Ramazan Yaşar'dan 'manifesto' gibi konuşma!

Ramazan Yaşar'dan 'manifesto' gibi konuşma!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın da katıldığı Milli Birlik ve Kardeşlik Buluşmaları Programı'nın açılışında konuşan Kulu-Cihanbeyli Yardımlaşma Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Ramazan Yaşar'ın 'manifesto' gibi konuşmasının tam metnini yayımlıyoruz...

Kulu-Cihanbeyli Yardımlaşma, Kültür ve Çevre Derneği'nin düzenlediği ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın da katıldığı Milli Birlik ve Kardeşlik Buluşmaları Programı'nın açılışında konuşan Kulu-Cihanbeyli Yardımlaşma Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Ramazan Yaşar, “Türklerin ve Kürtlerin, Kulu, Cihanbeyli ve Yunak’ta yüz yıllardır barış ve kardeşliğin en güzel örneklerini sergileyerekortaya koyduğu fotoğraf, çözüm sürecinde de en önemli yol gösterici olabilir” dedi. Memleket olarak o konuşmanın* tam metnini istifadenize sunuyoruz...

Sizleri Fatih’in, Selahaddin’in; Mevlan’nın, Saidi Nursi’nin; Mehmet Akif’in, Ahmedi Hani’nin; anti savaş, anti terör, anti bölücü; barış, kardeşlik, birlik ve beraberlik ruhuyla dolu selamıyla selamlıyorum…
Türkiye’nin ve dünyanın yoğun gündemi içinde, bizi kırmayıp davetimize icabet ettiğiniz için, dernek yönetim kurulum ve üyelerimiz adına şükranlarımı arz ediyorum. Konya’ya hoş geldiniz… Şeref verdiniz. 
Derneğimiz 2003 yılında kurulmuş, sosyal ve kültürel çalışmaların yanında, hedeflediği projeleri hayata geçirmek için çalışan bir sivil toplum örgütüdür.Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın bize biçtiği rollerin farkında olarak;ülkemizin ve halkımızın birlik, beraberlik ve kardeşlik bağlarını korumak ve güçlendirmek için çalışmayı bir görev biliyoruz. Derneğimizin asıl kuruluş amacı da budur. Bugün karşı karşıya olduğumuz, terör sorununa, insanlarımız arasına etnik köken üzerinden sokulmak istenen ayırımcılığa karşı, ülkemizin birlik ve beraberliğini savunmak, bu amaca hizmet etmek ve bu hedefe ulaşmak için kurulmuş bir derneğiyiz…
Bu amaç doğrultusunda kendi içimizde, çevremize, hitap ettiğimiz Kulu, Cihanbeyli başta olmak üzere tüm Konya kamuoyuna yönelik birlik ve beraberliğimizi, insanlarımız arasındaki kardeşliği pekiştirici çalışmalar yapmaktayız. Hükümetimiz “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesini” açıkladıktan sonra “çözüm sürecine” bir sivil toplum örgütü olarak, ilk ve en somut desteği derneğimiz vermiştir. “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinde Konya modeli” başlığıyla Türkiye’de ilk konferansı düzenleyen de derneğimiz olmuştur. Bu konferansın konuşmacısı şuanda Başbakanımız olan Profesör Doktor Sayın Ahmet Davutoğlu idi. Sürece destek olma, bu yönde kamuoyu oluşturma konusunda gerek toplantılarla, gerek basın-yayın organlarına verdiğimiz ilanlarla bunu açıkça ortaya koyduk. Akil insanlar heyetinin yaptığı çalışmayı, biz dernek olarak Kulu, Cihanbeyli ve Konya’da çok daha önceden yapmaya başlamıştık.
Türklerin ve Kürtlerin, Kulu, Cihanbeyli ve Yunak’ta yüz yıllardır barış ve kardeşliğin en güzel örneklerini sergileyerekortaya koyduğu fotoğraf, çözüm sürecinde de en önemli yol gösterici olabilir. Burada birlikte yaşamanın güzelliklerine dair binlerce hikaye bulmak mümkündür. Kardeşliğimizi yıkmak için önümüze kötü ve çirkin fotoğraflar koyanlara karşı; Kulu ve Cihanbeyli’de onlara karşı kullanabileceğimiz güzelliklerle dolu sayısız fotoğraf karesi mevcuttur. “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinde Konya Modeli” başlığını kullanırken de kastettiğimiz, bu güzelliklerin, tüm Türkiye’ye örnek olmasını istememizdir. Türklerin, Kürtlerle olan kardeşliğine dair tarih sayfalarından deliller aramaya gerek yok. Bu kardeşlik, Kulu ve Cihanbeyli başta olmak üzere aslında tüm Türkiye’de düşmanları çatlatırcasına somut bir şekilde yaşanmaktadır. Terörün hedefine ulaşamamasındaki en önemli gücümüz de bu kardeşliği koruma başarımızdır. 
