatidir, Tayyip Erdoğan’a geri adım attıran ve açıklanmayan o sırlar nelerdir?.. Altını çizerek yazıyorum, Erdoğan o sırlardan korkmasaydı, zerre kuşkum yok kendine kahraman ve korkusuz dedirtmek için Saldıray Paşa’yı alırdı görevinden. Alamadığına ve geri adım attığına göre belli ki o sırlar Erdoğan’ın karabasanıdır... Öyle ise böyle bir şeyi saklama lüksünüz olamaz Sayın Başbuğ!
Tansu Hanım bize değil, Özer Çiller’e açıklama göndermeli!
Dün bu sütunda yayınlanan “Çiller-Tayyip, tencere-kapak” başlıklı yazıma Tansu Çiller yazılı bir açıklama gönderdi. Çiller açıklamasında Tayyip Erdoğan’la görüşmediğini ve AKP’den milletvekili adayı olmasının da söz konusu olmadığını ifade etti. Tansu Hanımın bu açıklamasını objektifliğimizin gereği olarak sütunuma aldıktan sonra Sayın Çiller’e bir tavsiyede bulunacağız. Malum, Tansu Hanım’ın Tayyip Erdoğan’la sık sık konuştuğunu ve ekonomik konularda danışmanlık yaptığını kamuoyuna duyuran ben değil, eşleri Sayın Özer Uçuran Çiller’dir ve Özer Bey bunu Habertürk TV’de Balçiçek Pamir’in programında yapmıştır. Dolayısı ile sabık başbakanımızın öncelikli olarak bana değil eşi Özer Çiller’e açıklama göndermesi gerekiyor. Durum bu iken Tansu Hanım’ın bize açıklama gönderip, görüşmedim demesi ne kadar inandırıcıdır onu okurlarıma bırakıyorum.
SANAL...
Kunta-Kinte’nin 60 milyarlık saati var mıydı?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ben de Kunta-Kinte’yim” beyanını okuyunca kafam karıştı. Benim bildiğim Kunta-Kinte’nin Tayyip Bey misali değil 60 milyarlık saat takması, akşam yiyeceği yemeği bile yoktu. Keza 5 bin dolarlık İtalyan ayakkabı ve bin dolarlık İngiliz çoraplarını da
giymiyordu. Hele hele İstanbul Boğazı’nda etrafı surlarla çevrili yani avamdan soyutlanmış müthiş manzaralı 5 büyük köşkü hiç yoktu! Aynı şekilde Kunta Kinte’nin oğulları da ne armatör ne de pırlanta mağazası sahibiydi. Kunta-Kinte yolsuzluktan da hiç yargılanmadı!.. Hülasa Tayyip Bey’in Kunta-Kinte benzerliği sanal olmanın ötesinde gece ile gündüz gibi bir şey!