RÖPORTAJ - "Pakistan ve Türkiye birbirlerini her türlü uluslararası platformda destekliyor"
Pakistan İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Arif Alvi:- "Pakistan ve Türkiye birbirlerini her türlü uluslararası platformda destekliyor"- "Bizim gibi ülkeler sınırlarımızda meydana gelen sorunların sosyal yükümlülüğünü taşırken dünya bu sorunları göz ardı ed
ANKARA (AA) - MEHMET ÖZTÜRK/FARUK TOKAT - Pakistan İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Arif Alvi, Türkiye-Pakistan ilişkileri, Keşmir sorunu, Pakistan'ın bölgesel iş birlikleri ve İslam dünyasının mevcut durumuna ilişkin son gelişmelere dair AA'ya değerlendirmelerde bulundu.
SORU: Türkiye - Pakistan ilişkileri gelecek dönemde nasıl bir gelişim gösterecek? Özellikle yeni dönemde bağlar ne şekilde güçlendirilecek?
CEVAP: Burada bazı noktalara işaret etmek istiyorum. Hem Türkiye hem de Pakistan dünyada bağımsız bir dış politikaya sahip. Başka bir ülkeye bağımlı olmak istemiyorlar. Afganistan ve Suriye konuları gibi benzer deneyimlere sahip olduğumuzu düşünüyorum. 1980'lerden bugüne Pakistan'da yaklaşık 3,5 milyon sığınmacıya (Afgan) ev sahipliği yapıyoruz. Türkiye de zannediyorum aynı sayıda sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Dünyanın sığınmacıların durumuna karşı ilgisiz kaldıklarına ve sığınmacılara ev sahipliği yapan ülkelere yardım etmeyişlerine şahit olduk. Üstelik bu kişiler güçlü addedilen ülkelerin küresel ajandaları nedeniyle sığınmacı konumuna düştü. O bölgelerde savaş olmasaydı her şey çok daha iyi olabilirdi. Mevcut savaşlar ve vekalet savaşlarının sebep olduğu yıkım ve kötü şartlar altında yaşayan, zayıf ekonomileri nedeniyle bazı zorluklara göğüs germek zorunda kalan kişiler var. Açlık çekiyorlar ve bu yüzden göç etmeye başlıyorlar. Türkiye, burada, sığınmacıların Avrupa'ya göçünü engelleyerek bir kurtarıcı oldu. Türkiye, önemli sayıda mülteciye ev sahipliği yapıyor. Dünya ise yardım etmiyor. Bizim gibi ülkeler sınırlarımızda meydana gelen bu sorunların sosyal yükümlülüğünü taşırken dünya bu sorunları göz ardı ediyor. Pakistan ve Türkiye çok iyi ilişkilere sahip. Pakistan her zaman tarihsel olarak Türkiye'nin Kıbrıs'taki pozisyonunu destekledi. Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki pozisyonu Pakistan'ın da pozisyonudur. Türkiye de Keşmir konusunda bizim yanımızda yer aldı. Yani Pakistan ve Türkiye birbirlerini her türlü uluslararası platformda destekliyor. Türkiye bize Nükleer Tedarikçiler Grubu konusundaki desteğini artırdı. Dünya Dişçilik Federasyonunun Konsey üyesi olarak seçilmiştim zamanında. Türkiye'de bir konferans vardı. Türkiye ve Pakistan Dişçilik Federasyonları hep ortak hareket etti. Konu ne olursa olsun. Aslında bazı farklılıklar vardı ama yine de birlikte hareket ettik. Türkiye ile Pakistan arasındaki bu bağlar iyi bir ticaret ilişkisiyle daha da sıkı hale getirilmeli. Aramızdaki dostane ilişki çok eskiye dayanıyor. Bu ilişki 20. yüzyılın ilk zamanlarındaki Hilafet Hareketine dayanıyor. Babam da diğer birçok kişi gibi, Muhammed Ali Jouhar, Jouhar Kardeşler, Maulana Muhammed Ali ve Shawkat Ali bu hareketin bir üyesiydi. Ve bence birbirimize olan minnettarlığımızın başlangıcı buraya dayanıyor. Dahası, hem Türkiye hem de Pakistan Birleşmiş Milletler'in (BM) reformu konusunda benzer bir tutuma sahip. Uzlaşma için Birlik grubunun birer üyesiyiz. Bütün bunların yanında, yine dediğim gibi, aramızdaki bağ, ticareti artırarak güçlendirilmeli.
SORU: Bununla ilgili olarak yeni Pakistan hükümeti Türk yatırımcıları desteklemeyi planlıyor mu? Serbest Ticaret Anlaşması'nı yeniden gündeme getirmek için adımlar atacak mı?