OSMANLI’NIN VARİSİ OLMAK KOLAY DEĞİL!
Ülkemiz tarihi bir dönemden geçiyor. Mirasını devraldığımız Osmanlının varisi olmak kolay taşınacak bir misyon değildir.  Bu mirası korumak ve bu misyonu daha ileri taşımak da kolay olmuyor. Etrafımızda ve içimizde ülkemize ve insanımıza karşı kurulan tüm tuzakların hedefinde bu kutlu dava ve bu kadim miras vardır. Dün bu saldırılar nasıl başarıyla savuşturulduysa, 30 yıldır muhatap olduğumuz terör sorununu da, millet olarak, savuşturacak güce, birlik, beraberlik ve iradeye sahibiz. Etnik, dini ve mezhebi kökeni ne olursa olsun; bin yıldır Anadolu toprakları üzerinde birlikte yaşamayı başarmış halkımız; aklı selimle ilelebet bu birlikteliği korumaya devam edecektir. Bu topraklar üzerinde Türk vardır, Kürt vardır. Arap, Laz, Çerkez vardır. Ancak altında toplandıkları çatının adı Türkiye’dir. Bu topraklar üzerinde Sünni vardır, Alevi vardır. Ancak altında toplandıkları bu çatının adı İslam’dır… Herkesi bu çatıların altında buluşmaya davet ediyoruz…
Türkiye’nin en büyük gücü olan milli birliğimizi, halkımızın kardeşliğini hedef alanlar amaçlarına ulaşamayacaktır. 30 yıldır yaşanan terör olayları, birlik ve beraberliğimizi sabote edici bir silaha dönüştürülmüş ve kullanılmıştır. Bu oyunu bozmanın, kardeşkanını durdurmanın zamanı gelmiştir. Devletimiz ve halkımız çözüm iradelerini barıştan yana kullanmıştır. Savaşın devamı için can verme cesaretini gösterenlere karşı, bizim de barış için aynı cesarete sahip olmamız gerekiyor. Gerekirse barışın rehin alındığı yere gidip onu alıp halkımıza armağan edeceğiz. 100 yıldır barışa ve huzura hasret bu topraklara borcumuzu ödemenin zamanı gelmiştir. Savaş için bedel ödeyenlere karşı, biz de barış için bedel ödemeye hazır olduğumuzu buradan ilan ediyoruz.
TERÖR HİÇBİR HAK ARAYIŞININ YÖNTEMİ OLAMAZ
Cumhurbaşkanımızın; “Ben bu yola hayatımı adadım” dediği, Başbakanımızın, “teröre ve vandalizme kurban veremeyiz” dediği çözüm sürecini destekliyor ve sonuna kadar devam ettirilmesini istiyoruz. Ancak çözüm sürecini devam ettireceğiz diye kamu düzenini bozarak, sokakları ateşe verenlere de devletimiz göz yumamaz ve yummamalıdır. Terör hiçbir hak arayışının veya düşüncenin ifade edilme yolu ve yöntemi olamaz. “Kobani düşerse, Ankara da düşer” diyenler bilmelidirler ki; Ankara düşerse, Erbil, Süleymaniye, Diyarbakır, Gazze, Kudüs ve Mekke de düşer. Biz bunun olmaması için devletimizin ve milletimizin dün yanındaydık, bugün yanındayız, yarın da yanında olmaya devam edeceğiz. Biz, devletimizin ve milletimizin yanında barıştan,ve kardeşlikten yana tarafız. Biz Fatih’in de, Selahaddin Eyyubi’nin de torunlarıyız. Onların mirası mirasımız, davası davamız, misyonu misyonumuzdur. Fatih’in ve Selahaddin’in torunlarının kanı üzerinden çıkar devşirmek isteyenler bu kirli emellerine asla ulaşamayacaklardır. 
