Ordu ve yargı vesayeti
Büyük suçlar işleyen, kendi halkını ezen bu devlet iki temel ayak üzerinde duruyor: ORDU ve YARGI. Bu iki kurumun ağırlığı her darbeyle biraz daha artmış.
Ahmet Altan / Taraf
Devleti yeniden kurmak
Devlet, toplumu korumak, suçu önlemek, suçluyu yakalamak için kurulur.
Bizimkisi daha baştan ters kurulmuş.
Sadece kendini korumak için teşkilatlanmış, toplumundan ürkmüş, suç işlemiş, suçluyu desteklemiş bir devlet bu.
Toplumun her kesimini kendisine düşman görmüş, her kesiminden korkmuş, her kesimine acı çektirmiş.
Bazen Dersim’de olduğu gibi açıkça, bazen 1 Mayıs’ta olduğu gibi “gizlice” katliamlar düzenlemiş.
Faili meçhul cinayetler işlemiş.
Darbeler yapmış.
Bu devletin elinden acı çekmemiş hiçbir kesim yok, Kürtler, Sünni dindarlar, Aleviler, solcular, sağcılar, liberaller bu acıdan payını almış.
Büyük suçlar işleyen, kendi halkını ezen bu devlet iki temel ayak üzerinde duruyor.
Ordu ve yargı.
Bu iki kurumun ağırlığı her darbeyle biraz daha artmış.
Şimdi biraz utangaç ve çekingen bir biçimde bu yapıyı değiştirmeye, devleti yeniden kurmaya çalışıyoruz.
Kendisini toplumun üstünde gören orduyu ve yargıyı gerçek yerine yerleştirmeye uğraşıyoruz.
Bir devleti yeniden kurarken, iki gerçek iç içe geçiyor.
Bir tanesi “uzun vadeli” gerçek.
Suçtan arınmış, kendi toplumunun hizmetinde olan bir devlet kuracaksınız, halk iradesi bu devlete egemen olacak.
Uzun vadeli amaç bu ve bu, bütün kesimlerin lehine olan bir yapı.
Ama bir de “bugünün” gerçeği var.
Cumhuriyet tarihi boyunca ezilmiş olan kesimler, “yeni kurulan” devlette kendilerine ait “ayrıcalıklı” bir yer sağlamak için birbirleriyle mücadele ediyorlar.
Bu nokta, bu tarihî mücadelenin en tehlikeli ve “pusuya” en uygun dönemeci.
Çünkü yeni bir “devlet kurabilmek” için “eski devletin” egemenleriyle de toplumun mücadele etmesi gerekiyor.
Eski egemenler dediğinizde bunun içinde ordu var, yargı var, CHP var, bürokrasi var, devletten beslenerek palazlanmış zengin var, varlığını bu düzene bağlamış medya var, devletin Ergenekon türü “gizli” güçleri var.
Öyle kolayına kenara itilebilecek bir güç değil bu.
Yenilmeye mahkûmlar ama yenilmeden önce çok direnecekleri, son ana kadar kavgayı bırakmayacakları da açık.
Eski düzende ezilenlerin bütün güçlerini, bu büyük koalisyona karşı birleştirmeleri gerekiyor.
Ama “mazlum” olmak her zaman “masum” olmak anlamına gelmiyor, yeni bir devletin kurulacağını hisseden her kesim, diğerini bir şekilde zor durumda bırakıp kendine bazı avantajlar sağlamak istiyor.
Sünni dindarlar, Alevilerin hakkını “mezhepçilik” gayretiyle, Kürtlerin hakkını içlerinde yanan “milliyetçilik” ateşiyle vermemeye uğraşıyorlar.
Kendileri uğradıkları haksızlıktan yakınırken, “başkalarının” aynı haksızlığa uğramasına göz yumuyorlar, hatta bunu istiyorlar.
Belli ki yeni kurulan devlet “Sünni dindar” bir devlet olursa bundan memnun kalacaklar.
Sanırım, onlar eski devletin sorununun “Kemalist” olmasında yattığını sanıyorlar; halbuki sorun, devletin “bir şey” olması ve kendisine benzemeyenleri ezmesi.
Devletin, su gibi renksiz ve kokusuz olması gerekiyor.
“Eşitliği” kabul etmedikçe yeni ve “gerçek” bir devlet kuramazsınız.
Herkes eşit olacak, Sünniler, Aleviler, Kürtler, solcular, sağcılar, liberaller.
Sünni dindarlarımızın “eşitlik” konusundaki bu isteksizlikleri, Alevileri ürkütüyor ve onlar “ben eski devlete razıyım” diyerek bugünün egemenleriyle işbirliğine giriyorlar.
Kürtlerin siyasetçileri ise “bana hakkımı vermezseniz ben eski devletle anlaşırım” diye pazarlık yapıyorlar.
Bu çekişme, yeni devleti kuracak olanları güçsüzleştiriyor.
Son anayasa değişikliklerinde gördüğümüz gibi “değişimin” ayağı sürçüyor.
Hep birlikte anlamamız gereken gerçek şu bence, birbirimizle çekiştiğimiz sürece “eski devlet” kazanır ve biz acılarımızı çekmeyi sürdürürüz.
Eski devleti yıkmalı ve yeni devleti de yepyeni anlayışlarla kurmalıyız.
Burada en kalabalık ve en güçlü kesim olarak Sünni dindarlara büyük görev düşüyor, “eşitliği” istediklerini Kürtlere, Alevilere, solculara göstermeliler, onların endişelerini yatıştırmalılar.
Kürtlerle ya da Alevilerle eşit olmamak için generallerle yargıçların esiri olmaya değer mi?
Bu dar yerde herkesin hataları ve günahları var ama “ne yapmakta olduğumuzu”, neyi kurmakta olduğumuzu, birlikte nasıl bir güç oluşturduğumuzu fark edersek kendi geleceğimizi hep birlikte yaratabiliriz.
Hiç unutmayın ki en zor geçitten geçerken bize “pusu” kuranların işine yarayacak “stratejiler” oluşturmak sadece “eski egemenlerin” iktidarına zaman kazandırır.