CEVAP: Evet. İki ülke Serbest Ticaret Anlaşması imzalamaya çalışıyor ve bu kapsamda 7 kez bir araya gelinerek müzakere edildi. Ben burada Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dan müzakerelerin bir neticeye bağlandırılması konusunda talepte bulunuyorum. Böylece önemli ölçüde yapılandırılmış bir ticaret başlayabilir. Tercihler konusunda çeşitli teklifler var. Bu kapsamda Serbest Ticaret Anlaşması en kısa sürede imzalanmalı. Hem Türkiye hem de Pakistan ekonomik zorluklarla karışı karşıya. Türk lirası ve Pakistan rupisi değer kaybetti. Ekonomilerimizi geliştirmek için birbirimize bağımlıyız.
SORU: Ülkemizde gündemde olan bir konu var, FETÖ terör örgütü. Türk kamuoyu Pakistan'ın neden kendi ülkelerindeki FETÖ yapılanması konusunda gerekli adımları atmadığını anlamakta zorlanıyor. Özellikle okulların kapatılması konusu. Bahsettiğiniz bu tarihi ilişkilere rağmen bu alanda neden fazla bir ilerleme olmadı?
CEVAP: Benim geçmişte milletvekili adayı olduğum seçim bölgemde FETÖ'yle ilişkili okullar vardı. Ancak Türk hükümetinin konuya ilişkin hassasiyetini göz önünde bulundurarak bu okulların yönetimi görevden alındı ve bu okullar Türk yönetiminin istediği bir kuruma devredildi.Sizi temin ederim ki bütün bunlar bazı yanlış anlaşılmalardan dolayıdır. Bazen bir adım atıldığında mağdur olan kişi mahkemeye başvuruyor. Hükümet, mahkemelerde kendi kararını savunuyor ama mahkeme kararını beklemek durumunda kalıyoruz. Mahkemenin karar vermesi de biraz zaman alabiliyor. Ancak benim bu konudaki görüşümü sorarsanız, biz bu okulları Türk yönetimine devretmek konusunda keskin bir karar aldık. Pakistan Parlamentosu Türk demokrasisi, lideri ve halkını destekleyen bir önerge sundu. Türkiye'ye olan desteğimizi göstermek için tüm partilerin yer aldığı parlamento dayanışma delegasyonu Türkiye'yi ziyaret etti. Recep Tayyip Erdoğan'a hep hayrandım. AK Parti ve hükümeti halkı için çalıştığından dolayı insanlar onun arkasında durdu. İnsanlar tanklara karşı göğüs gerdi. Bu bir derstir. Bütün İslam dünyası için, özellikle yeni oluşan demokrasiler için alınması gereken bir ders. Eğer hizmetler dürüst bir şekilde sunulursa ve insanlar sizin doğru lider olduğunuzu düşünüyorsa ve siz de ülkeyi krizden kurtarıyorsanız, halk sizin arkanızda durur. Bu konuda ben Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'ye hayranım.
SORU: Pakistan ve Afganistan arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye, Pakistan ile Afganistan arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinde bir rol oynayabilir mi?
CEVAP: Evet. Türkiye'nin Afganistan'da barışın tesisi hususunda olumlu bir rol oynadığını düşünüyorum. Türkiye ve Pakistan dış politikalarının yeniden dirilmesi - ben bunu dirilme olarak nitelendiriyorum - kendi ayaklarımız üstünde durma, kimsenin bize bir şey dikte ettiremeyeceği ve diğer ülkelerle olan ilişkilerimizin karşılıklı itibar ve barışın tesisine dayandığı bir anlayıştır. Pakistan, Afganistan krizinde çok önemli bir rol oynayabilir. Geçmiş 15 yılda söylediğimiz şey Taliban'ın bu denkleme getirilmesi oldu. Ancak bu şekilde barış gelebilir. ABD hükümeti de aynı süreci başlattı. Pakistan hükümeti bu minvalde barışın tesisinde önemli bir rol oynayabilir. Bizim Afganistan'daki tek çıkarımız barışın getirilmesidir. Başka bir çıkarımız yok. Afganistan, hemen yanı başımızda, sınırımızdaki Müslüman ülkedir. Biliyoruz ki uzun süredir Sovyet işgali ve Taliban'ın çıkarılması döneminde ve sonrasındaki bombalamalarda çok büyük sıkıntılarla mücadele etti. Aynı zamanda İran ile ilişkilerimizin de iyi olması gerektiğine inanıyoruz. O da bizim kardeş ülkelerimizden birisidir. Çin de sınırlarımızdaki dost ülkedir. Çin-Pakistan ekonomi koridoru, bu bölgeyi Gwadar Limanı'yla Bir Kuşak Bir Yol'a bağlayan süreçlerdir. Turizmin artmasıyla Türkiye’nin Pakistan’da yatırım yapabileceği çok şey var. Pakistan'da çok güzel yerler var. Örneğin Hunza vadisindeki Attabad Gölü, doğal, çok güzel bir göldür. Bu anlamda Pakistan Türkiye'den turist bekleyebilir ve turizmin gelişmesi için Türklerin yardımını bekleyebilir. Ayrıca enerji sektöründe, demiryolu, altyapının geliştirilmesi, madencilik gibi sektörlerde Türk yatırımcılar Pakistan'da fırsatlar bulabilir. Türkiye'nin deneyimi çok fazla, dolayısıyla çok şeyler yapabilir.