Bu derneğin davası Türklerin ve Kürtlerin kardeşliğini devam ettirmesidir. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun, 11 Kasım 1992’de meclis kürsüsünden yaptığı konuşmasından bir alıntı yapmak istiyorum. Diyor ki bu konuşmada, “Türkçe konuşanı, Kürtçe konuşanı ile hepimiz kardeşiz. İslam’ın tevhit ilkesi etrafında insan haklarından taviz vermeden, birlik ve kardeşliğimiz korunmalıdır. Emperyalistlerin Türkiye’yi bölme ve parçalama politikalarına alet olmayız, olmamalıyız.”Anadolu;Alparslan’ın, Selehaddin-i Eyyubi’nin, Kılıçarslan’ın, Osman Gazi’nin, Fatih’in komutasında bu iki halk tarafından her karışı ve her zerresi kanla yoğrularak vatan toprağı yapılmıştır. Mevlanalar, Yunuslar, Şeyh Edebaliler,  Hacı Bektaş-ı Veliler,  Ahmed-i Haniler, Mehmet Akifler, Said-i Nursiler, Mehmet Zahit Kotkular tarafından da sevgiyle mayası yoğrularak genetiği oluşturulmuştur. Bu genetik birlikteliği kıracak bir şifre henüz icat edilmemiştir. Bu topraklara ayrılık tohumu ekenler bilmelidirler ki, o tohum bu topraklarda yeşermeyecektir.
BİZLER MUHACİR VE ENSARIZ
Sevgi çiçekleriyle bezenmiş, bin yıllık kardeşlik çınarlarının yetiştiği Konya, Hakkari, İstanbul, Diyarbakır buna izin vermeyecektir. Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “Bizi birbirimizden ayırmak kimin haddine. Bizim kardeşliğimize kast etmek kimin haddine. Bizi birbirimize düşürmek, düşman eylemek kimin haddine.” Türkler ve Kürtleri, Evs ve Hazreç kabilesi yapmak istiyorlar. Oysa bizler Muhacir ve Ensarız. Geçmişte yaşananları tedavi etmek ve kardeşliğimizi eski günlerine döndürmek için herkes birey olarak kendi içinde bir savaş başlatmalı. Kürtler, Anadolu’nun kapılarının Türklere açılması için Alparslan’ın ordusunda nasıl yer aldılarsa, Türkler de Kudüs’ü haçlılardan temizlemek için Selahaddin’in ordusunda aynı duygu ve düşüncelerle yer almışlardır. Bugün de “Çözüm Sürecinin” başarısı için Türklere ve Kürtlere tarihi bir görev düşüyor. Çözüm sürecinde, devletimizin ortaya koyduğu iradenin yanında durarak, barışı bir daha bu topraklardan ayrılamamak üzere koruma altına almanın zamanı gelmiştir. Barış ve kardeşlik İslam’dandır. İslam ise Nuh’un gemisidir. Ona binen felaha kavuşur.
Bugün öyle kutlu, öyle şanlı, öyle anlamlı ve önemli bir tarihi gündür. Malazgirt’te, Kudüs’te, Çaldıran’da, Sarıkamış’ta, Çanakkale’de, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’da, Sakarya’da kardeşlik destanları yazan bu halklara şimdi kim ayrılık şarkıları yazdırabilir? Böyle bir şey mümkün olabilir mi?Bediüzzaman Said-i Nursi hazretleri ne güzel söylemiş, “Bana eskiden Said-i Kürdi derlerdi. Ben Kürtçü değilim. Müslüman biri kavmiyetçi olamaz. Türk, Kürt yok. İslamlık hepsini birleştirmiştir.” 
BUNDAN SONRAKİ SÜREÇ DAHA ZOR
Biliyoruz ki, bundan sonraki süreç daha zor olacak. Savaşmak kolay, barışı korumak zordur. Kavgada zafer, barış yapmaktır. Barışı korumanın,empati yapmanın yolunu bulmamız gerekiyor. Şu sözlere hangi vatan, millet, bayrak ve ezan sevdalısının itirazı olabilir; “Bizi bölmek, çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı inatla birleşeceğiz. Zaman çatışmanın, birbirini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin ve helalleşmenin zamanıdır. Çanakkale’de omuz omuz şehit düşen Türklerle Kürtler, 1920 Meclisi’ni birlikte açmışlardır. Ortak geçmişimizin ortaya koyduğu gerçek, ortak geleceğimizi de birlikte kurmamız gerektiğidir.”  Yaşanan acıları unutmak kolay değil, ama çocuklarımıza, gençlerimize aynı şeyleri yaşatmamak için geçmişi unutmayı denemeli ve bunu başarabilmeliyiz. 
Bu gün konuşmayacaksak, ne zaman konuşacağız. Bugün barışı koruyamazsak, ne zaman koruyacağız. Barışı, kardeşliği vurmak istiyorlar, buna izin verecek miyiz, buna göz yumacak mıyız?Terörü, ölümü, savaşı kutsayanlara karşı biz; barışı, kardeşliği, birliği, beraberliği, insanı yaşatmayı savunamayacak mıyız? Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’nın “Bu ülkedeki kavga Türk ile Kürt'ün kavgası değil, Hilal ile haçın kavgasıdır. Hilalin altında bir olun çok kalabalık olacağız, göreceksiniz” tespitinin hakkını halkımız ne zaman verecek? Tarih Kürtlere Selahaddin’i Eyubi’nin torunları, Türklere Fatih’in torunları olmak dışında bir rol biçmemiştir. Bunun dışında bize rol biçmek isteyenleri elimizin tersiyle itmedikçe, bu topraklara barış ve huzur gelemez. Artık barış ve huzur bizim de, çocuklarımızın da hakkı. Bunun için yeterince bedel ödedik. Zaman artık Kürt olarak Alpaslan’ın ordusunda, Türk olarak Selahaddin’in ordusunda nefer olma günüdür.  Dün büyük düşünerek üç kıtaya hükmedenlerin torunları, bugün küçük meselelere takılıp; gölgesinden korkan bir kadere mahkum olamaz.
Türkiye’nin, ayağına bağlanmış prangaları çözerek; yalnız Ortadoğu’da değil, Balkanlar’da, Kafkasya’da, OrtaAsya’da ve tüm İslam coğrafyasında bütünleştirici bir lider ülke olma sorumluluğu vardır.Uluslararası alanda Ortadoğu gibi bölgelerin kendi kaderiyle baş başa bırakıldığına tarih şahitlik etmemektedir. Bu bölgede ortaya çıkan güç boşlukları her zaman birileri tarafından doldurulmuştur. Eğer bu Türkiye olmayacaksa, mutlaka başkası olacaktır. Burada önemli olan, risklerin farkında olarak ve akıntıya kapılmadan, ne yapacağını bilerek hareket edebilmektir. Bu stratejinin en önemli ve ilk adımı, kendi içimizde huzuru ve barışı temin etmemizdir. Biliyoruz ki, bu millet Türkiye’nin ve İslam dünyasının geleceğini daha güçlü bir şekilde inşa etme birikim ve gücüne sahiptir.
Yakın zamanda Bursa Ulu Cami’de yaşadığınız bir olayı hazirunla paylaşmak istiyorum. Dediniz ki; “Bursa Ulu Cami’de Ortadoğulu bir vatandaş Başbakanımıza sarılıp, ‘Siz Müslümanların izzetisiniz’ dediğini açıkladınız. Bugün biz de sizin elinizi tutarak, size sarılarak diyoruz ki, “Siz Müslümanların izzeti olduğunuz gibi, Türklerin de, Kürtlerin de, Arapların da hamisi ve izzetisiniz. “Artık analar ağlamasın” diyerek çıkılan yolun sonunda elde edeceğimiz barış, bizim bu hedefe ulaşmamızdaki en büyük silahımız olacaktır.
Beni sabırla dinlediğiniz için şükranlarımı arz ediyorum. Bu seçkin topluluk ve biz buraya sizi dinlemeye geldik. Ancak Türkiye kamuoyuna; Kulu, Cihanbeyli Kürtlerinin, Türk kardeşleriyle birlikte “çözüm sürecinin” arkasında durduklarını da açıkça ilan etmemiz gerekiyordu. Konuşmamı Allah’ın bir emrini hatırlatarak bitirmek istiyorum; AllahuTealaHucuratSuresi’nin 10’uncu ayetinde diyor ki; “Mü’minler ancak kardeştirler. O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’ın emirlerine uygun yaşayın ki rahmete nâil olasınız.”
Allah’ım biz senin emrini insanlara tebliğ ettik! Sen şahit ol, sen şahit ol, sen şahit ol...

*Kulu-Cihanbeyli Yardımlaşma Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Ramazan Yaşar'ın 21 Kasım 2014 Cuma günkü Milli Birlik ve Kardeşlik Buluşmaları'nda yaptığı konuşmanın tam metnidir. Memleket Gazetesi'nde 25 Kasım Salı günü yayımlanan metne arabaşlıklar eklenmiş, 'Sayın Başbakan Vekilim' gibi hitap cümleleri silinmiştir.