SORU: Pakistan, Taliban'ı barış müzakerelerine ikna için bir şey yapıyor mu?
CEVAP: Evet yakın zamanda Pakistan bu konuda birçok çaba sarf etti. Bu kapsamda bazı tutuklular salıverildi.
SORU: Molla Baradar?
CEVAP: Evet, Molla Baradar. Afganistan'da barışın tesisinin tek yolu herkesi barış müzakereleri için anlayışla aynı masaya oturtabilmekten geçiyor. Yalnızca ateşkes çağrısında bulunmakta ısrarcı olarak barışı getiremezsiniz. Barışa yönelik güven artırıcı adımlar atmalısınız. Ramazanda yapılan, bayram zamanında yapılan ateşkes aslında barışın hızlıca tesis edilebileceğini Afgan halkına gösterdi. Barış yaşamlarını değiştirmek üzeredir. Siz de aynı şeyi yaşasanız insanların bu savaş yüzünden çektikleri acıları anlayabilirsiniz. Yüzlerce, binlerce insan öldürüldü bu savaşta. İnsanlar daha fazlasına katlanamaz.
SORU: Pakistan Çin - Pakistan Ekonomi Koridoru (CPEC) projesine başka bir ortak arıyor mu? Çin CPEC kapsamındaki projelere başkalarının dahil edilmesi konusunda bir itirazda bulundu mu, özellikle Gwadar'daki petrol rafinerisine? Türkiye'den Çin-Pakistan Ekonomi Koridoru kapsamında beklentileriniz nelerdir?
CEVAP: CPEC kuzeyden güneye, Gwadar'a kadar bir güzergah şeklinde başladı. Ticarete bir devinim getirme amacıyla başladı. Hatırlarsanız, Kalkınmaya Yönelik Bölgesel İş birliğinde (RCD) birlikte yer aldığımızda, Pakistan'dan Türkiye ve İran'a uzanan bir otoyolu projesi vardı. Yani bir otoyolu yaptığınız zaman bu otoyolu insanlar ve ürünlerin hareketliliği için inşa ediyorsunuz. Bu da (CPEC de) insanlar ve malların geçişi için yapılmış bir projedir. Bu güzergahta malların sevkıyatını geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda Pakistan'ın tüm partnerleri CPEC güzergahının da partnerleridir. Ortaklık için resmi bir organizasyon yok ama bu ikili bir durum. Biz Türkiye'den yatırım yapılmasını bekliyoruz bahsettiğim gibi. Sizin bahsettiğiniz gibi petrol rafinerisi vesaire alanlarda. Birçok iş ve endüstri sektöründe Türkiye bize yardım edebilir. Söylediğim gibi, Pakistan ve Türkiye arasındaki ticaret ilişkilerini geliştirmek ilişkilerimizi daha ileri bir seviyeye taşıyacak. Biz Türkiye'nin CPEC iş birliğine katkılarını memnuniyetle karşılarız.
SORU: Bir diğer sorumuz BMGK'nın karar almasına rağmen İslam dünyasının çözülemeyen sorunuyla ilgili. Bir önceki gün Keşmir Kara Günü'ydü. Pakistan Keşmir'deki çatışmanın çözümü için ne öneriyor? Hindistan'la ilişkileri normalleştirmek için adım atıyor mu? Müzakerelerin yeniden başlaması olası mı?
CEVAP: Pakistan Keşmir sorununa BM kararları uyarınca sadece barış ve müzakerelerin çözüm getirebileceğine inanıyor. Keşmir'de birçok trajedi yaşandı. Müslümanların öldürülmesi, insanların saçma tabancaları kullanması sonucu körleştirilmesi gibi birçok mezalim yaşandı. Haberlerin ulaşması konusunda topyekun bir blokaj söz konusu. Burada yaşananlar Filistin'de, Gazze'de yaşananlarla çok benzer. Terör bahanesiyle bu ülkeler kendi topraklarında bağımsızlık isteyen bu insanları bu baskı altında tutuyor. Bağımsızlık isteği dünyanın her yerinde hoş karşılanıyor ama İslam ülkelerinde bu gündeme geldiğinde dünya gözlerini başka tarafa çeviriyor. Filistin sorununa 1967 sınırlarına dönüş kapsamında ve Cammu Keşmir sorununa da da BMGK kararları uyarınca çözüm sağlanması gerektiğine inanıyorum.Türkiye her zaman Hindistan işgali altındaki Keşmirliler için sesini yükseltti. Türkiye, Filistin meselesinde de iyi bir rol oynadı. Benzer şekilde, Pakistan'da Kıbrıs konusunda üzerine düşeni yaptı. Bu hükümet göreve başladığında Pakistan Başbakanı, Hindistan Başbakanına bir mektup yazdı. Önce dışişleri bakanlarının bir araya gelmesi için mutabakat sağlandı ancak bu teklif daha sonra reddedildi.
SORU: Neden reddedildi bu teklif?
CEVAP: Bence bu Hindistan'ın siyasetiyle ilgili. Hindistan Başbakanı seçimlere hazırlanıyor. Bazen iki ülke ilişkileri, siyasetçilerin kendi iç politikaları nedeniyle gerilebiliyor. Bazen politikacılar bu tür konularda kendi sloganlarına hapsolabiliyor, kendi propagandaları yüzünden kısıtlanabiliyor. Kendi sloganları bu konuda ilerleme sağlayabilmelerine izin vermiyor. Bu en iyi zamandı. Yeni hükümetin yapacağı en iyi şey "Gelin ve konuşalım" demektir. Eğer gelip konuşmak, o ya da bu bahaneyle müzakere etmek istemiyorsa, bu, Hindistan hükümetinin Keşmir halkına yapacağı en büyük kötülük olacaktır. Ne zaman bu müzakere konusu gündeme gelse, konuşmamak için hep başka bir bahane buluyorlar. Hindistan hükümeti sadece "ikili bir müzakere olabileceği" konusunda ısrar ediyor. İkili müzakere diyorsunuz ama onu da yapmıyorsunuz.
SORU: Trump'ın Pakistan politikasında herhangi bir değişiklik söz konusu mu?
CEVAP: Öncelikle Pakistan'ın üzerinde durduğu konu hem ABD'nin hem de Pakistan'ın Afganistan'da barış istemesi. İkinci olarak Pakistan, ABD ile saygın bir ilişkiye sahip olmak istiyor, ABD hükümetinin hedefi de bu yönde olmalı diye düşünüyorum. Pakistan, karşılıklı çatışmadan ziyade barışı güçlendiren bir ilişkiye sahip olmak istiyor. İlişkilerimizde yeni bir başlangıç yaptık. Pakistan ve ABD Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmesi bu kapsamda iyiye işaret. Her ikimiz de barış istiyoruz. Bakış açılarımız farklı olabilir ama barış için görüşlerimiz birbirine yaklaşabilir. İyi bir ilişkimiz olduğunu düşünüyorum.
SORU: ABD'nin Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması karşısında İslam ülkeleri nasıl tepki veriyor?
CEVAP: Pakistan, bütün İslam dünyası gibi bunu hoş karşılamadı. Filistin meselesi ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasıyla birlikte daha da karmaşık bir hal aldı. Çünkü 1967'ye kadar İslam İşbirliği Teşkilatının ve diğer ülkelerin pozisyonu Kudüs'ün müşterek paylaşılan beynelmilel bir şehir olduğu yönündeydi. Kudüs, hem Filistin'in hem İsrail'in başkenti olabilir. Kimseyi sonsuza kadar baskı altında tutamazsınız. Bir Filistinli doğuyor ve 5 ya da 10 yılda vurmak için taş aramaya başlıyor. Bu ne kadar sürdürülebilir? İsrail'de bile bu gibi tutumların barış getirmeyeceğini savunan ılımlı, iyi sesler var. Ve sınırınızda barış yoksa duvarlar inşa edebilirsiniz ancak yine de barışı tesis edemezsiniz.
Siyasi hayatına 1979'da Pakistan Cemaat-i İslami'de (JI) başlayan Alvi, İmran Han'la birlikte 1996'da Pakistan Adalet Hareketi'nin (PTI) kurucuları arasında yer aldı. Alvi, 2006 - 2013 arası PTI'nın Genel Sekreteri olarak görev yaptı. PTI'dan milletvekili olarak federal meclise giren Alvi, 4 Eylül 2018'de yapılan seçimlerde Pakistan'ın 13. cumhurbaşkanı oldu.
Kaynak: